2023 seçimlerinin her açıdan zorlu bir süreç olacağı gerçeği ortada iken, demokrasi diyen muhalefetin de bunu kesinlikle göz ardı etmemesi gerekiyor.

İktidarları sürecinde, kamunun tüm kadrolarına yandaşlarını yerleştirmekle kalmamış, üstelik parasal kaynakları da sınırsızdır.

İktidar, ekonomik, sosyal ve siyasi olarak enerjisinin bittiğinin ve tüm parti kadrolarında derin bir metal yorgunluğu olduğunun farkında.

Özellikle, sayın Erdoğan’ın ekonomide ki gelinen noktada, partiyi terk eden seçmenleri yeniden kazanmak için “gemi su alırsa batar, hepimiz birlikte boğuluruz” söylemi ile partinin durumunu açıkça ortaya koymaktadır.

Açıkça söylemek gerekirse, bu seçim AKP için bir tür “ölüm kalım” mücadelesi olacak ve seçimi kazanabilmek için, devletin tüm imkanlarını kullanacaktır.

AKP’nin, ülkeyi içine düşürdüğü ekonomik darboğaza bakarak, artık bu iş bitti “Abbas yolcu” diye düşünmek muhalefet adına büyük bir yanılgı olacaktır.

2023’te yapılacak bu seçim, ülke geleceği açısından son derece önemlidir.

Adına, seçim dense de, gerçekte ülke için bir “rejim” seçimi olacaktır. Bu seçimle Türkiye, ya tek adam ya da parlamenter yönetimi oylayacaktır.

Muhalefet liderleri, özellikle meydan ve TV konuşmalarında, haklı olarak ülkenin içine düştüğü yokluk, yoksulluk sorunlarını halkla paylaşıyorlar. Ancak burada mutlak paylaşılması gereken, içinde bulunduğumuz tehlikenin bir “rejim sorunu” olduğudur.

Gerçek şu ki, bugünkü yönetime son verebilecek bir seçimin nasıl kazanılacağıdır.

Seçim, dili, dini, ırkı, etnik kökeni, rengi ne olursa olsun, ülkede yaşayan tüm kesimlerin bir araya gelmesi ile kazanılacaktır. Armudun sapı, üzümün çöpü, yok geçmişte o bunu dedi, ben onun geçmişini de bilirim, ben onunla bir araya gelmem söylemleri ile bir yerlere varamayacağımız gerçeğini kabul edelim.

Ortalıkta, Cumhurbaşkanı adayı kim olacak diye TV ve medyada yoğun tartışmalar yapılıyor.

Cumhurbaşkanı adayı, ulusun tüm bireylerinin güven duyabileceği, diğer yandan tüm kesimlerin kucaklayıp oy vereceği bir isim olmalıdır.

Bu konu Cumhur İttifakı ve yandaş medya da sıkça gündeme getiriliyor. Amaç altılı masaya nifak tohumları atabilmek. Ancak, parlamenter sistemi savunanların, bu konuyu gündeme getirmeleri, farkında olmadan AKP’nin değirmenine su taşıyor.

Efendiler, rejim elden gidiyor! Nasıl olsa bir Cumhurbaşkanı adayı bulunur. Burada gerçek sorun gözden kaçmamalıdır. O da yapılacak seçimde hem Cumhurbaşkanlığını kazanmak, diğer yandan TBMM’de sağlanacak milletvekili çoğunluğudur. TBMM’de çoğunluk sağlanamazsa, tepeye kimi seçerseniz seçin başarılı olma şansı yoktur.

Bu nedenle Millet İttifakı'nı zorlu bir sınav bekliyor.

Altılı Masa'nın değerli liderleri. Halk sizden, geçmişi geride bırakarak, gelecek aydınlık Türkiye yolunda alınacak ve yapılması düşünülen tüm eylemleri ortaya koymanızı bekliyor.

Halk artık her şeyi görüyor, biliyor ve kendi aralarında tartışıyorlar. Kaçak güreşmeyip, tüm gerçeklerin konuşulmasını istiyor.

Halk soruyor? 2023 seçimleri , hem Cumhurbaşkanlığı, hem de TBMM çoğunluğunu sağlayabilmek için, altılı masa ve parlamentodaki demokrasi diyen diğer partilerle bir araya gelmeden kazanılabilir mi?

Yerel seçim başarılarında altılı masa dışındaki partilerin destekleri olmasa kazanılabilir miydi?

Öyle ise, Altılı Masa olarak, neden dışınızda ki partilerle görüşmüyorsunuz? O partiler TBMM’de temsil edilmiyor mu?

Son dönemde, üzülerek söylemeliyim ki, demokratik birliktelikler konusunda tatsız söylemler dile getirildi ve getiriliyor.

Neymiş, HDP ile birlikte olunamazmış. Değerli siyasiler, size o partileri de ittifak içine alın diyen yok. Sadece, birlikte bir araya gelip, 6.5 milyon Kürt kökenli yurttaşlarımızın oyları ile TBMM’ne gönderilen anayasal bir partinin üyeleri ile demokratik ilişkiler içerisinde konuşup ülkenin aydınlığa çıkabilmesinin çareleri aransın.

Özellikle, doğu ve güneydoğudaki seyahatlerinizde Kürt kökenli kardeşlerimizle sarmaş dolaş olup, onlara demokratik bir ülkede eşit yurttaşlık, hak, hukuk, adalet, kardeşlik mesajları vermiyor musunuz?

Birlikte başarabiliriz demiyor musunuz?

Ama onların seçip parlamentoya gönderdiği temsilcilerle bir arada olmayız derseniz, bu söylemler Demokrasi ile örtüşmez.

O zaman da vatandaş sormaz mı? Madem, bu düşüncede idiniz, neden MHP den ayrılıp, biz merkez sağda bir parti olacağız deyip yeni parti kurdunuz?

Gün, bu tür tartışmaların yapılacağı gün değil. Ülke giderek siyasi İslam'a doğru evrilmeye çalışılıyor. Bu gidişe de demokrasiye inanmış kesimlerle bir araya gelip bu sarmaldan nasıl çıkılacağının çözümlerinin araştırılması zamanıdır.

Bu seçim, Cumhuriyet’ten bu yana yapılan seçimlerin en hayati olanıdır. Burada siyasi ihtirasa yer yok. Türkiye’nin geleceği söz konusu.

Bu seçim asla ve asla kaybedilmemeli!! Türkiye bu iktidarla yoluna devam edemez.

Geçmişte, Bakanlar Kurulu'nda iki HDP’li bakana yer veren, İmralı'dakinin bildirisini okutan, Osman Öcalan’ı devletin televizyonuna çıkaran, bugün fırsat bulsa HDP ile birlikte olacak AKP’nin, kimseye söz söylemeye hakkı olabilir mi?

SON SÖZ: “Dünya, herkesin ihtiyacı kadar olanı sağlar, fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil.” MAHATMA GANDİ