Devletin bankasını yönetirken, ayakkabı kutusuna dolar balyaları istifleyip, evinizin kütüphanesine koymanızda, yatak odanıza boy boy para kasaları koymanızda hiç sakınca yoktur, devletimizi yönetenler bu davranışınızı gayet normal karşılar, hatta “insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale edilmesin, Allah’ın hududuna müdahale edilmesin, Allah’ın gücüne gider” denir.



“Rahmetli dedem, orospuyla memurun bahşişini en başından ödememizi nasihat ederdi” demenizde hiç sakınca yoktur, devletimizi yönetenler bu nasihatı anlayışla karşılar, “hayırsever işadamı” der.



Yandaş müteahhit olarak gevrek gevrek gülerek “milletin orasına koyacağız” demenizde hiç sakınca yoktur, devletimizi yönetenler milletin orasına koyulmasını saygıyla karşılar, üstüne plaket verir.



Fakir fukaraya yardım ediyoruz ayaklarıyla dolandırıcılık şebekesi kurmanızda, mübarek ramazan ayında burnuna sinek konmuş Afrikalı aç çocuk fotoğraflarıyla mütedeyyin insanlarımızı soymanızda hiç sakınca yoktur, devletimizi yönetenler takdirle karşılar, Tbmm Üstün Hizmet Ödülü verir.



Hırsızlık, üçkağıtçılık, dolandırıcılık, hileli iflas, haysiyetsizlik, şerefsizlik, namussuzluk gibi suçlardan mahkum olsanız bile vakıf kurabilirsiniz, devletimizi yönetenler hoşgörüşle karşılar, hatta hırsızların dolandırıcıların namussuzların vakıf kurabilmesi için özel kanun çıkarır, “hırsızlar dolandırıcılar hayır işi yapmak istiyorlarsa, sen yapamazsın deme hakkımız olmadığı inancındayız” derler.



Uyuşturucu tüccarı olmanızda, fuhuş yaptırmanızda sakınca yoktur, uyuşturucu-fuhuş-kumar parasıyla cami yaptırabilirsiniz mesela, devletimizin diyanet işleri başkanlığı resmi fetva verir, “caizdir” der.



Memleketi soymanızda, yolsuzluk yapmanızda, rüşvet almanızda, sonra da bu haram parayla hacca gitmenizde hiç sakınca yoktur, devletimizin diyanet işleri başkanlığı resmi fetva verir, “helaldir” der.



10 yaşındaki erkek çocuklarına tarikat yuvasında yıllarca tecavüz edilmesinde sakınca yoktur, devletimizi yönetenler gurur (!) bile duyar, “buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle gurur duyduğumuz kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” der.



70 yaşında bir sapık olarak 10 yaşındaki kız çocuklarını koynunuza almanızda sakınca yoktur, devletimizi yönetenler sapıklara sahip çıkarak “küçüğün de rızasıyla yapılmış” der, sapıklara af çıkarır, sapıklar kanuna uymadığı için kanunlar sapıklara uydurulur.



Kalpazanlık, zimmet, kaçakçılık, nitelikli dolandırıcılık yaparak milletvekili olmanızda sakınca yoktur, devletimizi yönetenler açısından hukuka ve demokrasiye uygundur, bu suçlarla alakalı çok sayıda dokunulmazlık fezlekesi olmasına rağmen, bugüne kadar hiçbirine dokunulduğu görülmemiştir.



Ama...



Namusunuzla çalışırken, sicilinizde en ufak bir leke bile yokken, patronunuz size “ahlaksız” iftirası atıp, devletimize şikayet ederse, devletimizi yönetenler bir saniye bile tereddüt etmeden “ahlaksız” olduğunuza hükmeder, tazminatsız, işten atılmanıza onay verir.



Kod 29...

Ahlaksız patronların -devlet eliyle- namuslu işçi kıyımıdır.



Çünkü, devletimizi yönetenler bir yandan “işçi dostuyuz, işverenlere işten atma yasağı getirdik” derler, beri yandan “Kod 29 hariç” derler.

Haklarını mı istiyor, doooğru Kod 29’a.

Sendikaya mı kaydoldu, doooğru Kod 29’a.

Patronun karı mı düştü, doooğru Kod 29’a.



Bu memlekette yolsuzluk, dolandırıcılık, sapıklık dahil, her türlü ahlaksızlık mübahken, devletimizi yönetenlerin nazarında sadece Kod 29 iftirasıyla suçlanan namuslu insanlar ahlaksızdır.



Ne diyelim...

Allah memlekete ahlaksızın hayırlısını versin kardeşim!