Son bir haftada binlerce dönüm orman arazisi, içindeki canlılarla birlikte gözümüzün önünde cayır cayır yandı.

Evler ahırlar, hayvanlar kül oldu.

Omuz omuza verip plastik şişelere dahi su doldurarak yangını söndürmeye çalışan yöre halkı ve tatilciler sabahtan akşama dek belki bir uçak, bir helikopter gelir de su boşaltır diye bir umutla gökyüzüne bakıp durdu.

Sadece yöre halkı ve tatilciler değildi gökyüzüne bakan.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras da yangın bölgesinden Ankara’ya “Acil havadan müdahale edin” diye adeta yalvardı.

Heyhat, havadan gelen giden olmadı.

Devlet havadan söndüremeyince, millet başının çaresine bakmak için karadan seferber oldu. Kimi parasıyla yangın söndürme tüpü satın alıp koştu. Kimi plastik damacanalarla su tankerini doldurdu.

Bir teyze, su birikintisinden doldurduğu pet şişelerle zeytin ağaçlarının etrafına duvar örmeye çalıştı. Teknesiyle sahilden insan taşıyanlar oldu.

Kimi yangından kaçan hayvanları korumaya aldı.

Yangın bölgesindeki temel ihtiyaçların karşılanması için yurt çapında kampanyalar yapıldı. Koliler bölgeye aktı.

Ne yazık ki yangınların çoğu, söndürüldüğü için değil, yanacak ağaç kalmadığı için bitti. Onlarca yılın eseri olan büyük bir milli servet kül oldu gitti.

Peki hal böyleyken, yangınla mücadeleden birinci derece sorumlu isim olan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ne dedi?

“Orman teşkilatı yerleşim yerlerini korumaktan, birinci derecede aslında sorumluluk belediyelerdedir, ormanların yanmasına müsaade etmek zorunda kaldık.”

Kolay kolay sinirlenen biri değilimdir ama bu sözleri duyunca çıldırdım.

En iyi savunma saldırıdır ya...

Bakan Bey, haklı eleştirilere yanıt vermek yerine muhalefet belediyelerine saldırmayı seçmiş.

Sanki yangın Manavgat’ın içinde başlamış, belediye söndüremediği için ormana sıçramış.

Sanki yangın Marmaris’te Bodrum’da başlamış, belediye söndüremediği için ormana sıçramış.

Ne denir ki bu sözlere?

Orman yangınıyla mücadelede kaldıracak amfibi uçak bulamıyorsunuz, ormanların cayır cayır yanmasına seyirci kalıyorsunuz ama faturayı yerel yönetimlere kesiyorsunuz!

Belki farkında değilsiniz Sayın Bakan!

Yangın ormanda çıktı ve sizin beceriksizliğiniz yüzünden yayılıp kontrolden çıktı ve yerleşim yerlerini kuşattı.

Milli bir felaket yaşıyoruz Sayın Bakan!

Siyaseti, propagandayı bir kenara bırakın, önce yangını söndürün.

Sonra “Biz nerede hata yaptık da bu kadar orman kül oldu” diye düşünün.

Mesela uçak temininde neden sorun yaşandı?

Hadi diyelim Cumhurbaşkanı’nın “Onursal Başkan” olduğu Türk Hava Kurumu beceriksiz. Siz başka kaynaktan neden uçak temin edemediniz? Neden yangın sezonunda hazırlıksızdınız?

Mesela, Avrupa Birliği desteği neden bu kadar gecikti?

Mesela insanların 2.5 litrelik şişelerle su taşıyarak söndürmeye çalıştığı bir yangında “az su taşıyor” diye başka ülkelerin önerdiği kaç yangın söndürme uçağını reddettiniz?

Bu sorulara dürüstçe yanıt verip istifa etmezsiniz biliyorum ama belki elinizi vicdanınıza koyup yanan yüzbinlerce ağacı, hayvan yuvalarını, kaplumbağaları, sincapları, kurtları, kuşları düşünebilirsiniz.

En azından deneyin!

Devlet ne zaman aciz görünür?


Ormanlar gözümüzün önünde yanarken, çaresizce seyretmek hepimize büyük acı verdi. Çoğumuz öfkemizden, olduğumuz yerde ağladık. Yangın uçakları, helikopterleri yangını söndürmeye yetmeyince, birileri çaresizce küresel bir destek çağrısı yaptı. İngilizce çağrı metni, büyük destek gördü ve sosyal medyada yıldırım hızıyla yayıldı.

Birileri bu çağrı metnine hemen tepki gösterdi: “Bu tür çağrılar devleti aciz gösterir, devlet millet birlikteliğini zayıflatır!”

Yeterli yangın söndürme uçağı dahi bulamamak, Ege ve Akdeniz ormanlarının cayır cayır yanmasını çaresizce seyretmek zorunda kalmak devleti aciz göstermiyor mu?

İnsanlar, gözlerinin önünde büyüyen yangına müdahale etsin diye beklediği devleti yanında bulamayınca devlet millet birlikteliği zayıflamıyor mu?

İnsanların bu olup bitenler karşısında, Gündoğmuş Belediye Başkanı gibi “TOKİ evleri yenileyecek, keşke benim de evim yansaydı” demesini, otobüsten atılan çayı yakalamak için yarışa girmesini mi bekliyorsunuz?

Aklımızla alay etmeyin!