Düşünme, fikir üret­meyle sonuçlanan zihinsel süreç...

Düşünmenin nasıl yapıl­ması gerektiğinin usulü/ yöntemi öğretilmiyor; felsefe okullardan kovul­du! Bunun sonucu ülke­mizde mantık örgüsüne dayalı sistematik düşünce tarzı hiç kalmadı; derin sorgulama yapamıyoruz. Olayları/ sorunları/ me­seleleri birbirinden kopuk değerlendiriyoruz; araların­da sebep sonuç ilişkisi ol­duğunu kavrayamıyoruz.

Mesela:

ABD Ankara Büyü­kelçisi David Satterfield, Türkiye’deki devlet has­tanelerinin ABD ilaç şirketlerine 2.3 milyar dolar borcu olduğunu söyledi.

Büyükelçi Satter­field, ABD Ticaret Ba­kanı Wilbur Ross’un bu konuyu geçen yıl Cumhur­başkanı Erdoğan ve Hazi­ne ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile görüştüğünü ve borcun zamanında öden­mesine ilişkin kendilerine güvence verildiğini belirtti.

Büyükelçinin bu sözle­ri üzerinde tek tartışılma yapılmadı, borcun sebebi üzerinde hiç durulmadı.

Peki, bunun yerine bizler neyi konuştuk?

GATA/GEAH Başhekim Yardımcısı Dr. Ali Edizer!

Cumhuriyet ürünü Mede­ni Kanu’na karşı çıkıp çok eşliliği savunmasını ya da Osmanlı erkeklerini yerel Arap giysisi yerine pan­tolon giydirmeye özendirdi­ği için 2. Mahmut’a kızma­sını biliyorsunuzdur. Hele yoğun bakımdaki bir eski başbakan hakkında, “Bu arada İmam Hatip mezu­nu gassalimizin bir avuç dolusu pamukla Mesut Yılmaz’ı köşede sabırla beklediğini de ilave edelim” gibi ayıp sözlerini Türkiye kaç gündür tartışıyor.

Bu iki olay birbiriyle ilgili mi? Evet...

WikiLeaks gerçekleri


WikiLeaks, Türkiye ilaç sektöründen kimi sızıntı­lar yaptı.

ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman ile, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın yaptığı toplantılarda konuşulanlar medyaya hiç yansımadı...

“Kara Kutu” kitabımda yazdım:

Edelman, ilaç fiyatları belirlenirken Amerikan şirketlerin faydalarının mutlak göz önünde bulun­durulmasını istedi.

Edelman, Amerikan ilaç şirketlerinin yatırım­larını telafi edemedik­leri sürece çalışmalarını durduracaklarını ve bunun Türkiye için tehlike oluştu­racağını söyledi.

Edelman, “Ameri­kan ilaç şirketleri R ve D’ye yatırımlarını telafi edebilecek kolaylık­lar gösterilmeli! Küresel olarak bütünleşen dünya­da, Türkiye AB’ye girmeye hazırlanırken, korumacı tedbirler Türkiye için yıkım getirir” dedi.

Edelman, Bakan Akdağ’ı tehdit bile etti: “Başta Karadeniz olmak üzere HIV/AIDS’in, Türkiye’de daha yaygın hale gelme tehlikesi var!”

Sağlık Bakanı Akdağ, ABD Büyükelçisi Ross Wilson ile de sık buluştu.

WikiLeaks belgesin­den öğreniyoruz ki, Büyükelçi James Jeff­rey de ilaç sektörüne nasıl müdahale ettiklerini sürek­li Washington’a bildirdi. Vs...

ABD büyükelçilerinin tümü ilaç sektörüyle ya­kından ilgilendi. Türkiye, küresel Amerikan ilaç şir­ketleri için çok iyi pazardı. Bunu sağlayanların başın­da Sağlık Bakanı Recep Akdağ vardı...

2.3 milyar dolarlık ilaç borcuna kimler sebep oldu, belli değil mi?

O halde şunu nasıl göre­meyiz:

Edizerlerin asıl rolü


Sayfalarca yazdım:

Korunaksız-koruma­sız bırakılan Türkiye sağlık pazarında Ameri­kan ilaç şirketleri hangi po­litikacılarla kol kola girdi?

Recep Akdağ’ın 12 yıl Sağlık Bakanlığı yapa­cak ne tür nitelikleri var­dı? (Ki Başbakan Yardımcı­sı da oldu!)

Recep Akdağ bakanlığa neden Menzil tarika­tı müritlerini yığdı? Dr. Ali Edizer’i niçin özel kalem müdürü yaptı?

Amerikan ilaç şirketleri­ne bakanlığın kapılarını sonuna kadar bu müritler açmadı mı?

Menzil grubunun Sağlık Bakanlığı’nda örgütlenme­sini bu açıdan değerlendir­mek gerekmiyor mu?

Mesele, Menzil’in “Emsey” gibi bir-iki has­tane açması ya da bir-iki bürokrat koltuğu kapması değildir. Milli stratejik ilaç sektörümüzün Ame­rikan küresel şirketlerinin eline geçmesindeki asıl rolüne bakınız derim...

“Kara Kutu” adı geçin­ce hemen “ama aşı” di­yor kimi çevreler! O halde aşıdan örnek vereyim:

Kuş gribi palavrası dö­neminde Recep Akdağ 8.4 milyon doz aşı ithal etti; ve sonuçta 5 milyon doz aşı depoda kaldı! Top­lam aşı kampanyasında harcanan 550 milyon dolar kimlerin cebine gitti; Menzil tarikatının mı? Kuş­kusuz asıl kazanan ABD ilaç şirketleri oldu...

ABD elçisinin açıkla­dığı ilaç şirketlerine 2.3 milyar dolar borç ile, Menzil tarikatından Dr. Ali Edizer’in sözleri arasında­ki doğrusal ilişkiyi kavra­dınız mı?

Mesele boşboğaz-hö­dük bir doktor hezeyanının çok ötesindedir; odaklanıl­ması gereken Menzil’in sağlık/tıp sektöründeki sö­mürgeci küresel şirket­lere yaptığı aracı/“komp­rador” görevdir...

Emperyalist kuşat­manın son 200 yıldır sürekli tarikatlar ara­cılığıyla gerçekleşmesi tesadüf değildir. Atatürk’e düşmanlıklarının asıl sebebi de budur...