“Bu virüsün ilacı, aşısı yok. İnsanlar yoğun bakım ünitelerinde yakınlarını göremeden, yapayalnız ölüyorlar. Şimdilik tek çare sokağa çıkmamak. Dün Madrid polisi, makul gerekçe göstermeden sokağa çıkan 800 kişiye ceza yazdı. Türkiye’yi de maalesef kötü günler bekliyor. Lütfen insanları sokağa çıkmamaları konusunda uyarın. Anladığım kadarıyla bazı sorumlu mevkidekiler, durumun ne derece vahim olduğunun farkında değil.

Madrid’de 40 oteli hastaneye dönüştürerek yeni 9 bin yatak kapasitesi oluşturmaya çalışıyorlar. Sağlık personeli ‘Yeterli malzememiz, solunum cihazımız yok. Buna rağmen virüsün en fazla bulaşma riskinin bulunduğu kesim olarak insanüstü bir gayretle çalışıyoruz’ diye feryat ediyorlar. 50 bin sağlık emeklisi, yeni mezunlar, öğrenciler, yani işe yarayacak herkes göreve çağrılıyor. Tüm sorumlular ellerinden geleni yapıyorlar ama geç kaldılar. Şimdi çaresizliğin çırpınışı içindeler. Türkiye’yi yönetenlerin bu gerçeği görüp acilen daha radikal tedbirler alması gerekiyor...”

Bu satırları İspanya’nın başkenti Madrid’de yaşayan bir okurum göndermiş.

★★★

Peki bizde durum nasıl? Sorumuzun cevabını almak üzere, sizleri Eskişehir’deki Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü’ne götüreceğim. Çünkü 2010 yılındaki “Domuz Gribi Salgını” sırasında gösterdiği olağanüstü gayret ve başarı nedeniyle Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından “Sağlıkta Yılın Bilim İnsanı” seçilen değerli hocamız, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Gaye Usluer orada görev yapıyor.

Bu klinikte Gaye Hoca, 2 öğretim görevlisi arkadaşı ve 8 asistan, olağanüstü bir tempoyla çalışarak hastalarına şifa dağıtıyorlar.

Aileleri endişeli. Çünkü sağlık personeli arasında da hem yaş, hem de mevcut hastalıkları nedeniyle riskli olanlar var. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlık çalışanlarını salgın boyunca özellikle izlenmesi gereken gruplar içinde kabul ediyor. Buna karşın gece-gündüz demeden, hafta sonu tatili yapmadan sürekli çalışıyorlar. Hoca “Salgın bitene kadar bize izin yok” diyor!..

★★★

Şimdi de yine aynı klinikten Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Gümüş’ün “Koronavirüs Günlüğü”ne göz atıyoruz:

“Hastaneye sabah 08.00’de geldim. Hemen giysilerimi değiştirip, cerrahi takımlarımı giydim.

Hiç vakit geçirmeden servis hastaları ve Covid-19 şüphesiyle yatanların dosyalarını alarak vizite başladım. Şikayeti olanları muayene ettim, tetkik gerekiyorsa onları yaptım ve vizite hazırlandım. Sorumlu öğretim görevlisine tespitlerimle birlikte o günkü klinik durumlarını anlattım.

★★★

Vizit sonrası serviste yatan hastaların rutin işlemlerini hallettim.

Acil servisten gelen çağrı üzerine, oraya giderek Covid-19 şüphesiyle başvuran hastaları muayene ettim, gerekenleri yaptım. Sorumlu öğretim üyesine de danışarak onları izole odalara yatırdım. İzole odaların birinden çıkıp diğerine girerken maske, eldiven ve önlük giyip çıkarmanın zorluğunu bir kez daha yaşadım.

★★★

Öylesine yoğun bir tempoda çalışıyordum ki, kaşla göz arasında saatin 17.00’ye nasıl geldiğini anlayamadım!..

O saatte nöbete geçerek, servis dışından gelen konsültasyonlara hazırlanmaya başladım. Diğer servislerde bulunan Covid-19 şüpheli hastalar hakkında gelen soruları cevaplandırdıktan sonra yanlarına gittim. Gerektiğinde öğretim üyesine danıştım.

Saat 19.00 civarında birkaç dakika ayırıp yemeğimi yedim.

Çünkü o sırada servisteki hastalar stabildi. Aksi durumda açlığımı gidermek, aklıma bile gelmezdi.

★★★

21.42’de acil servisten yeni danışma talebi geldi. Bunun üzerine 2 hastayı daha alıp, servise yatırdım.

Tahlil için örnekler ve kanlarını alarak dosyalarını hazırladım ve İl Halk Sağlığı Müdürlüğü’ne teslim ettim.

★★★

Gece 01.00’de hastalardan birinin solunum sıkıntısı artınca, gereken tüm tıbbi müdahaleyi yaptım. Uğraşlarımızla durumun yeniden stabil hale gelmesini sağladım...

Saat sabah 05.00’i gösterirken, nöbetçi hemşire ile birlikte vital bulguları hakkında görüş alışverişinde bulunarak yakın takipteki hastaları belirledik.

★★★

Saat 08.00’de ekip arkadaşlarım mesailerine başladı.

Servis doktorlarımızla birlikte tüm hastalara tekrar vizit yaptık.

Covid-19 şüphesiyle yatan hastaları, çıkan sonuçlar konusunda bilgilendirdik.

Negatif çıkanlara gereken önerilerde bulunduktan sonra hocamızın bilgisi dahilinde taburcu ettik.

★★★

Saate karşı yarış devam ediyordu.

Çünkü o sırada acile yeni hastalar gelmişti...

Yatışlarını sağlayıp tetkik için örnekler aldık ve İl Halk Sağlığı’na gönderdik.

★★★

Böylece saat yeniden 17.00’yi bulmuştu.

Gözümü hiç kırpmadan geçen 33 saatin sonunda giysilerimi değiştirip, birazcık uyumak, ailemi görmek ve yeniden hastalarıma koşmak üzere evime döndüm...”

★★★

Dr. Ali Gümüş, insanüstü gayretlerle dolu bu 33 saatin öyküsünü, sanki sıradan bir yaşanmışlık gibi “Koronavirüs Günlüğüne” yazmış.

Hele şu salgını bir atlatalım, göreceksiniz bu kahramanların filmleri yapılacak, romanları yazılacak.

İnsanlık size minnettardır değerli sağlık çalışanı kardeşlerim.