Doğalgazın var mı?

Yok.



E, hâlâ “doğalgaza niye zam geliyor” diye merak ediyorsun!



Dünyanın en uzun borusunu bize döşediler.

1200 kilometre.

Yekpare.

Karadeniz anca o kadar olduğu için, anca o kadar döşeyebildiler, okyanus kadar olsaydı, okyanus kadar döşeyeceklerdi.

Sayın basınımız “fevkalade döşediler” diye manşetler attı.

Dünyada onca ülke var, kimseye böylesini döşememişlerdi.

Sayın ahalimizin göğsü kabardı.

Baktılar ki, memnunuz...

Kuzeyden güneye diklemesine döşeme yetmedi herhalde diye düşündüler, bir tane de enlemesine döşediler.

2000 kilometre.

Yekpare.

Tee doğumuzdan soktular, batımızdan çıkardılar.

Yeni bir dünya rekoruydu.

Ne kadar övünsek az’dı.

Döşeyen, kıymete biniyordu.

En çok döşeyen, en makbuldü.

Kimin kime ne kadar döşediği karıştırılmasın diye, Akp’nin resmi internet sitesinden gururla izah edildi, “bugüne kadar döşenenin üç mislini tek başımıza biz döşedik” denildi.

Sıra gelmişti, şehirlere döşemeye... Belediye başkanlarımız Ankara’ya koştu, “en önce bize döşeyin” diye kulis yaptı.

Adamını bulan derhal döşetti.

Döşenmesi gecikenler prestij kaybetti.

Döşenmesi geciken seçmenlerimiz haklı olarak öfkelendiler, belediye başkanlarına sitem ettiler, “bak herkese mis gibi döşendi, sen bize bir türlü döşetemedin” dediler.

Döşemesi yapılan torpilli şehirlerde bayram havası yaşanıyordu.

Rize’yi hiç unutmuyorum mesela, döşeme şerefine, cumhuriyet meydanında, belediye başkanı, rektör ve garnizon komutanı kemençeyle horon teptiler.

Sakarya’da, yedi gün yedi gece kutlama yapıldı, doğalgaz etkinlikleri haftası düzenlendi, “Sakarya valisi boruları inceledi” diye manşet bile atıldı.

Şanslı şehirlerden sonra, talihli ilçelere döşendi.

“Hamdolsun bize de döşendi” diye, mehter takımı eşliğinde, müftünün duasıyla, lokma dağıtanlar oldu.

Döşeme hatırası olarak, tiyatro gösterisi yapanlar oldu.

Bazı ilçelerimizde romantizm fırtınası estirildi, havanın kararması beklendi, tam döşendiği anda meşaleler yakıldı.

Manisa Salihli’de ilk doğalgaz, şehit ailesinin evine bağlandı, şehitler ölmez vatan bölünmez sloganları atıldı.

Kuyruk vardı.

Döşe döşe başa çıkılamıyordu.

Karadan ve denizden boru döşemeyle yetecek gibi değildi, tee Afrika’ya gidildi, gemilerle sıvı halde getirildi.

Sayın basınımız bu gelişmeyi “müjde” başlıklarıyla duyurdu.

Artık herkese yetecek kadar döşenebilecekti.

İrili ufaklı borular ithal edildi, mahallelere döşendi.

Küçük küçük borular ithal edildi, apartmanlara döşendi.

Minik minik borular ithal edildi, evlere döşendi.



Sayın ahalimiz lütfedip kafasını yormadı, “birbirimizi gaza getiriyoruz ama, bu gazı bize bedava mı verecekler, yarın öbür gün kaç paraya ödetecekler” diye merak etmedi.



Netice itibariyle, 81 şehrimizde, memleketin en ücra köşeleri dahil, elalemin borusunun döşenmediği yer kaldı mı?

Kalmadı.



Kullandığın doğalgazın ne kadarını dışardan alıyorsun?

Tamamını.



Sanayimizin ne kadarı doğalgaza bağımlı?

Yarısından fazlası.



Hiç doğalgazı olmamasına rağmen, yüzde 100 ithalatçı olmasına rağmen, dünyanın en pahalı fiyatını ödemesine rağmen, bütün dünyada doğalgazdan en fazla elektrik üreten ülke hangisi?

Biz.



Geçmediği köprüye, girmediği tünele, uçmadığı havalimanına, yatmadığı hastaneye para öderken, “al ya da öde” anlaşmaları nedeniyle, yakmadığı doğalgazın parasını ödeyen ülke hangisi?

Bildiniz.



Ve şimdi, “doğalgaza niye zam geliyor” diye merak ediliyor.



Samimiyetle soruyorum...

Bize döşemesinler de, kime döşesinler kardeşim?