Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırma Merkezi Derneği, İstanbul’da kongre düzenledi, Uluslararası İslam İşbirliği Kongresi’ydi.

Bu kongrede, ortak bir anayasası, askeri kuvveti, yargısı, başkenti, bayrağı, dili olan İslam Devletler Birliği kurulması önerildi.

Asya ve Afrika’yı kapsayacak devletler birliğinin adı, Asrika olacak.

Anayasa hazırlanacak, bu anayasaya göre Asrika İslam Devletler Birliği, konfederal cumhuriyet olacak.

Başkanlık sistemiyle yönetilecek.

Resmi dili Arapça olacak.

Başkenti İstanbul olacak.

Kırmızı-yeşil zemin üzerine beyaz ay ve katılan devlet sayısı kadar yıldızlı bayrağı olacak.

Ortak para birimi olacak.

Bu devlet dört aşamada gerçekleştirilecek, bölgesel İslam ülkeleri konfederasyonları tamamlanacak, sonra bunlar federasyonlara dönüştürülecek, her federasyon İslam ülkeleri konfederasyonuna bağlanacak, en son, hepsinin yeralacağı parlamento oluşturulacak.

Güvenlik konseyi olacak.

Adalet divanı olacak.

Asayiş teşkilatı olacak.

Ani müdahale kuvvetleri olacak.

Genelkurmayı olacak.

Asrika devleti, İslam dünyasının elindeki tank, savaş gemisi, savaş uçağı ve helikopter sayısıyla, ABD’den sonra ikinci süper güç olacak.

Hedef 2023 olacak.



Açık açık anlatıldı.



Türkiye’nin de dahil olduğu İslam devletini kurmak üzere, bu kongreyi düzenleyen derneğin yönetim kurulu başkanı kimdi?

Adnan Tanrıverdi’ydi.



Kim bu Adnan Tanrıverdi?

28 Şubat’ta tuğgeneralken irticai görüşleri nedeniyle emekliye sevkedilen, asrın liderimiz tarafından cumhurbaşkanı başdanışmanı yapılan kişiydi.

Saraydaki güvenlik toplantılarında, devletin tepesinde, genelkurmay başkanıyla, MİT müsteşarıyla aynı masaya oturtuldu.



Başka ne iş yapıyor bu arkadaş?

Sadat’ı kurdu.



Nedir Sadat?

Askeri eğitim veren, gayrinizami harp eğitimi veren, silahlı eğitim kampları olan, pusu, baskın, sabotaj, kaçırma, suikast teknikleri eğitimi veren, silahtan cephaneye, ordu donatımı yapan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli olmuş 200’den fazla subay ve astsubayın çalıştığı, özel güvenlik şirketi.



Sadat’la alakalı vahim iddialara rağmen bugüne kadar herhangi bir soruşturma açılmadı, Tbmm’deki soru önergelerine cevap verilmedi.



E hal böyleyken...

Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine İslam devleti kurmak üzere anayasa hazırlayan, resmi dilimizi, başkentimizi, bayrağımızı değiştirmek üzere kongre düzenleyen, silahlı kadrosu bulunan, mühimmat temin eden, gayrinizami harp teknikleri öğreten emekli generale ses çıkarmayacaksın, hatta devletin tepesine çıkaracaksın...

Feto kumpaslarıyla, asrın iftirasıyla hapse atılan, ellerinde hiçbir askeri güç olmayan emekli amirallerin, Montrö konusunda görüşlerini belirtmesine “darbe” diyeceksin, derhal soruşturma başlatıp, gözaltına alacaksın öyle mi?



Madem soru’şturma başlatıldı, biz de birkaç soru soralım o halde.



Emekli amiraller imza attıkları Montrö metnini karargahta veya hücreevinde gizli saklı hazırlamadılar, biraraya bile gelmeden, kendi aralarındaki whatsapp grubunda konuşarak hazırladılar.

Apar topar da değil, benim öğrendiğime göre, söz konusu metni oluşturmaları bir hafta kadar sürmüş.

Hepsinin telefonu mutlaka dinlendiğine göre, sayın devletimiz böyle bir açıklama yapılacağını bir haftadır mutlaka biliyordu.

Madem böyle bir metnin açıklanması darbedir, o halde açıklanması neden engellenmedi? Neden emekli amirallerle konuşulmadı?

Açıklansın da biz de darbe çığlıkları atalım diye mi beklendi?



İçişleri bakanı’nın milli savunma bakanı’nın, Mit müsteşarının bilmemesi mümkün müydü?



Asrın liderimiz kışın ortasında, durup dururken “ben yazlık sarayıma gideceğim, haftasonu tatil yapacağım” dedi, Marmaris’e gitti.

Söz konusu metin, asrın liderimiz Marmaris’teyken açıklandı.

Ne tesadüf değil mi?

15 Temmuz darbe girişiminde de Marmaris’teydi, bakın şimdi amirallerin darbe girişiminde de Marmaris’teydi filan.



Buna inanan gerizekalı var mı aramızda?



Emekli amirallerle konuştuğumuzda görüyoruz ki, söz konusu metnin pazartesi sabahı medyaya verilmesi düşünülmüş, ama, kendilerine bile sürpriz şekilde, cumartesi geceyarısı açıklanmış.

İnsanın aklını kurcalıyor tabii...

Acaba, medyaya servis edilmesi, tam Marmaris’e denk getirmek üzere, sihirli bir el tarafından, zaman ve mekan olarak manüple mi edildi?



Ve, bence hepsinden önemlisi...



Emekli amirallerin darbeci ilan edildiği gün, Akp’nin resmi yayın organı gibi davranan Yeni Şafak gazetesinin manşetinde ne vardı?

Akp’nin uleması olarak tanınan Hayrettin Karaman’ın yazısı vardı.



Ne deniyordu o manşette?

“İslam profesörü Hayrettin Karaman, İslam dünyasına seslendi, müslümanlara önemli hatırlatmalarda bulundu.

Devlet görevlerini şahıslara dağıtırken liyakatı esas almak gerekir.

Tayin ve nakillerde, emaneti ehline vermek gerekir.

Ama ehil nasıl bilinecek?

Ehil nasıl bulunacak?

Bu sorunun cevabında üç taraf var, atayan, atayan hakkında bilgi veren (referans olan) ve atanan...

Yönetici ‘en uygun olanı’ bulmak için itimat ettiği kişilere danışır.

İtimat edilen kişiler, memleket menfaatini önde tutan insanlar olmalı.

Ahiretini dünyasına satmamış, makam hırsı olmayan kişiler, bağlı olması gereken değerleri aşmamış kişiler, önlerine hangi makam serilirse serilsin, hangi parlak, cazip, pekçok kişinin peşinde olduğu, can attığı makam ve menfaat önlerine serilirse serilsin, layık değil iseler, asla kabul etmezler.

Devleti yönetenleri muvaffak kılan, iyi seçilmiş devlet görevlileridir.

Yöneticinin başarıdaki rolü elbette önde gelir ama, eli ayağı olan görevliler onun hem başarısına katkı sağlar, hatalarını engeller, hem de bunun tersini yapabilirler.”



Tam da hükümette değişiklik yapılacağı konuşulurken, bazı bakanların görevden alınacağı iddia edilirken, ne enteresan bir yorum, ne enteresan bir manşet değil mi?



Acaba diye düşünüyor insan... Darbe palavrasıyla bu manşetin aynı güne denk gelmesi de tesadüf mü?



Yöneticinin “eli ayağı” olan, başarıya katkı sağlayan, hataları engelleyen, ama bunun tersini de yapma kabiliyeti olanlar kimler?



Takkeli amiralin fotoğrafını basına kim sızdırdı mesela?



Acaba... Asrın liderimiz kimlere güvenebileceğini tartarken, tam da bakanların adını belirlerken, hangisinden vazgeçeyim, hangisi kalsın, hangisi beni daha iyi korur diye düşünürken, darbe icat edilmesi tesadüf mü?