Öyle yazıyorlar ki:

Atatürk bir sabah kalkmış, aceleyle “hadi Cumhuriyeti ilan edelim” demiş!

Sadece dört örnek vereyim:

Tarih: 22 Haziran 1919.

Amasya Genelgesi, milli iradenin egemen kılınacağına vurgu yaparak kurulacak yönetimin Cumhuriyet ilkelerine uygun olacağını ima etti.

Tarih: 20 Temmuz 1919.

Mustafa Kemal, Cumhuriyetle ilgili düşüncelerini Mazhar Müfit gibi yakın çevresine ilk defa Erzurum’da açıkladı:

-“Açıkça söyleyeyim: Şekli hükümet zamanı gelince, cumhuriyet olacaktır.”

Tarih. 10 Ocak 1920.

Milli Mücadele’nin sözcüsü olarak yayın hayatına başlayan gazetenin ismi yeni rejimin adını belli etti: Hakimiyet-i Milliye...

Tarih: 22 Eylül 1923.

Mustafa Kemal, Viyana’da çıkan Neue Freie Presse gazetesi muhabirini kabul etti. Verdiği demeçte devlet şeklinin ne olacağı hususundaki fikirlerini ilk kez kamuoyuna açıkladı: Cumhuriyet...

Bu demeci İkdâm gazetesi muhabiri İstanbul’a bildirdi. Ardından Akşam gazetesi haberi Türkiye’ye duyurdu:

-“ Mustafa Kemal Paşa’nın mühim beyanatı: Türkiye’nin dâhili tekâmülü tamamen bitmemiştir. Daha tadilat vuku bulacak, Cumhuriyet esasına müncer olacaktır.” (24.9.1923)

Bir gün sonra Vatan gazetesi “neye şaşırıyorsunuz” dercesine şunu yazdı:

-“Bugüne kadar mevcut devlet sistemimiz zaten Cumhuriyet kelimesi ile ifade edilebilir.”

Gazete haklıydı; gelmekte olanın Cumhuriyet olduğu epeydir belliydi...

İngiliz Amiral John Michael Robeck, 17 Eylül 1919’da İstanbul’dan Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği raporda, Türkiye’deki gelişmelerin Cumhuriyete doğru bir yöneliş olduğunu yazdı.

Herkes biliyordu yani...

MECLİSTEKİ HİZİP


O ekim ayı hayli çekişmeli geçti. Örneğin:

Devletin adının, “Türkiye Halk Cumhuriyeti” olacağı şeklinde haberler çıkması üzerine basında polemik başladı. Vatan ve Tanin gibi gazeteler, bu ismin Sovyetler Birliği’ni çağrıştırdığını yazarak karşı çıktı.

Akşam gazetesi ise “refiklerimiz acaba hangi müzevirin/arabozanın aleti olmuştur” diye sordu.

Akşam’ın bu tavrı boşuna değildi; her ne kadar Ahmet Rasim gibi bazı yazarlar desteklese de İstanbul basınındaki çoğunluk Cumhuriyet ilanına karşıydı.

Halkı rejim konusunda korkutmak isteyenlerin oyununu bozmak için Mustafa Kemal başkanlığında 5 Ekim 1923’te toplanan Halk Fırkası büyük divanı yeni Türk devletinin isminin “Türkiye Cumhuriyeti” olmasına karar verdi. Bu karar Ankara’yı karıştırdı.

Başvekil Fethi Okyar kendisini -güya- tamamen başbakanlık işlerine vermek için Dâhiliye Vekilliğini/İçişleri Bakanlığı’nı bıraktı. Dâhiliye Vekilliği’nin boşalması, Cumhuriyeti doğuracak hükümette krize sebep oldu. 25 Ekim’de Halk Fırkası Meclis Grubu’nda yapılan seçimleri Mustafa Kemal’in desteklediği adaylar kaybetti. Meclis’te bir hizip, Cumhuriyete direniyordu.

Keza: Partisinin mebusları Meclis ikinci başkanlığı için muhalif Rauf Orbay’ı, Dahiliye Vekilliği için yine muhalif Erzincan Mebusu Sabit Sağıroğlu’nu seçti.

İşte...  Bu noktada Mustafa Kemal’in dehası ortaya çıktı:

YEDİ YAKIN ARKADAŞ


Çatışma; “topyekun  inkılâp” isteyen devrimciler ile “aman biraz duralım” diyen reformistler arasındaydı.

Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy ile Kazım Karabekir’in darbe yapma ihtimaline karşı Mareşal Fevzi Çakmak’ı yanına çekti.

Sonra, kabinenin istifasını aldı.

Halk Fırkası’nın yönetim kurulu yeni hükümet kurma çalışmaları için 28 Ekim pazar günü toplandı. Ancak hükümet listesi yapılamadı, hükümet kurulamadı. Bunun üzerine Mustafa Kemal rejimin adını koymak için akşam yedi yakın arkadaşıyla Çankaya’da toplandı. Yemek esnasında yarın cumhuriyeti ilan edeceklerini söyledi. Aslında her şey üç ay önceden belliydi: Anayasa değişikliğini öngören taslak metin üç ay önce Mustafa Kemal tarafından hazırlandı ve başta Adliye Vekili Seyit Bey olmak üzere bazı hukukçulara incelettirildi.

Ertesi gün Mustafa Kemal’in yedi arkadaşı Meclis’te yeni kabine kuruluşunu engelledi.

Plan gereğince Kemalettin Sami, Mustafa Kemal’in davet edilerek hükümet krizinin çözümünü ona bırakmayı önermesi kabul edildi.

Mustafa Kemal kürsüye gelerek, kendisine bir saat kadar izin verilmesini daha sonra çözüm şeklini arz edeceğini bildirdi.

Bir saat sonra Cumhuriyet, genel kurulda hazır bulunan 158 üyenin oybirliğiyle, sürekli alkışlarla kabul edildi. 174 milletvekili oylamaya katılmadı.

Cumhuriyet rejimini bugün ülkenin büyük çoğunluğu benimsiyor ise bu devrimci Atatürk’ün dehası sonucudur.