Şarkıcı Gülşen’i ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçundan gözaltına alıp, tutuklamaya sevk eden savcı Türkşad Kunthan Uçuk, Prof. Dr. Celal Şengör’ü de ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama’ iddiasıyla şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdı.

ŞU SÖZLER NEDENİYLE YARGILANIYOR…

Şengör’ün şu sözleri nedeniyle soruşturma başlatılmıştı:

“Onların hepsi masal. İbrahim diye bir adamın yaşadığı malum değil…Bütün bu söylenen kişiler tarihte yok. Bunların hepsi o üç tane kutsal kitap denilen aslında… Hayır ama bu önemli Suriye din geleneği Mezopotamya din geleneğinden türemiş bir yan branştır.

Bizim bugün İbrahimi dinler dediğimiz işte Musevilik, Hristiyanlık, arkasından İslam yani Museviliğe bakıyorsun Musa peygamber diyorlar. O adamı da tarih bilmiyor. Yok öyle bir isim. Musevilerin kitabında bir Mısır’dan çıkış vardır meşhur. Yok öyle bir olay. Yani incelendi, yayınlandı.”

"BU YAPILAN HİÇBİR BİLİMSEL ORTAMDA SAVUNULAMAZ"

Şengör, avukatı Celal Ülgen ile birlikte bugün Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne gelerek ifade verdi. Şengör'e destek için gelenler arasında gazeteci Fatih Altaylı, yazar Orhan Bursalı, emekli tümgeneral Ahmet Yavuz yer aldı. Şengör'ün avukatı Celal Ülgen, ifadeye girmeden önce yaptığı kısa açıklamada "Burada yargılanan Celal Şengör değil, burada yargılanan bilim" dedi.

İfadesinde akademik çalışmalarından örnekler sıralayan Şengör şunları söyledi:

"Türkiye'de de Diyanet ve RTÜK, Orta Çağın görüşlerine geri dönerek benim dile getirdiğim bir tarihi gerçek için Habertürk kanalına ceza verilmesini temin etmişlerdir. Maalesef bir Cumhuriyet savcısı da 21. yüzyılda bilimi reddederek dinsel masalları değerlerin temeli yapan bir görüş için beni şüpheli ilan etmiştir. Bu yapılan hiçbir bilimsel ortamda savunulamaz, her iki kurumu da gülünç duruma düşürür. "

"RTÜK VE SAVCILIK BİLİMSEL İFADEYE CEZA VERMEYE KALKIŞARAK BİLİME KARŞI ÇIKMAKTADIR"

RTÜK ve savcılık bilimsel olarak hiçbir tarihi belgesi olmayan bir mitolojiye dayanarak bilime karşı çıkmaya yeltenmiştir. En çok iki tür gerçek fikrine sığınmaya kalkabilir ki, bu da günümüzde biraz tahsilli ve aklı başında insanları ancak güldürür. RTÜK ve savcılık bilimsel bir ifadeye ceza vermeye kalkışarak, bilime karşı çıkmaktadır.

Galile'yi ve Darwin'i mahkum eden kiliseleri göz önünde bulundurarak günün birinde kendilerinin de aynı duruma düşeceğini düşünüp aldığı karardan vakitlice vazgeçmelidir. Yoksa, günümüzde 'akademik sol' denilen akımın temsilcileriyle kendisini aynı safta buluverir.

"İNANÇLA ALAY EDECEK, AŞAĞILAYACAK KADAR APTAL BİR ADAM DEĞİLİM"

Bu arada müvekkilimiz Prof. Dr. Celal Şengör hiç kimsenin inancı ile alay edecek, onu aşağılayacak kadar aptal bir adam değildir. Charlie Hebdo dergisi İslam Peygamberi ile alay etmeye kalkınca şu beyanatı verdiği herkesçe bilinir: 'Hiçbir tarihi karakteri aşağılayan adam akıllı bir adam olamaz. Şimdi sen tut Atatürk'ü aşağıla, Cengiz Han'ı aşağıla, İsa'yı aşağıla; böyle aptalca şey olur mu? Niye aşağılıyorsun ya? Ne demek bu? Niçin yani? Sonra bir grup insanın saygı duyduğu bir adam. Bir de aşağılanacak da bir adam değil, müthiş bir adam.' Müvekkilimizin felsefesine göre ‘İsteyen istediğine inanır ve o beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren bilimin bugün bize doğru olarak sunduklarıdır. Onları savunmak da benim hem mesleğim hem de sebebi mevcudiyetimdir.’

Ancak TCK 216/3 ile ilgili olarak madde gerekçesinde, “fiilin cezalandırılabilmesi için kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekir” ifadesi yer almaktadır. Buradan yola çıkıldığında, elverişliliğin, cezalandırma için aranan bir koşul olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Fakat madde gerekçesinin bağlayıcı olmadığı ve tek başına gerekçede yer alan ifadeden yola çıkarak hukuki nitelik belirlemesinin yerinde olmadığı söylenebilir. Buna rağmen, madde metninde yer alan “kamu barışını bozmaya elverişli” olma koşulunun objektif cezalandırılabilme koşulu olduğu ileri sürülmektedir.

Aynı zamanda suçun bu yönüyle somut tehlike suçu olduğu ileri sürülmekte olup, dini değerlerin aşağılanmasının yeterli olmadığı, aşağılamanın kamu barışını bozmaya elverişli olması gerektiği belirtilmiştir. Ancak bu suç, soyut-somut tehlike suçu kapsamında ele alınmalıdır. Çünkü halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlerin alenen aşağılanması; ancak fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde cezalandırılacaktır.

Burada kamu barışını bozmaya elverişli olan alenen aşağılama, suç olarak düzenlenmiştir. Fiile dair fiil ile doğrudan bağlantılı bir özellik olarak kabul ettiğimiz elverişlilik hususu, fiil kapsamında incelenmelidir. Böylelikle bu ifade ile alenen aşağılama fiilinin, ne şekilde işleneceği, diğer bir deyişle fiilin işleniş̧ şeklinin nasıl gerçekleştirileceğine işaret edilmiştir."

Avukat Celal Ülgen de, suç türlerinin maddi-manevi unsurları bulunmadığından ve eleştiri sınırları içerisinde kalan sözler için Şengör hakkında kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verilmesini talep etti.

[old_news_related_template title="Gülşen'i tutuklamaya sevk eden savcı, şimdi de Celal Şengör'ü ifadeye çağırdı" desc="Şarkıcı Gülşen'i 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' iddiasıyla tutuklamaya sevk eden savcı Türkşad Kunthan Uçuk, şimdi de Prof. Dr. Celal Şengör'ü bir televizyon programında söylediklerinden dolayı 'dini değerleri alenen aşağılama' iddiasıyla ifadeye çağırdı." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2022/09/01/iecrop/celal_16_9_1662017499.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/gulseni-tutuklamaya-sevk-eden-savci-simdi-de-celal-sengoru-ifadeye-cagirdi-7340502/"]