Buradaki anahtar sözcük “eski”...

AKP iktidarının “biat eden” rektörleri aralarında yok.

Rektör cübbeleriyle çıkacakları bir kürsü kalmamasına karşılık, en iyi bildikleri işi yapmaya devam ediyorlar; toplumu aydınlatmaktan vazgeçmiyorlar!

★★★

Büyük çoğunluğu devlet üniversitelerinde yapılan oylamayla seçilen 60 eski rektör, seslerini bildiri ile duyurmaya çalışıyor.

Bildiri, Ayasofya’nın statüsünün “müzeden” “camiye” dönüştürülmesi üzerine kaleme alınmış.

İstanbul’un bin 483 yıllık “kültür ve tarih hazinesi” olmasının yanı sıra; “dinler arası çatışmasızlığı” da simgeleyen Ayasofya, İslam aleminin lideri olma projesinin bir parçası mı?

Bu soru bir kenarda demlenedursun...

★★★

Bildiri kısa ve öz yazılmış. Fazla söze gerek de yok zaten...

“Atatürk ve Cumhuriyet değerleri” diye başlayıp, “saldırılar” diye devam eden “kabul edilemez” diye bitirilen cümlelerin içini dolduracak çok sayıda vaka sıralanabilir.

Yalnızca “kültür merkezi” (AKM) ve “havalimanı” (Yeşilköy) gibi “Atatürk” ile birlikte anılan ikonik yapıları yıkan anlayış, Ayasofya’yı da oy pusulasına yazdırdı!

★★★

Bildiriyi aynen aktarıyorum:

Ayasofya Müzesi’nin Danıştay kararı ile Cami’ye dönüştürülmesinin ardından ‘Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine’ yapılan saldırılar kabul edilemez.

Büyük önder ATATÜRK’e ve O’nun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine, tarihi ve hukuki gerekçeleri saptırarak yapılan saldırıları Atatürk’ün manevi mirasçısı Türk üniversitelerinin, görevlerini onurla tamamlamış rektörleri olarak şiddetle kınıyoruz.

İmzacıları “görevlerini onurla tamamlamış rektörler” diye okumamız mümkün...

★★★

Sedat Ergin’in 12 Temmuz 2012’de yayımlanan “Gül’ün (dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül) rektör tercihleri çok tartışılacak” başlıklı yazısına, şöyle bir not düşmüştü:

“İTÜ, Gaziantep, Trakya, Fırat ve Gazi üniversiteleri açısından demokratik tercihlerin işlemediğini görüyoruz.”

Artık böyle bir sorunumuz kalmadı. Üniversitelerde seçim kalktı, adaylar doğrudan YÖK’e başvuruyor.

Cumhurbaşkanı da (Başkan) YÖK’ten gelen liste içinden kafasına göre birini rektör seçiyor.

★★★

Bankalardan yaklaşık 1 milyar TL kredi kullanarak Doğa Okulları’nın borcunu İTÜ-ETA Vakfı’na yükleyen Prof. Mehmet Karaca’nın İTÜ Rektörü yapılmasının ayrıntısını da Ergin’in yazısından okumayı sürdürelim:

“İTÜ’de, seçimin birincisi olan Prof. Muhammed Şahin 458 oy almasına karşılık, 317 oy alan ve muhafazakâr dünya görüşüyle tanınan Prof. Mehmet Karaca rektör olmuştur. Prof. Şahin’in son 3 yıl içinde fakültelerin uluslararası akreditasyona dahil edilmesi, teknopark alanındaki gelişmeler gibi İTÜ’de pek çok önemli atılımı gerçekleştirdiği konusunda genel bir mutabakat var.” 

★★★

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünü 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın cumhurbaşkanlarına açtığı “siyasi atama” yolu hiç kapanmadı.

Son 40 yıldır hiçbir iktidar YÖK’ü kaldırmadı.

Cumhurbaşkanı kararnamesiyle 5 yıl SGK’lı çalışan prof. unvanlı birisi rektör seçilebilir.

Aralarında İTÜ, Orta Doğu Teknik, Yıldız Teknik’in de aralarında  olduğu 17 üniversitenin rektör adayları başvuru tarihi 8 Temmuz’da bitti.

AKP’nin “2023 hedeflerini”, atanan rektörlerin nitelikleri üzerinden okumak mümkün olacak.

★★★

2019 Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması da (TÜMA) çok çarpıcı.

123 devlet ve 65 vakıf olmak üzere 188 üniversitede öğrenim gören 35 bin 715 öğrenci ile yapılan ankete göre, genel memnuniyet puanlarında geçmiş yıllara göre geriye gidişler var!

Sadece 31’inde öğrencilerin gelecek kaygısı az.

Diğerleri yerlerde sürünüyor.

Medyaya yansıyan bir başka araştırma da akademik seviyeyi gösteriyor.  68 rektörün hiç yayını yok, 71 rektörün ise “sıfır” atıfı var.

★★★

Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper’in çalışanlara dijital yetenek kazandırma eğitimlerinden söz ederken “İşe girişlerde kalite düşüyor” sözleri de bu araştırmaları destekliyor.

Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak demek; bilime, sanata, tarihe, demokrasiye sahip çıkmak demek...

Rektörsün ya da değilsin; fark burada!