Mareşal Fevzi Çakmak, ‘kurtuluş anılarımın en güzeli’ dediği olayı anlatırken gözleri dolar: “Orduyu, Mustafa Kemal ile beraber Afyon’dan İzmir’e kadar adım adım takip ettik. Bazen buğday, bazen de üzüm çuvalları üzerinde, ikişer saat kestirerek geçirdiğimiz geceleri hiç unutmuyorum. Hatta bunlardan birisinde, üzerine uzandığı çuvalın deliğinden aldığı bir avuç üzümü ağzına atmadan evvel, Mustafa Kemal’in gülerek, (Paşam, şu hayatın cilvesine bak. Aslanlık edelim derken, farelere döndük. Çuval deliğinden üzüm çalıyoruz) dediğini, yolculuğumuzun en güzel nüktelerinden biri olarak hatırlarım. İnanın bana, ömrümde başka hiçbir yatağın rahatı, belki o üzüm çuvalları üzerinde çekilen muzaffer uyku kadar mutlu etmemiştir!”

O çuvallar üzerinde geçen bir iki gecenin ardından, 9 Eylül 1922’de Mustafa Kemal Atatürk, Başbakan Rauf Orbay’a Ankara’ya şu telgrafı çeker: “Birliklerimiz İzmir doğu sırtlarında düşmanın son direnişini kırdıktan sonra bugün düşmanla beraber İzmir’imize zaferle girdik!”

***

Acıyı bal eyleyenlerin kapısıdır.

İşte bu yüzden ‘giriş kapısı’ yapmıştır İzmirli orayı. Dünyaya açılır!

Olmayanın, yokluğun mutlulukla paylaşıldığı kapıdır.

Göğüs gere gere girilen zafer kapısıdır.

Işıklar içindedir, aydınlığa açılan kapıdır.

Özgürlüğe giriş kapısıdır.

Dünyanın kötülükleri bir olmuş üstüne üstüne gelirken ancak baş kaldıranların girebildiği bağımsızlık kapısıdır.

Dışarıdaki düşmanlar bile göğüs göğüse çarpışırken, sırttan hançerleyen içerdeki düşmanlardan kurtulmanın kapısıdır.

Uygarlığa açılan kapıdır.

Bilim kapısıdır.

Memleket haritasında açılan koskocaman deliğin canla, kanla, akılla tutturulup milletçe yamanmaya başlandığı kapıdır.

Padişah bile olsa bir kişinin ağzına bakma döneminin kapandığı kapıdır.

Ardında saltanat kayıklarının battığı kapıdır.

Ruhunu satanların arkalarına bile bakmadan kaçtıkları kapıdır.

Kul olarak girilen, yurttaş olarak çıkılan kapıdır.

Hak verilmez, alınır kapısıdır.

Girilip, geleceğe doğru yürünen kapıdır orası.

Ölüme koşarak gidilen kapıdır.

Ama barış kapısıdır aslında! Her yıl açıldığında memlekete göz diken yenilip kaçanların bile bayrakları dalgalanır üstünde.

***

Son zamanlarda İzmir Kültürpark Basmane Kapısı dense de sakın ciddiye almayın, orası anlı şanlı 9 Eylül Kapısı’dır!

İzmirlinin, yurt için canını feda eden şehitlerine, bir ayağı kopsa da seke seke yoluna devam eden gazilerine, arkadan gelecek takviye güçlere zaman kazandırmak için askerleriyle birlikte ölümü seçen komutanlarına ve büyük kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’e teşekkür anıtıdır.

Umut kapısıdır.

İnsanlar isterse her şeyi yapabilirin resmi kapısıdır.

İşte bu yüzden İzmir’de yaşarken, 9 Eylül kutlamalarında herkes Hükümet Konağı’ndaki törene gider, ben o geniş Anıt Kapı’dan isme bak ‘Kültürpark’a yani modern Türkiye’ye girer, ağaçlar arasında yürürdüm... Sonra, Türkiye’nin en keyifli sanat yapıtı gülerek sohbet eden Atatürk ve İsmet İnönü’nün yanına uğrar, Lozan Kapısı’ndan çıkar, denize doğru ilerleyip İzmir’in kurtuluşunu kutlardım.

İzmirlilere öneririm... Bugün 9 Eylül Kapısı’ndan geçip memlekette olanları bir süreliğine geride bırakıp zaferi kutlama, gelecekten umutlanma günüdür!