Cağaloğlu...

Nuruosmaniye Caddesi’nde 11 numaralı apartmanın birinci katı...

İç içe bir buçuk oda...

Türkiye’nin siyasi kaderinin değiştiği daire.

Dört bir yanı cam ve ısıtması zor! Yağışlı ve soğuk bir akşam.

Avukat Sedat Erbil’in yazıhanesinde heyecan ve umut var! Orhan Arsal, avukat Cenani Güngördü, avukat İhsan Üngör ve Mehmet Ali Aybar, ziyaretçilerini bekliyor:

“... Saat 19 sularında Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) kurucuları topluca geldiler. Sedat tanıştırdı: TİP Genel Başkanı ve Sendikalar Birliği Genel Başkanı Avni Erakalın, Maden-İş Genel Başkanı ve TİP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Türkler, Tekstil işçisi, Basın-İş Genel Sekreteri İbrahim Güzelce, OLEYİS sendikası yöneticisi Kemal Nebioğlu, basın işçisi Salih Özkarabay. Son gelen Rıza Kuas oldu. Kaytan bıyıklı, yakışıklı bir Çerkes delikanlısı. Omuzları, o günlerin modasına uygun vatkalı paltosu ile yakın bir hali vardı. İçeri girince arkadaşları takıldılar, gülerek yanıtlar verdi. Galiba Hüseyin Uslubaş’la Saffet Göksuzoğlu da vardı toplantıda. Öteki kurucular gelmemişti.” (TİP’in öteki kurucuları şunlardır: İbrahim Denizcier, Adnan Arkın, Ahmet Muşlu, Şaban Yıldız.)



13 Şubat 1961 tarihinde 12 sendikacı tarafından kurulan TİP’in 1962’de genel başkanı olan Mehmet Ali Aybar, 11 numaralı apartmandaki buluşmayı böyle anlatıyor. Şekersporlu gazeteci-yazar Kıvanç Koçak’ın yayıma hazırladığı “Mehmet Ali Aybar/Türkiye İşçi Partisi tarihi/İletişim Yayınları” adlı kitabı okuyorum ve okudukça notlar alıyorum. Kemalizm, sosyalizm, Kürt sorunu, Fransız Devrimi, öncü parti, tabandan tavana örgütlenme meselesi ve ‘güler yüzlü sosyalizm’ tartışmaları arasında bugün entelektüel dünyamızın nasıl gerilediğini anlıyorum.

TİP efsane mi, değil mi?


Mehmet Ali Aybar... Hüseyin Hüsnü Paşa’nın büyük oğlu Yarbay Tahsin Bey’in oğlu. 5 Ekim 1908’de İstanbul’da doğdu. Nazım Hikmet’in büyük teyzesinin torunu. Galatasaray Lisesi’nden sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültede anayasa hukuku asistanı, hukuk doktoru ve devletler hukuku doçenti oldu. 1946’da yazıları nedeniyle doçentlik görevine son verildi. Aynı yıl bağımsız milletvekili adayı oldu, seçilemedi. Önce Hür, sonra Zincirli Hürriyet gazetelerini çıkardı ve buralardaki yazıları nedeniyle 1949’da 3 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. 1950’deki genel afla serbest bırakılan Aybar iki yıl sonra avukatlığa başladı.

1962’de TİP’in lideri oldu...

Seçimle meclise giren sosyalistler... 1965 seçimlerinde, 54 ilde toplam 276 bin 101 oyla yüzde 2.97 oy aldılar. Artık Meclis’te sosyalist 15 vekil vardı... Peki TİP’in efsane olduğunu söyleyebilir miyiz?

Emperyalizme karşı çıkabiliyorsak...  


Kitabı yayıma hazırlayan Kıvanç Koçak’ın şu tespitleri önemli: “TİP’in yarattığı ‘sol’ dalganın sadece bir grup aydının yanılsaması olduğunu, ‘asılsız’ olduğunu söylemek de doğru değildir. Zira, örneğin toprak reformunu gündeme getirmesiyle, Kürt sorununun varlığından Türkiye siyasetinde ilk kez söz etmesiyle, her fırsatta ‘Bey Takımı’nı yermesiyle ‘ne Amerika ne Sovyetler’ çizgisiyle TİP’liler sadece aydınların değil halkın partisi haline gelmiştir. Hasılı, dönemin koşulları altında ‘olağanüstü bir başarı’dan söz etmek, TİP’i bu yüzden gerçek bir efsane saymak hiç de yersiz değildir.” Evet partinin bütün kadrosunun başarısı var ama... TİP’i geniş halk kitleleriyle buluşturan beyin Mehmet Ali Aybar! Türkiye’ye özgü sosyalizm teziyle sınıfla buluşan Aybar ve arkadaşlarının bıraktığı iz, bugün hâlâ emperyalizmle kavga edilebilmesi açısından çok önemli! Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’yı işgaline karşı çıkmak, “güler yüzlü, insancıl, hürriyetçi sosyalizm” anlayışını savunmak...



Unutmayın...

21 Ağustos 1968 günü Sovyetler Birliği, Varşova Paktı kuvvetleriyle birlikte Çekoslovakya’yı işgal etti. İşgale karşı en açık tutumu alan TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar oldu. Aybar, 23 Ağustos 1968 günü yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “... Çek faciasının ortaya serdiği ikinci bir gerçek; bağımsızlığın sosyalizmin vazgeçilmez bir unsuru olduğudur. Milletler kendi sosyalizmlerini kendi imkanları ile ve milli bağımsızlıklarına kıskançlıkla sarılarak kuracaklardır. Ne Amerika, ne Sovyet Rusya, ne de herhangi bir başka devletin dümen suyu.”

Bugün Mehmet Ali Aybar’ın ölüm yıl dönümü... 10 Temmuz 1995’te kaybettik büyük devrimciyi... Peki... Yaşanan gelişmeler kimi haklı çıkardı?