Demokratik hayatımızı kirli bir örtü gibi kaplayan “siyaset salyası”yla mücadele etmek zorundayız.



Kara para dünyasının tabakhanesi olarak kullanılan Man adasının, Malta adasının, Panama’nın lağımları, arıtma yapılmadan demokrasimize bağlandı, Rıza Sarraf gibi tiplerin, kendi pisliklerini Türkiye’ye boşaltmalarına izin verildi, demokrasimizi foseptik çukuru gibi kullanmalarına gözyumuldu... Maalesef olacağı buydu.



Kirli siyaset, kirli ilişkiler, kirli ihaleler, en son ticaret bakanlığında yaşananları gördük, dezenfektanı bile kirleten bir düzen yok mu?



Oxford Üniversitesi’nin dünya çapındaki yalan haber araştırmasına göre, dünyanın en tiksindirici medyası bizim medya çıkmadı mı?

Televizyon kanallarını kanalizasyona çevirmediler mi?

O kanalizasyonlardan devamlı kirli bilgi pompalamıyorlar mı?

Salyalarını akıta akıta devleti yağmalayan yandaş işadamlarıyla vıcık vıcık olup, salya sümük ağlayan fetoyla yapış yapış ilişkiler içine girip, o salyaların demokrasimizi kaplamasına yol açmadılar mı?



Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün dünya yolsuzluk sıralamasına göre, Afrika’daki kabile devletleri bile bizden daha temiz sayılmıyor mu?

Rüşvet denince dünyada ilk akla gelen feodal bedevi ülkeleri bile artık bizim yanımızda zemzemle yıkanmış gibi kalmadı mı?



Tbmm’yi istersen köpük köpük sabunla, yağ sökücüyle ovala, parlatıcıyla cilala, 17/25 lekesi çıkar mı?



Servetinin kaynağı belirsiz karanlık oligarklar, yatırımcı ayağına yatan uyuşturucu tacirleri, Türkiye hariç dünyanın her yerinde tutuklama kararıyla aranan uluslararası mafya liderleri, küresel karaparacı oldukları halde, burada itibarlı işadamı muamelesi gören tefeciler... Manda dışkısına üşüşen kara sinekler gibi üşüşmediler mi?



Dubai’den video dizileri, Suriye’den petrol ticareti, Kolombiya kokaini, Venezuela test kiti, Kıbrıs kumarhaneleri, Paramount oteli, çürümenin kesif kokusu dayanılmaz hale gelmedi mi?



Marinaya çökenler, medyaya çökenler, otele çökenler, aslında devletin üstüne karabasan gibi çökmedi mi?

Bugün oluşan devasa bataklığın yanında, Susurluk bile bir avuç balçık değil miydi?



Denizlerimizden adeta suratımıza tükürür gibi fışkıran müsilaj, bana sorarsanız kendimize gelmemiz için ilahi bir mesaj...

Bu ülkenin geleceğine dair tertemiz hayallerimizi, pırıl pırıl umutlarımızı, rol model demokrasimizi, pislik tabakası gibi, kirli bir örtü gibi kaplayan “siyaset salyası”yla mücadele etmek zorundayız.