Sevgili okurlarım, Türkiye’de işsiz sayısının 11 milyona ulaştığını artık hepimiz biliyoruz. Korkunç bir rakamdır.

Bu işsizlerin çoğu sapasağlam kimseler.

Bazıları “Ne iş olsa yaparım abi” demek zorunda kalanlar.

Asgari ücrete, hatta sigortasız çalışmaya bile razılar. Ücreti belirleme hakları yok. Boyunları kıldan ince!

İş arıyorlar, bulamıyorlar. İş bulma sıralarını Suriye, Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Irak gibi ülkelerden sığınmacı olarak gelenlere kaptırdılar.

★★★

Dünkü medya haberlerinde bu söylediklerimin acı bir kanıtı daha vardı. Özetliyorum...

Sağlık Bakanlığı Adıyaman’da kendi kuruluşlarına 19 temizlik görevi alınacağını duyurdu.

Başvuru sayısı tam 17.086 bin kişi.

Bunlardan 2.170’i üniversite öğrencisi ya da mezunu.

Bu rakama şoför, marangoz, elektrikçi olmak için başvuranları da eklediğiniz toplam sayıları 25.000’e ulaşıyor.

Şanlıurfa’da sağlık kuruluşlarında çalışmak üzere 60 temizlik işçisi alınacak...

Başvuru sayısı 53.224 kişi.

İşe alınacak 23 güvenlikçi için 4.731 başvuru geldi,

Gaziantep’e 66 temizlik görevlisi alınacak.

Başvu sayısı 14.864 kişi...

Ve yukarıda sıraladığım başvuru sahipleri arasında sayısı tam olarak bilinmeyen çok sayıda üniversite öğrencileri ve üniversite mezunları yer alıyor.

★★★

Demek ki bu gençlerimiz sağlık kuruluşlarında başta olmak üzere odaları, koridorları ve özellikle de tuvaletleri temizlemeye razı.

Hem de asgari ücretle.

İnsanlarımızı açlığa, yoksulluğa ve işsizliğe böylesine mahkûm etmek kolay değildi.

Demek ki bu iktidar zor olanı başarmış!

Şimdi işe alınmak için bekleyen bu on binlerce kişi aynı şeyi yapacak...

Arayıp ulaşabildikleri AKP milletvekillerine, il ve ilçe başkanlarına ricalarda bulunup torpil istemek!

Başka çareleri yok...

Adamını bulan işe alınacak.

★★★

Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, sözünü ettiğim o gençlerle birlikte ailelerinin önemli bir bölümü de -ne yazık ki- oylarını yine AKP’ye verecek.

Ele güne karşı nasıl muhtaç duruma düşürüldüklerini, işsizliğe nasıl mahkûm edildiklerini hiç düşünmeyecek ve hesaba katmayacaklar.

Çoğunun beyninden (açıkça söylemeseler bile) “Ama abicim bunlar Müslüman” düşüncesi geçecek.

Şimdi siz gelin de bunlara anlatın bakalım...

“Kardeşim bunların Müslümanlığı seni ve aileni kandırana, oylarınızı cebe atana kadar. Bir onların durumuna bak bir de kendi haline! Onlar malı çoktaan götürdü, sen ise kenef temizlemek peşinde koşturuyorsun. Haklı olmasına haklısın da kardeşim, ailene de söyle, biraz olsun bilinçlenin...”



Sevgili okurlarım her gün tanık olduğumuz ve bazılarını bire bir yaşadığımız rezaletler dizisi sadece Türkiye’de olmuyor.

Bunun bir de yurt dışı bölümü var.

Hükümet bir süre önce resmi açıklama yapmıştı:

“Sudan’da tarım yapmak için 780 bin 500 hektar arazi tarafımızdan kiralanmış ve Sudan hükümeti ile anlaşma imzalanmıştır. Bu arazide başta buğday olmak üzere çeşitli ürünler üretilecek ve tamamı Türkiye’nin ihtiyaçları için kullanılacaktır.”

Vay beee!

Türk çiftçisini ve Türk tarımını yok edenler demek ki (2015 yılında) Sudan topraklarından bile medet ummaya başlamıştı.

★★★

Bu amaçla Tarım Bakanlığı’nın büyük ortak olduğu bir Türk-Sudan şirketi kuruldu...

Tarım eski Bakanı Bekir Pakdemirli ekibiyle birlikte Sudan’a gitti, resimler çektirip demeçler verdi:

“En sonunda arazimize kavuşmuş olduk. İşte şimdi onun içindeyiz!”

Bu şirket sözüm ona çok önemli işler yapacak, Türk tarımına olumlu katkılar sağlayacaktı!

Gerçekler bir süre sonra açığa çıktı...

Böyle bir şirket gerçekten kurulmuştu ama çalışanı olarak sadece bir odacısı vardı.

Ancak şirketten nasiplenen birileri hemen olmuştu...

Altı adet yönetim kurulu üyesi ve bir de başkan!

Bunlara huzur hakkı ve ikramiye olarak 2020 yılında toplam 416 bin lira ödenmişti.

★★★

Sevgili okurlarım, karşımızda çok ilginç bir Sudan olayı var. Ayrıca, sorulması gereken sorular da var:

-Bu arazi işinin bugüne kadarki toplam maliyeti Türkiye’ye ne kadar olmuştur?

-Bu projeyi kim hangi koşullarda başlatmış, Sudan’a bugüne kadar toplam ne kadar para ödenmiştir?

-780 bin hektarlık hayali arazi hangi ölçülere göre belirlenmiştir?

-Sudan bu toprağı bize niçin vermemektedir?

-Sudan’da birilerine ayrıca ödeme yapılmış mıdır?

-Hayali şirketten huzur hakkı ve ikramiye alanlar kimdir, necidir?

-Kendi boş topraklarımız öyle dururken Sudan’da toprak arayanlarda utanma sıkılma duygusu acaba kalmış mıdır?

Yani rezillikler sadece Türkiye sınırları içinde olmuyor. Bu işi Sudan’a bile taşırmış durumdayız.

Ne demeli, kimi kime şikayet etmeli!