Sevgili okurlarım, Türkiye’de adına Sayıştay denilen anayasal bir kurum var. Bu kurumun görevi belediyeler dahil bütün kamu kuruluşlarının hesaplarını incelemek ve rapor haline getirip Meclis Başkanlığı’na sunmak.

Görevi devletin, belediyelerin ve tüm kamu kurumlarının denetimini yapmak, hesaplarını inceleyip rapora bağlamak ve bu raporları tek tek Meclis’e sunmak.

Anayasa madde 160 bu konuda Sayıştay’a görev veriyor.

Sayıştay görevini yapıyor.

Peki sonra ne oluyor?

Bu raporlardan tamamı gereğinin yapılması için Meclis’e sunuluyor.

Gereği nasıl yapılacak?

Meclis Başkanlığı bunları alacak, raporlar belli komisyonlarda görüşülecek, saptanan yolsuzluklar, usulsüzlükler ve israf belgeleri, kovuşturma başlatılması için savcılıklara gönderilecek.

★★★

Yeri gelmişken sonrasını da kısaca anlatayım...

Yolsuzluk dosyaları sonraki aşamada Meclis’in tozlu raflarına konuluyor ve bu raflarda ebedi uykusunu uyumaya başlıyor.

Savcılıklara gönderilen rapor sayısı neredeyse sıfır.

Çok sayıda denetçisi ve üyeleri olan Sayıştay görevini bir ölçüde yapıp pislikleri ortaya döküyor da, işin sonu bir türlü gelmek bilmiyor.

Sonuç alınması mümkün değil.

★★★

Bu raporların bir bölümünü medyada okuyoruz, ülke gerçeklerini, Türkiye’nin özellikle bu iktidar döneminde nasıl soyulduğunu öğrenmiş oluyoruz.

Ama işin sonrası bir türlü gelmiyor!

Şu anda Meclis’in raflarında ve dolaplarında böyle yüzlerce, belki de binlerce dosya var.

Birini bile okuyunca insan şaşırıyor, tüyleri diken diken oluyor...

Çünkü Sayıştay raporlarında her pislik, her soygun ve her vurgun yer alıyor...Ve bunlar iktidar çoğunluğu tarafından hasıraltı ediliyor.

Biz de çaresiz soyulmaya devam ediyoruz!

★★★

Yine özetlemek gerekirse, Sayıştay raporları hayata geçirilse irili ufaklı hırsızlar biraz olsun korkacak, hiç değilse başlarına bir iş gelip gelmeyeceğini düşünmeye başlayacaklar.

Ama yok!..

“Burası Türkiye abicim” yöntemiyle kimse kimseye dokunmuyor.

Hırsızlar da bunu bildikleri için aynen devam ediyorlar!

Aslında bütün muhalefet partileri bu konunun üzerine gitmelidir.

Yapılacak şey Sayıştay raporlarının Meclis Başkanlığı tarafından ciddiye alınmasını sağlamaktır...

O halde birinci seçenek:

Sayıştay raporlarından yola çıkıp, yapanın yanına kâr kalır anlayışını parti ayrımı gözetmeden hep birlikte yıkmak boynumuzun borcu olmalıdır.

★★★

İkinci seçenek:

Bunu okuyunca belki şaşıracaksınız...Ve şaşırmakta haklı olacaksınız.

Nedir o?

Yurt dışında yaşamakta olan mafya bağlantılı iş insanı Sedat Peker’in açıklamalarını ciddiye almak.

Geçenlerde size burada bir kitaptan söz etmiş, ancak elime henüz geçtiği için tamamını okuyamadığımı söylemiştim.

Ahmet Şık, Bahadır Özgür, Ertuğrul Mavioğlu, Hakkı Özdal ve Timur Soykan tarafından yazılan Duvar isimli kitap.

Bitireli çok olmadı. Okudukça karşıma yeni gerçekler çıktı. Çoğunu ya unutmuşum, ya da dikkatimden kaçmış.

Sedat Peker’in bütün videoları ve açıklamaları kitapta tam metin olarak yer alıyor.

Çok önemli isimler veriyor, çok büyük yolsuzlukları anlatıyor.

★★★

Bir şey dikkatimi çekti...

Peker’in iddiaları doğrudur veya yalandır, o alemin içinde yaşamayan bizler bilemeyiz.

Ancak, gündeme getirdiği iddiaların (ya da gerçeklerin) hiçbiri bugüne kadar yalanlanmadı.

Bazıları şöyle diyormuş...

“Yaa kardeşim bir mafya uzantısının yalanlarına cevap mı vereceğiz, bırakın istediği kadar konuşsun!..”

İyi de, bizim iktidar onun yaşamakta olduğu Birleşik Arap Emirliklerine baskı yaptı, sesinin solluğunun kesilmesini sağladı.

★★★

Bu kitapta, Sedat Peker’in anlattıkları doğrultusunda kimlerin yer aldığına da kısaca değineyim...

Süleyman Soylu, Mehmet Ağar, Binali Yıldırım, İranlı Zindaşti, Sezgin Baran Korkmaz, Rıza Zarrap, Burhan Kuzu, ismi geçen bazılarının birinci derece yakınları, bazı gazeteciler ve daha niceleri.

Türk mafyası, Azeri mafyası, faili meçhul cinayetler, firarlar, insan kaçakçılığı, KKTC ve Singapur’daki kumar masaları, Susurluk kazası, yolsuzluklar, vurgunlar, ne ararsanız var!

Dolayısıyla, Sedat Peker her ne kadar mafyacı falan ise de, anlattıklarının hiçbirinin yalan olduğu belgelenmedi...

AKP iktidarını korkuttu.

Ve o nedenle susturuldu...

Çünkü her yazılı açıklaması ve her konuşması AKP iktidarını zora sokuyor, sinirini bozuyordu.

★★★

Bir kez daha söylüyorum...

Bu memlekette eğer yolsuzlukların üzerine gidilmesi isteniyorsa, yapılması gereken ilk iş Sayıştay raporlarının uygulamaya konulup gereğinin yapılmasıdır.

Kısa vadede ikincisi ise Sedat Peker’in anlattıklarının ciddiye alınması ve üzerine gidilmesidir.

Yalan söylüyorsa onu rezil edelim, doğru söylüyorsa gereğini yapalım. 

Çare onu susturmak değildir.

Susturmak ancak geçici bir çözüm olabilir.

“Duvar”ı okursanız ne demek istediğimi daha iyi göreceksiniz.