Önce, bazı bilgiler vereceğim.

Sonra, soru yönelteceğim.

Yıl, 1839.

Tanzimat Fermanı ile birlikte Osmanlı yönetiminde Ermeni sayısı çoğaldı.

29 paşa, 22 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos ve Danıştay üyeleri, valiler gibi 41 yüksek bürokrat yüksek makamlarda görev yaptı. Osmanlı kasasını/darphaneyi, Mihren ve Boğos kardeşlerden itibaren Ermenilere emanet etti.

Ve:

1908  (II. Meşrutiyet) Temmuz Devrimi, Osmanlı tebaasını barıştırmayı hedefledi. 1915 Ermeni Tehciri’ne yedi yıl vardı.

Hayli gerilimli o süreçte, Osmanlı kabinesindeki Ermenileri hatırlatayım:

-Ohannes Sakız, Bakandı...

-Gabriel Noradunkyan, Bakandı...

-Garabet Artin, Bakandı...

-Kirkor Sinapyan, Bakandı...

-Bedros Hallacyan,  Bakandı...

-Oskan Mardikyan, Bakandı...

-Stanbulyan Efendi, Bakandı...

Osmanlı taşrasının yerel yöneticisi/ayan Ermeniler vardı: Mareşal Ohannes Kuyumcuyan, Abraham Erenyan, Manuk Azaryan...

Milletvekilleri vardı: Agop Babikyan (Tekirdağ), Kegam Dergarabedyan (Muş) Karakin Pastırmacıyan (Erzurum), Vahan Papazyan (Van),  Artin Boşgezenyan (Halep), Krikor Zohrep (İstanbul), Bedros Hallacyan (İstanbul), Karabet Tomayan (Kayseri), Nazaret Dagavaryan (Sivas)...

Büyükelçiler vardı: Dikran Aleksanyan (Brüksel), Yetvart Zohrab (Londra), Dikran Tıngır (Berlin), Garabet Artin Davud (Berlin-Viyana), Ohannes Kuyumcuyan (Roma)...

Diyebilirsiniz ki, “Osmanlı bir imparatorluktu, tabii ki her milletten kişi yönetimde olacak!”

O halde... Şu bilgileri eklemeliyim ki, hangi şartlarda bu görevlerin verildiğini anlayınız:

40 İSYAN


1877-1878 Osmanlı-Rusya Savaşı’ndan sonra Ermeni örgütleri Osmanlı için siyasi sorun olmaya başladı.

20 Haziran Erzurum ve 15 Temmuz 1890’da İstanbul Kumkapı’da isyan bayrağını açtılar. 10 kişi hayatını kaybetti. II. Abdülhamit iyi niyet hedefiyle özel af çıkardı; 76 Ermeni’yi affetti.

Ermeniler durmadı: Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon’da 1892-1893 arasında olaylar çıktı. 1894’te Sason-Batman, Diyarbakır ve Zeytun’da ayaklandı.

Avrupa devletlerinin Osmanlı’ya müdahalesini amaçlayan Taşnak örgütü 26 Ağustos 1896’da İstanbul’da isyan çıkardı. Şehrin her yanında etrafa bomba atıp silahla ateş ettiler. Özellikle karakolları hedef aldılar; 129 nizamiye askeri öldürdüler. Keza:

Osmanlı Bankası’nı basıp 157 kişiyi rehin aldılar. Bankayı havaya uçurmakla tehdit ettiler. Batılı devletlerin araya girmesiyle istekleri kabul edildi ve bir gemiyle Marsilya’ya gitmelerine izin verildi!

33 yıllık iktidarı süresince şahsi servetini ve devlet hazinesini Ermenilere emanet eden II. Abdülhamit’e 21 Temmuz 1905’te suikast düzenlediler; 26 kişiyi öldürdüler.

Uzatmayayım... Ermeniler, 1882-1909 arasında, Van, Divriği, Trabzon, Eğin, Akhisar, Erzincan, Gümüşhane, Bayburt, Maraş, Urfa, Malatya, Harput, Arapkir, Antep, Muş, Adana gibi kırk civarında isyan çıkardı...

ERMENİ AÇILIMI


İttihatçılar Ermeni sorunu çözmek için “açılım” yaptı! Öyle ki...

İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya tarafından seçilen yabancı uyruklu valilere izin verdi: Van, Bitlis, Harput ve Diyarbakır için Norveç Ordusu’ndan Yarbay Nicolai Hoff, Trabzon, Erzurum, Sivas için Doğu Hindistan Kolonisi’nden Hollandalı Albay Louiş Westenek!

İttihatçılar, Taşnakların kongresine özel heyet göndererek “açılımı” sürdürdü. Birinci Dünya Savaşı çıktığında bile Ermenilere bakışı değişmedi. 20-45 yaş grubu Ermeniler askere alındı. Ardından askeri taşımacılıkta kullanılmak üzere 15-20 yaş grubu ve 45-60 yaş grubu da orduya alındı.

Osmanlı, Ermeni’yi hep sadık millet bildi. Fakat...

Sarıkamış’ta yaşanan 10 Ocak 1915 hezimetiyle Rus Ordusu’nun, Doğu Anadolu’ya yürüyüşü büyük kırılmaya sebep oldu. Ermeniler Mehmetçik’i arkadan vurmayı ve Türk köylerine saldırmayı artırdı.

Osmanlı ilk önlem olarak, Şubat 1915’te ordusundaki Ermenileri silahsızlandırdı. İş işten geçmişti; 19 Nisan 1915’te Van ayaklanması başladı. İsyan sonrasında Ruslar şehri ele geçirdi. Benzerini Bitlis’te yaptılar...

Ve tarih, 24 Nisan 1915. Dâhiliye Nazırı Talat Paşa, Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, elebaşlarının yasaklanması kararlarını aldı. İstanbul’daki 77 bin 733 Ermeni’den 2 bin 345 kişi Anadolu’ya sürüldü...

Ermeni saldırıları durmayınca (Alman Genelkurmayı’nın da dayatmasıyla) Osmanlı yönetimi, 27 Mayıs 1915’te “Tehcir Kanunu” çıkardı. (Savaştan sonra, sürgün edilen Ermenilerin evlerine dönmelerine izin veren kararname 18 Ekim 1918’de yayınladı.)

Gelelim sonuca:

Aradan yıllar geçtikten sonra benzer oyun, Kürt kardeşlerimiz üzerinden oynanmıyor mu? Sorum budur...

24 Nisan’a bu açıdan bakın.


Atatürk'ün üreten yerli eczacıları


Ülkemizde ilk kök hücre ve gen laboratuvarını açan Prof. Ercüment Ovalı’ya yapılan saldırılardan haberiniz vardır. Kiminin meslektaşı olmasına ne diyeceğiz? Peki, Roche şirketinin bilinen ilacını, kendi bulmuş gibi sunar mı Prof. Ovalı? Soru bu kadar basit ama Türkiye’de soruyu katlettiler. En acısı insanımızın kendine güvenini yok ettiler. Bilinçlerinde “Türk yapamaz” anlayışı var. Oysa. Yaptı arkadaş...



Osmanlı döneminde Türk ve Müslüman eczacıların sayısı çok az idi. Başlıca iki nedeni vardı: Birincisi, Müslüman Türkler salt eczacılığa değil esnaflığa gönülsüzdü. İkincisi ise, Türkler eczacılık stajı/çırak-kalfa olacak eczane bulamıyordu.

İstanbul’da 1888 yılına kadar eczane sahiplerinin tümü gayrimüslim idi. Dükkanlarına Türk Müslüman çırak almayı arzu etmiyordu. Gerçi Müslüman Türkler de çocuklarını, gayrimüslimlerin yanına pek göndermek istemiyordu...
Bir örnek vereyim:

İlk Türk eczane sahiplerinden Ethem Pertev staj belgesi almak için eczane bulmakta güçlüklerle karşılaştı ve sonunda amcası, zamanının tanınmış hekimlerinden Hekim Hacı Nafiz Paşa’nın araya girmesiyle sorun çözüldü...

Mesele her daim kolay aşılmadı. Kapitülasyonlar, Osmanlı sağlık pazarını yabancı ilaç şirketlerinin ve azınlıkların tekeline bıraktı.

Gerek Birinci Dünya Savaşı ve gerekse Ulusal Kuruluş Savaşı’nda ilaç konusunda çok zorluk çekildi.

Atatürk yerli ilaç sanayinin kurulmasının şart olduğunu anladı. 6 Temmuz 1927 tarihinde yürürlüğe giren 964 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un uygulanmaya başlanmasıyla sadece İstanbul’da 90 eczane kapandı! Başlıca sebebi...

Kapitülasyonların dayatmasıyla yabancılar dört yanı sarmıştı. Bunların tasfiye edilmesi amacıyla çıkarılan kanunun birinci maddesine göre, “eczane açabilmek için Eczacı Mektebi’nden mezun olmak ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak” şarttı.



İLK ÖNCÜLER

1900’ler başında İstanbul’daki eczane sayısı 217 idi.

Sadece 10 eczanenin sahibi Türk’tü.

Cumhuriyet ile yerli-milli eczacılar devlet desteğiyle hızla büyüdü. Mesela:

Abdi İbrahim ile başlayıp yüz küsur yıldır Türk ilaç sanayinin temellerinden olan Abdi İbrahim İlaç Fabrikası...

Süleyman Ferit, İzmir Tilkilik semtinde Eczahane-i Umumiye’yi satın alarak başladığı mesleği, kısa zamanda “Diapasme Ferit”, “Krem Ferit”, “Ferit Kına Hülası” ve “Ferit Kıl Düşüren Taharat Pudrası” üreterek sürdürdü. İlaçlarını 1952 yılına kadar laboratuvarında üreten Süleyman Ferit, oğlu Nejat’ın kurduğu “Eczacıbaşı İlaç Fabrikası” ile daha büyük üretim yapmaya başladı...

Daha az bilinenleri yazmalıyım:

“Sırrı Enver Eczanesi”, “Enver Laboratuvarı” ve ardından “Ankara Ecza Deposu”nu kuran; “Akarisit”, “Apyol”, “Capsoricine Enver”, “Bromopotasse Salt”, “Enver Ether Kapsülü”, “Füjermal”, “Litoliz”, Rusma Enver”, “Nükleojen Elixir” vs. ruhsatı alan Batur Ailesi’nin hizmetleri unutulabilir mi?

Hüseyin Hüsnü Arsan, “Likrol” ve “Likroform”, “Akridol Pastil”, “Efedrin Arsan”, “Antidyspen Arsan”, “Gomenosteril Damla”, “Noelikrol” ilaçlarına ruhsat aldı. Eczacı kızı Tülay Arsan ile halen üretim yapan Bilim İlaç Sanayi’ni kurdu. Burada Adil Karaağaç’ın Bilfar’ı nasıl anılmaz?

Milli ilaç sanayisini kurmak için çabalayan idealist eczacıların hepsini nasıl tek tek yazayım?

HER DERDE DEVA: GRİPİN

Sadece baş ağrısı değil, “her derde deva” diye tanıtılan “Gripin” (Parasetamol) adını bilmeyen azdır. Üzerinde “Necip Akar” yazılıydı.

Necip Akar, Yeşilköy’de eczane açarak mesleğe başladı. Kardeşi Cemil Akar ile ortaklık yapıp “Gripin” adlı laboratuvarı kurdu. Arkasından Radyolin Diş Macunu Fabrikası’nı açtı; “Sanin” ve “Spor” diş macunlarını üretti. Deterjan ve temizlik malzemeleri bile yaptılar; “Optamin Saç Suyu” ve “Pastil For”...

Celal Ergun isminden bahsetmem şart. Gripin’in öncülü “Nevrozin” formülünü geliştirdi. Laboratuvarında ürettiği ilaçları yurt dışına bile sattı. “Fortinel”, “Hadenal Pomad”, “Pulmozin”, “Filodermin”, “Kozmin Diş Macunu”, “ Soleyin Güneş Yağı”, “Curling Ergun”, “Didit Haşarat İlacı”, “Briyantin Ergun” gibi nice çeşitli imalatlarda bulundu...

Kimi laboratuvardan fabrikaya dönüştü:

Sultanahmet’teki Emin Eman, Kemal Atabay, Hasan Derman’a ait Merkez Laboratuvarı dokuz müstahzar/ hazır ilaç üretti. 1950’lerde ürün sayısı 24’e çıktı.

Cağaloğlu’ndaki Aksu Laboratuvarı sahibi Ahmet Lütfi, 1933-1938 yılları arasında “Dantin”, “Pat Dantin”, “Argolin Liquide”, “Gomental”, “Guadinal”, “Prizadol”, “Paramizol”, “Beksamitol” ilaçlarının üretimi için ruhsat aldı.

Salih Necati Emgen, optikle ilgilendi; o yıllarda optik üzerine çalışan, optiği eczanelere sokan ilk eczacı oldu. Keza... “Fosfatin Necati”, “Necati Şurubu”, “Necati Öksürük Kaşesi”, “Charbon Acidol”, “Kinin Klorhidrat”, “Asipirol Necati” “Necati Müshil Hapı” gibi 11 ürün çıkardı. “Meşhur “Turan Kolonyası” ona aitti.

 

Bitmedi...

DUVARLARI YIKAN: EMBİL ADAM

İşte Bandırma: “Embil Laboratuvarı” sahibi Hikmet Embil, “ilaç üretimini geliştirsin” diye kimya okuttuğu mühendis oğlu Nejat Embil ile neler üretmedi ki:

Laboratuvarlarında bitkisel kömür (Charbon Vegetal) elde etti. Bu madde glikoz sanayinde temizleyici ve renk giderici olarak kullanıldı.

Zeytin posasından “fitin” elde etti.

Mazı taneni ve tavuk yumurtası akından elde ettikleri “Albümin Tannat” Türk Ordusu ve ilaç sanayinin ihtiyacını gördü.

Epilepsi hastaları için “Eptandoine” üretti.

31946 yılında ürettiklerine “Fitinal Likid”  ve “Nükleoofitinal komprime” ruhsatı aldı.

Sembolleri; “Embil Adam” duvarları yıkıp, yukarı doğru çıkmak isteyen biriydi!

İşte Kayseri:

Eczanesine şehrin adını veren Ahmet Hazım Gönen, “Kinakol” gibi yedi çeşit preparata imza attı. 1947’de C-D vitamini “Visedol” ve bir yıl sonra B vitamini “Yener Tablet” hapını piyasaya sürdü.

İşte Bursa:

Sabahattin Eralp, “Radyozol Komprimeleri”, “Salicyl Tablet”, “Sulfanol Tablet”, “Tonocardine Gouttes” adlı dört hazır ilaca ruhsat çıkardı...

Evet... Ciltlerce yazsak bitmez Türk eczacılık ve ilaç sanayimiz.

Peki, Atatürk’ün inşa etmeye çalıştığı yerli ilaç sanayimiz zamanla küresel ilaç şirketlerinin nasıl avucuna düşürüldü?

İlacın-tıbbın ekonomi politiği bilinmeden bu soruya yanıt bulunamaz.

Başkasının kafasıyla düşünenler tabii ki Prof. Ercüment Ovalı gibi arayan-kovalayan Türk bilim insanlarına düşmanlık edecek...

MUCİT TÜRK ECZACILAR


Batı ilaç sanayi gelişim tarihini bilmeyenler yazacağım örneklere küçümseyerek bakacaktır.

İsimlerini bildikleri küresel ilaç şirketlerinin temellerinin; ya eczane ya da küçük bir laboratuvarda atıldığını kaç kişi bilir?

Oysa... Biz de büyük ilaç sanayi inşa edebilirdik. Ama yazık ki... Dünyanın en zengin endemik bitki örtüsüne sahip ülkemiz küresel ilaç tekellerinin insafına bırakıldı.



Yıllar önce -fabrika değil- sadece eczane ya da laboratuvarda üretilen ilaçlara vb. bazı örnekler vereyim:

Hulki İsmail Göknar, “Kola Hulki”, “Aperitin”, “Protejin” gibi kırkın üzerinde müstahzar/hazır ilaç üretti.

Ahmet Cevat Ahıska, “Oftalmin Cevat”, “Algopan”, “Pektoalgine Cevat” gibi ilaçlar yarattı.

Hikmet Tevfik Atlamaz, 1934’de “Benzotopirin”, 1935’de “Banzopirin” ile “Kinopirin” adlı ilaçlara; İbrahim Fuat Karabaoğlu ise, 1949’da “İodopiperazin” adlı ilaca ruhsat aldı.

Muhittin Hüsnü Kansuk ürettiği “Pastil Kanzuk” Türk ilaç piyasasında kullanım süresi açısından rekor kırdı...

Eczacı kardeşler Feyzi Vehbi ile Fikri Cin, “Arsenal”, “Ferkinol”, “Cardi-Quinine”, “Nazeline”, “Bedamid Pomad”, “Soliode”, “Epilepsin Komprime” ve meşhur “Dikmen Kolonyası” çıkardı.

Nuri Ziya Aka’nın, “Supoka” adlı hemoroit ilacı en tanınandı.

İlk kadın eczacılarımızdan Belkıs Derman, 1935’de “Kinol” ve  1945’te “Sülfaseptin” adlı ilaçları üretti.

Hulusi Atasagun “Asetilsalin”, “Calsium Gluconate”, “Hulusi Dower”, “Hulusi Purgatif Hapları” ve günümüzde bazı diş hekimlerinin hâlâ kullandığı “Dişinol” ilaçlarının sahibiydi.

Ö. Kenan Erem’in, “Asipin Kenan”, “Rusma Kenan”, “Kenan Müshil Hapları” gibi ruhsatını aldığı ilaçlar vardı.

Hamdi Kartal ise “Bismocarbon” adlı ilacı üretti.

M. Abdülselam Akgünlü, diş tozu “Abdülselam”, “Citgal” ve “Servoin” isimli uyuz ilaçlarına ruhsat aldı.

Nizametti Mirel, “Fortan”, “Mironal”, “Toxylise”, “Anti Acidose”, “Valomil” gibi ürünler çıkardı. Kardeşi Mehmet Fuat Mirel ile Cumhuriyet’in ilk döneminde  “Türk Eczacı Alemi” dergisi ve 1928’te “Eczacının El Kitabı”nı çıkardılar.

Sahi... Kastamonu’da Cemal Daniş Karadeniz’e ait “Karadeniz Eczanesi” adını kaç kişi bilir bugün? Kuruluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya sevkiyat yapan en önemli ecza deposuydu!

Hiçbirinin ürettiğini küçümsemeyiniz.

İsimsiz kahramandı hepsi; bırakın devlet desteğini, devlet köstek olmasaydı her biri büyük şirket olurdu...

Ama bazıları engelleri aşıp büyük şirket oldu. Ya Sonra? Satıldılar.

ÜLKEMİZE ‘HAPI’ YUTTURDULAR


İlaç, gıda ve silah birer stratejik ürün...

Batı ülkeleri bu ürünlerini kolay kolay elden çıkarmaz. Ama bizim yerli ilaç sektörümüz -Patent yasaları vd. ile- boğduruldu!

Türkiye ilaç pazarı küresel şirketlere adeta ikram edildi. Nasıl mı?

İlsan-Hexal, Sandoz’a 1999’da satıldı.

İbrahim Etem Ulagay İlaç, Menarini Group’a 2001’de satıldı.

Fako İlaç, Actavis’e 2003’te satıldı.

Deva Grup, Eastpharma’a 2006’da satıldı.

Münir Şahin İlaç Sanayi, Partners in Life Science’ya 2006’da satıldı.

Biofarma, Partners in Life Science-Citigroup Venture Cap. 2006’da satıldı.

Eczacıbaşı Sağlık Ürünleri ile Eczacıbaşı Özgün Kimya, Zentiva’ya 2007’de satıldı.

Med İlaçlar, TEVA’ya 2007’de satıldı.

Yeni İlaç, Recordati’ye 2008’de satıldı.

EBV, Liba Labarotuarlar’a 2008’de satıldı.

DDS,  ERBA Diagnostics Mannheim’e 2010’da satıldı.

Avimedica, Lohmann Animal Health’e 2010’da satıldı.

Taymed, Celesio Grup’a 2010 yılında satıldı.

Cenovapharma,  Polpharma SA’ya 2011’de satıldı.

Dr. Feridun Frik İlaç,  Recordati’ye 2011’de satıldı.

Cinay Kimya, Santa Farma’ya 2011’de satıldı.

Mustafa Nevzat İlaç, Amgen’e 2012’de satıldı.

ABC Kimya, SİKA’ya 2017’de satıldı.

Dental, Straumann’a 2017’de satıldı.

Satışlar sürüyor:

Türk ilaç firması Sanovel İlaç, satış işlemi için Barclays Bank Plc’yi görevlendirdi...

Küresel dev Merck, Vilsan Veteriner İlaçları almak için masaya oturdu...

İspanyol Exeltis Pharmaceuticals, Embil İlaç’ı almak için pazarlığını sürdürüyor...

1980’lerde ilaç ihtiyacının yüzde 80’ini yerli üretim ile karşılayan Türkiye vardı! Bugün ithalata mahkûmuz.

İş işten geçtikten sonra Erdoğan diyor ki, “Kendi ayağımıza pranga vuruyoruz!”

Kim yaptı bunu? Devletin SSK İlaç Fabrikası’nı bile 2005 yılında kapatan iktidar!

Tarım gibi ilaç sektörünü de yok ettiler.