İstanbul Üniversitesi’nde 1965’te okurken tanıştılar. Metin, ne yapacağını bilmiyordu. TÜBİTAK’ın lise 2’de okurken seçtiği çok özel bir zekası olan Engin ise parçacık fizikçisi olmayı kafaya koymuştu. Üniversitede buluşur, bilimi konuşurlardı. Fakültedeki seminerde, Engin parçacık fiziğini anlattı. Metin de katılımcıydı. O an teorik parçacık fizikçisi olma kararı aldı. Parçacık fiziği ve yüksek enerji alanında çalıştılar. Aşk iksirini daha önce keşfeden genç fizikçiler 1969’da üniversite biter bitmez 20’li yaşlarında evlenip Amerika’ya gitti. İngiltere, ABD derken CERN, ATLAS Deneyi, büyük hadron çarpışması gibi çok önemli çalışmalarda yer aldılar. 1979’da yurda döndüklerinde ikisi de artık Boğaziçi Üniversitesi’nde profesördü.

4203 SAYILI KÂBUS

Türkiye’de teorik-deneysel parçacık fizik hızlandırıcısı üssü kurulması gibi hayalleri vardı. Bilim üssü gibi evlerine, çocukları Yasemin ve Yavuz bir güneş gibi doğdu. Bilime ve birbirlerine aşkla 38 yıl aynı çatı altındaydılar. Mutlu yuvalarına hâlâ aydınlanamayan o kâbus gecesinin karanlığı çöktü. ‘KK4203 sefer sayılı uçak’ İstanbul’dan havalandı ama inmedi. Hayatını kaybeden 7’si mürettebat 57 yolcudan 6’sı bilim insanıydı. Toryum çalışan Fizikçi Prof. Dr. Engin Arık da o uçaktaydı. Uçağın düştüğü gece saat 01.36’da eşi Metin Arık, İstanbul’da evde uyuyordu. Isparta’daki toplantıyı düzenleyen Prof. Dr. Ömer Yavaş’ın telefondaki, ‘Metin hocam, uçak görülmüş ama inmemiş’ cümlesiyle irkilip yıkıldı. 29 Kasım’da kazanın 15. yıldönümü.

ÇIĞLIĞI DUYMADILAR

Türkiye’nin, parçacık fiziği, yüksek enerji ve ileri teknolojide dünyadaki üs CERN’den tam üyelikten çekilip kısmi üyeliğe geçmesinin kaybettirdiklerini CERN ATLAS Deneyi Ulusal Koordinatörü Prof. Dr. Serkant Ali Çetin, Türk Fizik Derneği Başkanı Prof. Dr. Baki Akkuş ve Engin Arık’ın da yakın dostu CERN Atlas Deneyi üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy, 2 hafta önce anlattı, yazdım. Profesörlerin çığlığına, ülkeyi yönetenler ses vermedi. Profesör Metin Arık’la konuştuk. Derin sessizliğini bozdu: “Engin’in uçak korkusu dışında korkusu yoktu. Atlas Jet’le, uçakları kötü olduğu için gitmek istemedi. Kazada kaybolan dizüstü bilgisayarı yedeklemiştik. Çok titiz inceledim. Kritik gizli bir bilgi yok. Olsaydı, Engin bana söylerdi.”

“BOŞUNA MI ÖLDÜ?”

“Isparta Uçağı hedef seçilip düşürüldü. Her şey ayarlandı, sonunda kimin düşürdüğü de bulunamadı. Türkiye, bu şirkete başta uçuş izni vermeyip sonra niye verdi? Atlas Jet’in rüşvet verip uçtuğunu düşünüyorum. Kazadan bir sürü tazminat alıp batmasını geciktirdi. Bu uçak, bana göre toryum değil hızlandırıcı projesi sebebiyle düşürüldü. Çünkü sonra deneyler yapıldı. Toryumu yaksak bile enerjide köşeyi falan dönmeyecektik, kârlı değildi. Uluslararası komplo teorilerine aklım ermez ama eğer biz hızlandırıcı projesini yapabilseydik Türkiye nükleer güç olacaktı. Asıl mesele buydu. Türkiye’nin nükleer güç olmasını engellemek için uçak düşürüldü, eşimi öldürdüler.”

ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ

“Ülkemiz şimdi bu kazaya rağmen CERN’e bilerek niye yedek üye oldu? Engin ve beraberindeki bilim insanları boşuna mı öldü? Bu iş, Atatürk’ün ölümü ve askeri uçak üretebilecek uçak fabrikalarının kapatıldığı 1950 öncesinden başlıyor. Türkiye’nin hızlandırıcı projesi için ödenek çıkmadı, engellediler. Stratejik çalışmalarda, güçlü devlet desteği olmazsa bilim ilerlemiyor. Engin’in öldüğü uçak kazasıyla ilgili yakın komşumuzdan, uzak dostlarımıza kadar, dünyadaki tüm ülkeler şüphelidir. Ayrıca o zaman bir FETÖ bağlantısı düşünmesem de kalkışma sonrası çok önemli bir etken olduklarını gördüm. Çünkü Engin çok sıkı bir Anti-Fetöcü’ydü.”

SORUMLU YILDIZ!

“Türkiye’nin CERN’e tam üyeliği hem içeriden hem dışarıdan engellendi. Zaten şu anda Türkiye’de hızlandırıcı ile uğraşan Ankara’daki tek merkezi de çok atıl. CERN üyeliğini, kısmi üyeliğe çeviren o zamanki Enerji Bakanı Taner Yıldız, ülkeyi yedek üyeliğe razı etti. Ülkede bir sürü araştırma hocası varken, o yıllarda doçent şimdi profesör olan iki genç hocayı kandırdı. Özel uçakla onları oraya götürüp cumhurbaşkanını da kandırarak bu işi yaptı. Türkiye’nin kayıplarını gizleyip bir de ‘CERN’e gidecek ama çok para harcamayacak’ diye sevinçle duyurdu. Niye? Çünkü bu alanda çalışan hocaları gitmek için ikna edemedi. Bu işi neden yaptığını Türk milletine açıklamak zorunda. Sorunun cevabını Yıldız’dan bekliyorum.” Karanlıkların aydınlanması ve Türk biliminin önünün açılması için Prof. Dr. Metin Arık’ın tüm şüphelerinin ortadan kaldırılması ülkeyi yönetenlerin boynunun borcudur.