-Hiçbir şey insanlığın üstünde değildir.-

Haklar ve özgürlükler donanımıyla aydınlanmış bir ortamda yaşamak insanlar için değeri ölçülemez bir mutluluktur. İnsanlığın ve kişiliğin onurunu taşıyarak yaşam sürecini tamamlamak tadına doyum olmaz bir kazanımdır. Saygı duyularak, varlığınıza, sağlığınıza, edinimlerinize güvenle yaklaşarak kurulan ilişkiler, uygar-çağdaş yaşamın ödün verilmez koşullarıdır. Birbirine bağlılık ve katkının ölçülemez değeri gereksinim duyulduğu zaman daha iyi anlaşılır. Arkadaşlık ve dostluk bu bağlamda önemi her zaman benimsenen bir özveri bağıdır. Birbiri için duraksamadan koşmak, olumsuzluklarda yanında bulunmak, güçlükleri birlikte aşmak, mutlulukları paylaşmak, birbirini korumak ve kollamak, içtenlikle yakınlığın doğal gerekleridir. İnsanı mutlu eden ve güç vererek katlanma yeteneğini artıran ilişki en değerli katkı ve dayanaktır. İnsanlığın ve yurttaşlığın en belirgin, en anlamlı, en yararlı bağı ödünsüz ve koşulsuz yakınlıktır. Dayanışma, birliktelik ve paylaşım, insanlığın temelidir, kaynağıdır. Çıkara bağlı olan durumların ve tutumların bu bağlamda hiçbir yeri yoktur.

Ülke sorunları çözmekte duyarlık ve birliktelik, ulusal konularda dayanışma, kötülükle ve karanlıkla uğraşlarda yardımlaşma, esenlik, aydınlık ve kazanımlar için omuz omuza başbaşa çabalar evrensel varlığımıza en değerli katkılardır. Başta siyasal ayrımlar olmak üzere her tür kişisel ve kitlesel ayrımcılığı dışlayarak kurulan birliktelik ülkemizin aydınlığı, ulusumuzun erinci için en yararlı duruştur ve tutumdur. İnsanlık, ve yurttaşlık değerlerini gözerdi eden bir yaşamın hiçbir anlamı yoktur. Kişisel çıkar çabaları, insanı küçülten kötülüklerdendir.

İNSANLIK ve YURTTAŞLIK, yaşam ve onur bağıdır. Hiçbir değerle ölçülemeyecek içerik ve nitelikte bir kimliktir. Tarihte transız İmparatoru l6.Loui gibi kendini devlet yerine koyanlar, günümüzde de bu konuma özenenler olmakla birlikte çağın evrensel gerekleri artık kişisel egemenlikleri dışlamaktadır. Hiçbir kişi, devletin sahibi değildir. Bireyler yalnızca geçici temsilcidir. DEVLETİN SAHİBİ ULUSTUR. Dikta heveslileri, dayatmacılar, zorba eğilimliler, artık siyasetin çöp sepetinde kalmıştır.

Kişi ve aile egemenliği tarihin kanlı ve karanlık sayfalarında birer siyasal öykü durumundadır. Artık uluslararası ilişkilerden saptanacağı gibi halk istenci ağırlık kazanmakta, diktalar tarihin karanlıklarına gömülmektedir. Ne var ki uluslararası sorunlar herkesi ilgilendirmekte, ülkelerin güçlüğü artmaktadır. Son zamanlarda Afganistan’dan gelenler, kevgire dönen sınıflar, ağırlığı yoğunlaştırmaktadır. Toplumsal doku bozukluğu günümüzün en karmaşık sorunudur. Taliban yıkımıyla durumu bozulan Afganistan’ın Atatürk yıllarındaki dostluğu anılarda sıcaklığını koruduğundan kötüleşen durum üzüntü vermiştir. Doğal yıkımların üzüntüsüne eklenen dostluk acıları yüreklerimizi burkmuştur. Siyasal şımarıklıklar ve yılışıklıklarla, özellikle basının kimi kesimlerindeki yalancı ve şakşakçılar kara bulutlar gibi ufkumuzu karartmaktadır.