Bugün yazıyı yazmak üzere bilgisayarın karşısına geçtiğimde aklımda dış politika konuları vardı. Ancak yazıya başlamadan önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Sakarya’da halkla buluşmasında söylediklerine kulak kesildim.

Akşener, İYİ Parti Ankara Milletvekili Halil İbrahim Oral’ın bir Youtube kanalında yaptığı konuşmayı anımsatarak, şunları söyledi:

“(Oral’ın konuşmasını) tevil etmeye çalışmayacağım. Başkalarının yaptığını bizim yapmamamız gerektiğini düşünüyorum. Alevilik üzerinden yapılan her türlü tarife kim için olursa olsun şiddetle karşı çıkıyorum.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere, üzülen herkesten İYİ Parti genel başkanı olarak özür diliyorum (...)

Ali merttir, Ali cesurdur, Ali zor zamanımızda ‘medet ya Ali’ dediğimiz büyüğümüzdür. Ali’yi sevenlerin, Ali’ye inananların üzülmesine incinmesine müsaade etmeyeceğim gibi onların üzülüp incinmesine üzüldüğümü ifade ediyorum. Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere her bir kardeşimden ayrı ayrı özür diliyorum.”

★★★

Akşener’in bu net duruşundan sonra bir önemi kalmamıştı ama Oral’ın cümlelerini bir kez daha dinledim.

Oral, (özetle) kendisi için sorun olmasa da yüzde 65-70’i muhafazakâr ve Sünni olan bir ülkede Kılıçdaroğlu’nun aday olmasının doğru olmayacağını ima ediyordu.

Oral’ın bakış açısı da cümleleri de çok sorunluydu, kabul edilemezdi.

Ancak İYİ Parti’den kendisine yoğun tepki gelmesi ve Akşener’in bu kadar net bir duruş sergilemesi, bunun sonucunda Oral’ın özür dilemesi de en az o kadar sevindiriciydi.

Akşener’in sözlerini dinlerken kendi kendime “Bravo” dedim.

Bu tür ayrımcı ve sorunlu yaklaşımlara bu kadar net tepki göstermek, tevil etmeye çalışmadan özür dilemek en doğrusuydu. Bu yaklaşım, toplumsal barış ortamına büyük bir katkı sağlıyordu ve alkışı hak ediyordu.

★★★

İYİ Parti’de bir musibet bin nasihatten iyi bir sonuç doğurdu.

“Dilerim benzer bir yaklaşım AK Parti safında da benimsenir” demek istiyorum ama şu ana kadar ortaya koydukları tavır nedeniyle umutsuzum.

Zira AK Parti’de bugüne dek Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması sürekli bir “anti propaganda” malzemesi oldu.

Örneğin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 29 Nisan 2011’de sanayicilere seslenirken Kılıçdaroğlu için “Malum Kılıçdaroğlu da Alevi kültürünün mensubu ama Hacı Bektaş-ı Veli’yi iyi anlamamış, iyi öğrenmemiş” diye başladığı cümleleri, şöyle bitirmişti: “Ne diyor Hacı Bektaş-ı Veli? ’Eline, diline, beline hakim ol’ diyor. Burada affedersiniz beline hâkim olamayanları gördük ve bir kasetle genel başkan oldu.”

Aynı Erdoğan 2011’de 30 Nisan’da Muş’ta, 4 Mayıs’ta Kastamonu’da, 5 Mayıs’ta Amasya’da, 8 Mayıs’ta Kahramanmaraş’ta, 10 Mayıs’ta Afyon’da, 13 Mayıs’ta Denizli’de, 18 Mayıs’ta Malatya’da “Biliyorsunuz Kılıçdaroğlu Alevidir” cümlesini tekrarlayarak, karşısındaki kalabalığın bu cümle için çektiği “yuhhhh” seslerini dinlemişti.

Sadece 2011 mi?

Erdoğan, 2014’te, 2015’te, 2017’de her seçim ya da referandum kampanyasında aynı konuyu malzeme yapmıştı. İşte bazı örnekler:

10 Ağustos 2014’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde İzmir mitingi:

“Kılıçdaroğlu, sen kendin Alevi olabilirsin. Ben sana saygı duyarım. Bundan da çekinme, korkma. Bunu da rahat rahat söyle. Ben de Sünniyim, ben de bunu rahat rahat söylüyorum. Bundan çekinmeye gerek yok. Onun için milleti aldatmaya da gerek yok.”

8 Ağustos’ta Ankara mitingi:

“Sen de Alevisin. Çıkıp söyle korkma. Ben de Sunniyim. Sünni olduğumu rahatça söylüyorum. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Aldatıcılardan olma.”

Erdoğan, 16 Nisan 2017 referandumu öncesinde de üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim isminin verilmesine karşı çıkanları mezhepçilikle suçlayıp, bunun üzerinden Kılıçdaroğlu için “Kılıçdaroğlu’nun kendisi alevi, bir siyasi partinin başında, neyi eksik?” ifadesini kullanmıştı. Erdoğan’ı dinleyen kalabalık şaşırtmamış, cümleden sonra dakikalarca “yuuuhhh” diye bağırmıştı.

Sadece Erdoğan mı?

İktidar cenahından birçok insan benzer cümleleri tekrarlamıştı. Örneğin, Melih Gökçek, televizyonlara çıkıp “benim değil Başbakanlık Takip Kurulu’nun görüşü” diyerek Kılıçdaroğlu’nun “Kürt, Alevi, hatta Ermeni” kökenli olduğunu bağıra bağıra söylemişti.

★★★

Sizce Erdoğan, Gökçek ya da diğer AK Parti’liler bu cümleleri kurarken hangi siyasi sonucu elde edeceklerini öngörmüştü?

“Kılıçdaroğlu Alevi olduğu için kazanamaz” cümlesi hastalıklı, mezhepçi bir yaklaşımdır. Ancak “Erdoğan daha önce de yaptığı gibi Alevilik konusunu Kılıçdaroğlu’na karşı yoğun bir şekilde kullanacaktır” sözü doğru bir tespittir.

İkisini karıştırmamak gerekir.

Dilerim Akşener’in duruşu örnek olur, Erdoğan daha önce yaptığı yanlışı tekrarlamaz, muhafazakâr halkımız da bu mezhepçi kirli siyasete prim vermez.