Jorge Jesus'un Ümraniyespor'a karşı sahaya sürdüğü ilk 11'e bakınca, bu maçı yeni bir şeyler denemek için fırsat olarak gördüğünü düşünebiliriz. Takımla ilk maçına çıkan Luan Peres'in solda, haftalardır sol bekte oynayan Ferdi'nin sağda ve Arao'nun ön liberoda tek başına olması hem savunma hem de hücumdaki bütün dengeleri yerinden oynattı.

Sahaya çift forvet ve iki kanatla çıkınca 'hücumcu' takım olmazsınız. Eğer arkada bu hücumcuları besleyecek, pas bağlantısı kuracak bir yapınız yoksa kuru kalabalıksınızdır. Arao ve Lincoln arasındaki bağ da kopuk olunca, Fenerbahçe ne rakip sahada pas yaparak oyunu kontrol edebildi ne de organize olabildi. Orta alandaki bu kopukluk, Fenerbahçe orta sahasını yol geçen hanına çevirdi.

İlk yarıda Emre Mor'un dikine koşuları ve hatalı son tercihleri dışında, hücumdaki tek etkinlik ikinci goldeki kontratak oldu. Fenerbahçe soyunma odasına 2-1 önde girdi ama bu oyun planının uzun ömürlü olmadığı barizdi. Yine de ikinci yarıya sadece sarı kartlı Arao'yu çıkartıp İsmail Yüksek'i oyuna alarak başlayan Jesus, merkezi kalabalıklaştırarak oyunun kontrolünü eline alma fırsatını tepti. Lincoln'ün 10 numaradan bozma 8 numara rolünün altından kalkamadığını fark edip, bu mevkinin asıl adamı Miha Zajc'ı oyuna alarak doğru hamleyi yaptı. Ancak Ümraniyespor oyunu çoktan Fenerbahçe sahasına yıkmıştı.

Üst üste iki gol yiyip skor avantajını da kaybedince, zaten maç boyu organize olamayan Fenerbahçe, Serdar Dursun ve Berisha'nın da oyuna girmesiyle tamamen kaos futboluna döndü. Savunma ve forvetler arasındaki mesafe öylesine açıldı ki, Ümraniyespor'lu oyuncular ortada kalan tek bir topu bile Fenerbahçe'ye bırakmadı. Zajc'ın bireysel becerisi ve istenmeyen adam olan ama umut olsun diye oyuna sokulan Berisha'nın golü, en azından beraberliğin kurtarılmasını sağladı.

Slovacko maçından sonra "Fenerbahçe savunmasının arkasına atılan uzun paslar, Anadolu takımlarının vazgeçilmezi olur. Jesus'un buna çözümü olup olmadığını göreceğiz" diye yazmıştım. Jesus'un henüz bu tehlikenin farkında olmadığını gördük. Bu oyun yapısında savunma Gustavo Henrique gibi ağır bir stopere emanet edilecekse, vah Altay Bayındır'ın haline. Lige yeni çıkan Ümraniyespor karşısında bu kadar dağılan savunma hattı, derbilerde veya Alanyaspor gibi sistem takımlarına karşı ne hale düşer acaba...

Fenerbahçe'de 5 tane forvet olmasına rağmen hâlâ forvet transferi için 'fırsat' kovalıyorsa, bu işte bir yanlışlık var demektir.

Beğenilmeyen Tisserand ve Lemos kenarda otururken, bu ikilinin yerine transfer edilen Gustavo Henrique tel tel dökülüyorsa, yanlışlardan ders alınmıyor demektir.

Nisan ayında "Alabileceğimiz 3-4 oyuncuyu belirledik" deyip ağustos ayında "10 Eylül'e kadar vakit var" deniyorsa, aynı filmi başa sardık demektir.