Vatandaş bu modeli paralı otoyodan, yolcu garantili havalimanından, yüksek hızlı tren garından, derdine deva ararken yürümekten otel lüksüyle övünülen şehir hastanesinden bilir. Adındaki “kamu” kelimesi yanıltıcıdır. Kamu özel işbirliği (KÖİ), vatandaş sırtına yüklenmiş uzun vadeli borçlarla kamu kaynaklarını rehin alır. Projelerin yaptırıldığı müteahhitlere ödenmek üzere bütçeye milyarlarca lira kaynak konulur.

★★★

KÖİ modeli, devletin görevi olan kamu yatırımını kapalı kapılar ardında yerli ve küresel sermayeye açmak demektir. Gizli sözleşmelerle kurgulanan yatırımlar aracılığıyla seçmenden puan toplanırken, iktidarın ömrünü uzatacak “işbirlikleri” kurulur.

Tabii ki uygulayıcılar, bu modelin “karanlık yüzünü” halka anlatacak değiller. Var güçleriyle ve her ortamda KÖİ adı verilen modeli savunurlar.

Bu savunmaların sonuncusu, dün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun bakanlık bütçe sunuşunda yer aldı. Ulaştırma Bakanı, kontrolü zorlaşan bir enflasyon ortamında KÖİ’yi hem de “milli bağımsızlık” diyerek savundu. O metinden bir alıntı:

“Bugün 134 ülkede KÖİ modeli farklı sektörlerde tercih ediliyor. Başta havalimanları olmak üzere, ulaştırma projelerindeki KÖİ projeleri büyük ilgi topluyor. Son 20 yılda 37.5 milyar $’lık yatırımla, havalimanları, limanlar ve 1250 kilometre otoyol altyapısı tamamladık.  KÖİ modelinin yeniden gelişmesinin öncüsü İngiltere’den ve Avrupa Birliği fonlarıyla hibrit KÖİ modelini son derece etkin kullanan Fransa’dan sonra Avrupa’da en iyi performans sağlayan 3. ülke Türkiye’dir.”

(İngiltere KÖİ ile “helalleşti” (!) bu arada. Avrupa Sayıştayı da bu yatırımların maliyetinin çok yüksek olduğunu raporladı.)

BAŞA BAŞ OLACAKMIŞ

Fakat Ulaştırma Bakanı’nın bütçe sunuşunda dikkat çekici asıl kısım şu:

“Havayolu, karayolu ve denizyolu alanında KÖİ modeli ile yapılan yatırımlar incelendiğinde, 2024 yılında gelir-gider dengesi başa baş noktaya gelecektir. 2025 yılından itibaren elde edeceğimiz gelirler, yapacağımız ödemelerin üzerinde olacaktır. Böylece ulaştırma sektörü genel olarak değerlendirildiğinde, KÖİ modeli ile yapılan projeler özelinde net nakit akışı sağlanacak. Dolayısıyla devletimiz ilave gelire kavuşmuş olacak.”

HESAP NEREDE?

KÖİ yatırımlarının 3 yıl sonra başa baş noktaya gelecek olması ve 2025’ten sonra devletin ek gelire kavuşma ihtimali epeyce sevindirici. Yani TL dolar karşısında bu kadar değersizleşmişken ve garantiler de döviz üzerinden verilmişken bu “başa baş” nasıl hesaplanmış olabilir? Gönül isterdi ki bu hesabın detayları da kamuoyuyla paylaşılsın.

Çünkü çok değil bundan 5 ay önce IMF’nin 4. madde kapsamında hazırladığı Türkiye Ülke Raporu’nda KÖİ projeleriyle ilgili önemlice bir değerlendirmeye yer verilmişti.

IMF, hükümetin KÖİ projelerinin yönetim ve gözetiminin güçlendirmesi gerektiğini belirtmiş, bu gözetimin içermesi gereken unsurları raporda şöyle listelemişti:

Ekonomik reform programı dolayısıyla verilmiş bir taahhüt olan KÖİ mevzuat taslağı hazırlıkları sonuçlanmalı.

KÖİ izleme raporları düzenli olarak yayımlanmalı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’na KÖİ projelerinin bütün aşamalarında mali maliyet ve riskleri yönetme yetkisi verilmeli.

IMF’nin küresel sermaye çıkarları açısından gözetip raporladığı, vatandaşların ise nasıl yönetildiğini bilmesi açısından önem taşıyan bu “ödevler” bildiğimiz kadarıyla tamamlanmış değil.

Dolayısıyla KÖİ projelerinin bütçenin manevra alanını daraltan yükümlülüklerinin nasıl başa baş olacağının kamuoyuna ayrıntılı izahı zorunludur.