ABD’DE ÇIKAN YASAYLA NE İLGİSİ VAR?


Tarih 20 Ekim 2018... Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a yönelik eleştirileriyle bilinen ve Washington Post Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapan Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018’de gittiği Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’ndan bir daha çıkamadı. Kaşıkçı’nın, konsoloslukta öldürüldüğü ve cesedinin parçalandığı tespit edildi.

Tarih 26 Şubat 2021... ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (DNI), 2018 yılında hazırlanan ancak Donald Trump yönetiminin kamuya açıklamadığı “Cemal Kaşıkçı istihbarat değerlendirme raporunu” yayımladı. Başta Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) olmak üzere ilgili istihbarat kurumlarının katkıda bulunduğu raporda, “Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da yakalanması ya da öldürülmesine yönelik operasyonu onayladığı sonucuna ulaştık” ifadesi yer aldı.

Şimdi gelelim Cemal Kaşıkçı raporunun ABD’deki yansımalarına!

Washington Post’tan al haberi


David Robert Ignatius... Amerikalı gazeteci ve yazar. Washington Post Gazetesi’nde köşe yazıyor. Türkiye, Ignatius’u, İsviçre’nin Davos kentinde (Ocak 2009) Başbakan Tayyip Erdoğan ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez arasında yaşanan ‘One Minute’ kriziyle hatırlıyor, tanıyor! Washington Post’taki 3 Mart günlü yazısı dikkatimi çekti... Neden mi? Yazısının konusu, ABD’nin Kaşıkçı olayında başarısız olduğunu ancak Kaşıkçı gibi muhaliflerin bu cinayet sonrası Biden yönetimi tarafından korunacağını anlatıyor. Washington Post yazarı, ABD yönetiminin yeni aldığı ‘önemli’ bir kararı şöyle anlattı: “... ABD Dışişleri Bakanlığı geçen hafta, yurtdışındaki gazetecileri ve aktivistleri taciz eden yabancı yetkililere ABD vizesi verilmemesi için daha geniş bir ‘Kaşıkçı Yasağı’ uygulama politikası planladığını duyurdu...”



David İgnatius’un bahsettiği o yasa ne? 26 Şubat’ta, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası’nın 212 (a) (3) (c) maddesi uyarınca yeni bir vize kısıtlama politikası olan “Kaşıkçı Yasağı”nı açıkladı. Blinken şu cümleleri kurdu: “... ABD Dışişleri Bakanlığı, yabancı ülkeler adına topraklarının dışında, gazetecileri veya diğer çalışanları engellemeye yönelik baskı, takip ve tehdit kullanan kişilere vize sınırlamaları uygulanmasını sağlayacak...” Kaşıkçı Yasağı kapsamında, Kaşıkçı’nın ölümü dahil yurt dışında muhalifleri ve gazetecileri tehdit ettiğine inanılan 76 Suudi Arabistan vatandaşına vize kısıtlaması getirildi.

ABD geri döndü


Bu yasayla ilgili Washington Post yazarı Ignatius’a bilgi veren üst düzey bir ABD Dışişleri yetkilisi, bu yeni politikanın etkisinin Suudi Arabistan’ın çok ötesine ve diğer ‘baskıcı’ ülkelere uzanacağı söyledi: “... Bu yasaya göre, Rusya, Çin, Mısır, Türkiye gibi ülkelerde yaşayan muhalif ve özgür düşünen gazeteciler, yeni ABD yaklaşımı sayesinde bir ölçüde koruma elde edebilirler.” Yasanın perde arkasına dair bilgileri de yine Washington Post’tan öğreniyoruz: “... Üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilisi bazı ek ayrıntılar verdi. Dışişleri Bakanlığı, muhaliflerin ve gazetecilerin tacizi hakkında, açık kaynaklardan ve ABD istihbarat kurumlarından bilgi toplayacağını söyledi...”

Yani... Amerika, yurtdışındaki gazetecileri ve muhalifleri korumaya yönelik çalışma içine girdi.

Bu yasadan anladığımız şu: ABD geri dönüyor... ABD Başkanı Joe Biden, 19 Şubat’ta, Münih Güvenlik Konferası’nda yaptığı konuşmada, Avrupa ve NATO müttefiklerine ABD’nin tekrar güvenilir bir ortak olduğu mesajını verdi: “... Ben sözünün eri bir adamım. Amerika geri döndü. Bugün kısa bir süre önce başladığım görevde, ABD’nin Başkanı olarak konuşuyorum ve tüm dünyaya çok açık bir mesaj gönderiyorum. Amerika geri döndü. Transatlantik ittifak geri döndü. Ve geriye bakmayacağız...” ifadelerini kullandı.

SONUÇ: ABD, dışarıda ve içeride daha aktif bir politika izleyeceğini... ‘Muhaliflere’ daha önem vereceğini bir kez daha anlatmış oldu! Tam da iktidarın “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladığı günlerde!