Abdi İpekçi... Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve başyazarıyken 1 Şubat 1979’da öldürüldü.

Gün Sazak... 12 Eylül öncesinde Gümrük ve Tekel Bakanı... 27 Mayıs 1980’de öldürüldü.

Dün Abdi İpekçi suikastının yıldönümüydü ve elimde gazeteci dostum Ceyhun Bozkurt’un “Gladyo/Operasyon Türkiye” kitabı var! Bozkurt, 2006’da yaptığım bir röportajı da kitabına almış! GÜN SAZAK suikastı! Kitaptan okuyalım:

“...Gazeteci-yazar Aytunç Erkin, 21 Temmuz 1977- 5 Ocak 1978 tarihleri arasında 2. Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin Gümrük Bakanı Gün Sazak suikastı dosyasını açtı ve içinden çok çarpıcı gerçekler ortaya çıktı. Gün Sazak suikastı ve o dönemin gelişmeleri ile Sazak’ın 1977’de gümrüklerdeki Baş Müdür Necati Can’ın yaptığı sohbetleri kamuoyuna yansıtan Erkin, çok önemli gerçekleri açığa çıkarıyor. Gün Sazak, 12 Eylül öncesinde MHP’nin yer aldığı koalisyon hükümetinde Gümrük ve Tekel Bakanı’ydı. Özellikle silah, uyuşturucu, çay, mazot kaçakçılığı gibi konularda yaptığı operasyonlar, belli güçlerin dikkatini çekmişti. Dev-Sol’un üstlendiği bir suikastla hayatını kaybetti. Sağ-sol çatışmalarının yoğunlaştığı günlerde gerçekleşen bu suikastın, Gladyo’nun meşhur ‘gerilim stratejisi’ çerçevesinde gerçekleştiği, suikastın arkasında terör örgütü PKK’nın da bulunduğunun işaretleri yıllar sonra ortaya çıktı... Sazak’ın yakın çalışma arkadaşı Gümrük Müfettişi Necati Can, PKK’ya Belçika üzerinden giden mavzerlerin ilk soruşturmasını yapan isim... Necati Can şöyle diyor: ... Özel Kalem Müdürü ve koruması Hüsamettin Korkmaz beni aradı. Gün Bey öldürülmeden 15 gün önce İstanbul Sheraton Oteli’nde ziyaret ettim. Endişelerini anlattı. Servis ismi vermedi ama ‘Ben bizim solculardan korkmuyorum. Korkunç bir manipülasyon var. Kimin kimi yönettiği belli değil. Bu gençleri bir araya getireceğiz’ dedi. Beli ağrıyordu o gün, silahını çıkarttı masaya koydu. ‘Bu silahtan kurtulacağız’ dedi. 15 gün sonra öldürüldü...



‘SERVİS SUİKASTI’

Tarih 27 Mayıs 1980. Gün Sazak ya da MHP’lilerin tanımıyla Gün Bey, Dev-Sol tarafından suikast sonucu öldürülür. Görünüşte suikastı “sol” örgüt işlemiştir. Ama... Necati Can’ı dinliyoruz: (Röportajın tarihi 2006) ... Gün Bey zamanında, Batı ülkelerinden gelen silah, sigara kaçakçılığı üzerinde soruşturmalar yapıyorduk. Belçika, Hollanda, Almanya... Belçika’nın Güneydoğu’ya gönderdiği silahların soruşturmalarını Gün Bey ortaya çıkarmıştır. Özel görevlendirilmiştim. Örneğin Armaco
şirketini söyleyebilirim. Servislerin Gün Bey’i öldürdüğü konusunda şüphem yok...

İki cinayetin benzerliği


Gümrük Bakanı Gün Sazak gibi... Milliyet’in başyazarı ve yöneticisi Abdi İpekçi de 1 Şubat 1979’da ‘Gladyo’ kurşunlarına hedef oldu! Neden mi? Mehmet Ali Ağca’nın katlettiği (organizasyonda çok isim var) Abdi İpekçi’nin en önemli özelliği ise, farklı siyasî görüşlerine rağmen, MHP’li Gün Sazak’ın kaçakçılığa karşı verdiği mücadeleyi sonuna kadar desteklemesiydi... Gün Sazak’ın öldürülmesi ile ilgili on sekiz yıl kaldığı Almanya’da sekiz yılını cezaevinde geçirmiş, uyuşturucu kaçakçısı olarak tutuklu bulunan Nafiz Obay, Cemal Kemal Altun (Sazak suikastı zanlısı) ile ilgili gazeteci-yazar Soner Yalçın’a şu çarpıcı açıklamayı yapmıştı: “... Gazeteci Abdi İpekçi cinayeti ile Gün Sazak’ın öldürülmesi bir zincirin birbirine girmiş halkalarıdır. Her ikisi de uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı ile ilgilidir.”

İki suikast değil sadece... 1950’lerden bu yana yaşanan darbeler, darbe girişimleri, terör, suikastlar vs... Gladyo’yu anlamadan okuma yapmak yanılgıya düşmemize neden oluyor... Neden mi?


Medya ayağı da var!


Ceyhun Bozkurt, kitabında, Gladyo yani NATO’nun ‘gizli örgütü Keskin Kılıç” denilince akla sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) gelmesine karşı çıkıyor. ‘Yeraltı operasyonlarını’ sadece 1952’de TSK bünyesinde kurulan Seferberlik Tetkik Kurulu’nun (sonrasında Özel Harp Dairesi olan) organize ettiği iddialarına karşın, CIA’nın bu yapıya sızdığını ve adam devşirdiğini anlatıyor. Okuyalım:

“... Gladyo adeta canlı ve çocukluğumuzun meşhur çizgi filmi Voltran gibi farklı farklı gövdelerin ortak hedef için birleşerek hareket ettiği bir organizma gibi. Bu organizmanın etkili kollarını tekrar aktarmakta fayda var: Güvenlik bürokrasisi içindeki ayak... Siyasi ayak... Ekonomi ayağı... Medya ayağı... Psikolojik harp açısından etkili olan sivil toplum ayağı...

SONUÇ: Ceyhun Bozkurt’un kitabını okurken... CIA’nın eski ajanlarından Philip Agee’nin, Şili’deki darbe sürecini anlattığı Firar isimli kitap aklıma geldi. Neden mi? Onu da yazacağım...