Kemal Kılıçdaroğlu neden sürekli fiziki ve sözlü saldırıya uğruyor?

-TBMM’de grup konuşması yapmak için salona giderken yumruklu saldırıya uğradı. Saldırgan, “Kılıçdaroğlu’nu vatan haini olarak görüyorum. Kendisine gıcık oluyorum” dedi. Yıl, 2014 idi.

- İstanbul Fatih Camii’nde şehit cenazesine katılan Kılıçdaroğlu’na mermi kovanı atıldı. Yıl, 2016 idi.

-Artvin Ardanuç ilçesinde Kılıçdaroğlu’nu taşıyan konvoya ateş açıldı; bir Mehmetçik şehit oldu. Yıl, 2016 idi.

- Adalet Yürüyüşü sırasında bir IŞİD militanı tarafından suikast teşebbüsünde bulunuldu. Yıl, 2017 idi.

-Ankara Çubuk ilçesinde şehit cenazesine katılan Kılıçdaroğlu linç edilmek istendi. Güvenlik güçleri tarafından çevredeki bir eve götürüldü. Kalabalığın, evi taşlaması ve “yakın evi” sloganları atması üzerine Kılıçdaroğlu, zırhlı araçla bölgeden uzaklaştırıldı. Yıl, 2019 idi.

Sadece, fiziki saldırılar değil...

İktidar yanlısı medyada Kılıçdaroğlu’na hemen her gün hakaret ediliyor. Yetmiyor.

Bir televizyon kanalı, Ulucanlar Cezaevi’nden gerçekleştirdiği yayında darağacını göstererek “Türk kamuoyu, Kılıçdaroğlu gibi bazı isimlerin de bu darağacında idam edilmesini bekliyor” diye yayın yapabildi.

Evet, Kılıçdaroğlu neden sürekli saldırılara maruz kalıyor? Dipte olan ne?

ANA SEBEP


Kırk yıl önce 57 kişinin katledildiği Çorum olaylarını yaşadım.

Sünniler; birlikte büyüdüğü, komşuluk ettiği, çarşıda iş yaptığı Alevileri düşman görüp neden saldırıya geçti?

Kuşkusuz sorunun yanıtı çok boyutlu. Ama üzerinde pek durulmayan şu gerçek var:

Cumhuriyet ilanıyla Aleviler yurttaş oldu. Saklandıkları köylerinden şehirlere geldiler. Çocuklarını okutmaya başladılar. Bu çocuklar büyüyünce, devlet ve özel sektörde çalışmaya başladı.

Zamanla Alevilerde sermaye birikimi oluştu; iş yerleri açmaya başladılar. 1960’larda Almanya’da açılan yeni iş kapısı vs. bu birikimi büyüttü...

Çorum gibi yerlerde Aleviler artık; esnaftı, tüccardı yani patrondu. Belediye başkanını belirleyen siyasal güçtü. Aleviler modern evler yaptıkları Milönü bölgesinde yaşıyordu.

Öte yandan... Muhafazakârlık çemberini kıramayan, çoğalan aile nüfusuna toprağı-dükkânı yetmediğinden yoksullaşan Sünniler, bu hallerine sebep olarak Alevileri görmeye başladı; ve içten içe tepki oluşturdu.

Böylece... Minik kıvılcım şehri yakıverdi. İlk saldırının şehir merkezindeki Alevi iş yerlerine yapılması tesadüf değildi. Ardından... Milönü hedef yapıldı.

Meselenin temeli, mezhepten çok, ekonomi politik idi. (İslam tarihi boyunca “mezhep çatışması” denilen de ekonomi-politik değil mi?)

İşte bugün de...

Kimi bağnaz kafalar bir Alevinin CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturmasını hazmedemiyor. Bir Alevinin, “Sünni partilerle” el ele verip inşa ettiği “Millet İttifakı” ile iktidarı ele geçirmesinden çok korkuyor.

Evet, bugün yüzeyde siyaset olarak görülen, derinde kimi gericilerin Alevilerin nüfuz sahibi olmasından duydukları korkudur. Türkiye tarihinin en fazla saldırıya Kılıçdaroğlu’nun maruz kalmasının ana sebebi budur!

BÜLENT İLE ABDULLAH


Sağduyu sahibi herkesin Kılıçdaroğlu’na teşekkür borcu olduğunu düşünüyorum.

Fiziki ya da sözlü saldırıları hep soğukkanlılıkla karşıladı. Olayların üzerine “benzin bidonu” ile gitmedi. Sakin duruşuyla toplumsal barışın korunmasını sağladı. Öyle ki sadece bu hafta... Kimi zaman hakkında hakarete varan yazıları yazan Ahmet Kekeç’in cenazesine çiçek gönderdi. Benzer tavrı sürdüren köşe yazarı Hilal Kaplan’ın korona olduğunu öğrenince geçmiş olsun telefonu açtı...

Bakınız:

Herkes Kılıçdaroğlu’nu eleştirebilir. Haklarıdır.

Ama kimse Kılıçdaroğlu’na fiziki saldırı da bulunamaz. Kimse “kamuoyuna duyuru” diye Kılıçdaroğlu’nu tehdit, hakaret edemez. Bunlar suçtur...

Mesele şudur:
Mustafa Önsel’in son yazdığı “1 Köy 4 Adam 6,5 darbe” kitabından çok etkilendim. Şunu öğrendim:

Yıl,1978. Konya Gazi Lisesi’nde iki sol grup Halkın Kurtuluşu ile Dev Sol arasında çatışma çıkar. Dev Solcu Bülent Güner bıçaklanır, koma halinde hastaneye kaldırılır. Kan ihtiyacı vardır ama aranan kan nadir bulunan gruptandır. Ve bir ülkücü genç Abdullah Gümüş kan verir. Solcu Bülent Güner yaşama döndürülür.

Bugün, Bülent ile Abdullah iki yakın arkadaştır.

Bu topraklar hepimizin... Uyanık olun! 1970’lerde olduğu gibi kan kardeşliğimizi bozacak tezgâhlara/oyunlara gelmeyin. Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi soğukkanlılığınızı daimi muhafaza edin.