Einstein’ın izafiyet teorisini ilk duyduğumda ilkokul dördüncü sınıftaydım. Milli Kütüphane’ye kaydolmuştum, harıl harıl Jules Verne okuyordum. Bilimkurgu merakım vesilesiyle Einstein’ın varlığından haberdar olmuştum. Hele “ikizler paradoksu”nu duyduğumda aklım yerinden çıkmıştı. Elbette bilimsel mantığını o yaşta kavrayabilmem mümkün değildi ama, galiba Doğan Kardeş’teydi, çocukluğumuzun bilgi hazinesi olan efsane dergide, gayet basit bir çizgi anlatımla, macera filmi gibi özetlenmişti...

Ahmet ve Mehmet adında ikiz kardeşler vardı, 30 yaşındaydılar, Ahmet uzay aracına biniyor, saatini ve takvimini sıfırlıyor, marşa basıyor, uzayın derinliklerine doğru ışık hızıyla 2.5 yıl gidiyor, 2.5 yıl sonra dümeni kırıyor, aynı rotada yine ışık hızıyla 2.5 yıl geri geliyor, dünyaya vardığında ömründen 5 yıl geçmiş oluyor, 35 yaşında oluyordu... İkizi Mehmet ise, sizlere ömür’dü, çünkü Ahmet gidip gelene kadar, dünyada 110 yıl geçmiş oluyordu.



Uzay ve zaman, göreceliydi.

Farklı gözlemciler için farklı hızlarda akıyordu.



Aradan yıllaaar geçti, gazeteci oldum.

Ve, mesleğe başladığımda anladım ki... İzafiyet teorisi, ikizler paradoksu gibi kavramlar fizik’ti ama, aslında gazeteciliğin temeliydi.



- Almanya’daki asgari ücretli Ahmet mesela, bir saatte 158 lira kazanıyor... Türkiye’deki asgari ücretli Mehmet’in aynı parayı kazanabilmesi için 13 saat geçiyor.

- Almanya’da asgari ücretli Ahmet, sadece bir saat çalışarak altı litre benzin alıyor, Türkiye’deki asgari ücretli Mehmet’in aynı miktarda benzin alabilmesi için beş saat geçiyor.

- Almanya’da asgari ücretli Ahmet sadece 10 dakika çalışarak 10 yumurta alıyor, her bir dakikada bir yumurta alabiliyor, Türkiye’deki asgari ücretli Mehmet’in 10 yumurtayı alabilmesi için 1.5 saat geçiyor.

- Almanya’da asgari ücretli Ahmet sadece yarım saat çalışarak bir kilo dana kıyma alıyor, Türkiye’deki asgari ücretli Mehmet’in bir kilo dana kıyma alabilmesi için altı saat geçiyor.

- Akp’den önce evlerde buzdolabı yoktu falan diyorlar ama... Almanya’da asgari ücretli Ahmet sadece dört gün çalışarak buzdolabı alıyor, Türkiye’deki asgari ücretli Mehmet’in aynı marka buzdolabını alabilmesi için 75 gün çalışması gerekiyor.

- İşsiz gençlerimize habire çıkar bakiyim cep telefonunu diyorlar, al sana cep telefonu... Almanya’da asgari ücretli Ahmet sadece 12 gün çalışarak son model akıllı cep telefonu alıyor, Türkiye’deki asgari ücretli Mehmet’in aynı cep telefonunu alabilmesi için yedi ay geçiyor.

- Almanya’da asgari ücretli Ahmet sadece iki aylık maaşıyla üç bin euroya satılan şıkır şıkır ikinci el otomobili alıyor, Türkiye’deki asgari ücretli Mehmet’in, o marka otomobilin ikinci elini bile alabilmesi zaten imkansız ama, o fiyata satılan döküntü ikinci el otomobili alabilmesi için iki yıl geçiyor.



20 yıl önce ikizi Mehmet’i Türkiye’de bırakarak Almanya’ya giden Ahmet, 20 yıl sonra bir döndü ki, ne banka kalmış, ne fabrika, ne liman, ne baraj... Mehmet ucuz ekmek kuyruğunda bekliyor.



Ahmet 20 yıl önce gittiğinde orası acı vatandı.

20 yıl sonra bi döndü ki, burası olmuş acıklı vatan.



Mehmet hâlâ Almanya’nın bizi kıskandığını düşünürken, Ahmet görüyor ki, Almanya 20 yıl daha ilerledi, Türkiye 100 yıl geriye gitti.



Dolayısıyla, bu paradoksu yaratan zihniyete mutlaka Nobel fizik ödülü verilmeli...

Einstein izafiyeti anca uzayda kanıtlamıştı, bunlar bu dünyada kanıtladı!