Halk Müslümanlığında inananlar, kendilerini Allah’ın kucağına bırakırlar. Devlet Müslümanlığında ise geçmişte firavun, hakan, kral, sultan, padişah, günümüzde ise devlet başkanı, cumhurbaşkanı, iktidar partisi başkanı, bakan kim devleti ele geçirmişse onlar, kendilerini Allah yerine koyarlar.

Sonu yoktur.

Sonunda!

Olan olur.

İran’da oldu.

İran milli futbol takımı Katar’da yapılan Dünya Kupası’nda İngiltere ile maça çıktı. Maç öncesi milli marşlar çalındı. İran milli marşı çalınırken İranlı futbolcular milli marşa katılmadı. Üzgün yüzle sustular, marşı söylemediler. İran milli takımını alkışlamak ve onların başarısını paylaşmak için Katar’a gelmiş İranlılar da milli marşları okunurken tribünlerde ıslıkla protesto ettiler.

Maç başladı.

İranlılar gol bekledi.

İran, 6 gol yedi.

Her gol yedikçe İranlı Müslüman taraftarlar, Hıristiyan (Anglikan mezhebinden) İngiliz milli takımını alkışladılar. İran Milli Takım’ının kaptanı Ehsan Hajsafi, basın toplantısında; başını açıp saçını gösterdi diye kadın öldürme noktasına gelen İran’da iktidara karşı başlayan halk protestolarını anlayışla karşıladıklarını belirtti. Ve “Yakınlarını yitiren yaslı ailelere baş sağlığı diliyorum. Biz futbolcular olarak onları desteklediğimizi ve yanlarında olduğumuzu bilsinler” dedi.

★★★

İran halkı, 43 yılıdır yasaklardan ibaret bir din anlayışını yönetim modeli diye dayatan devlet Müslümanlığını istemiyor, yuhalıyor, ıslıklıyor.

Devlet Müslümanlığı çöktü.

Siyasal İslam duvara dayandı.

İran halkı devlet Müslümanlığının bağnaz bir despotluğa dönüşmesinden o kadar nefret etti ki, molla yönetimi ile özdeş diye kendi milli marşını ıslıklayıp, kendi milli takımı gol yiyince sevinir oldu. Bu çağda bir ulusun ve bir ulus devletin başına gelebilecek en acı felaket!

Bu olan nedir?

Nasıl açıklanır?

Buraya nasıl gelindi?

Yozgat İmam Hatip Okulu ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü mezunu tarih profesörü Ahmet Yaşar Ocak, “Osmanlı İmparatorluğu ve İslam” adlı kitabında; Devlet İslamı ( siyasallaşmış İslam), Medrese İslamı (kitabi İslam) Tekke İslamı (metafizik İslam) ve Halk İslamı ( popüler İslam) diye 4 ayrı kategoriye ayırarak gelişimini incelediği “devlet ile din buluşmasının” tarihsel ve sosyolojik arka planını anlatıyor.

Belge sunuyor.

Kaynak gösteriyor.

Okuyun göreceksiniz.

★★★

Özetle dediği şu:

Firavun, hakan, kağan, kral, sultan, padişahın “Dini devletle ikiz kardeş” haline getirmesi ilk örneklerinden birini İran’da Sasani İmparatorluğu döneminde başlattı. Sasani hükümdarı Ardeşir b. Babek (224-242) oğlu Minuçehr’in başına imparatorluk tacını koyarken şu öğüdü verdi:

“Oğlum şunu bil.

Krallık ve din birbiriyle mükemmel uyum içinde iki kardeştir. Hiç biri diğeri olmadan yaşayamaz. Çünkü din krallık otoritesinin temelidir. Krallık da dinin bekçisidir. Krallık bir temele ihtiyaç duyar. Din de bir koruyucuya... Çünkü koruyucusu olmayan şey kaybolur, temelleri olmayan ise yıkılır...”

Sasani, Zerdüşt idi.

İslam çok sonra geldi.

İran Müslüman olunca Sasani İmparatorluğu döneminde başlatılmış “Din ile devletin ikiz kardeşliği” şekil değiştirerek devlet Müslümanlığı modelini yarattı, bugüne kadar geldi. Bugün bizim ülkemizde de yaşandığı gibi politikacı, bütün yaptıklarını din sayesinde meşrulaştırabileceğini ve halk üzerinde din sayesinde otorite kurabileceğini düşünüyor ve uyguluyor.

★★★

Devlet Hıristiyanlığı modeli yaklaşık 300 yıl önce çökmüştü. Din ile devleti ayırdılar, ileri demokrasiyi başardılar. Devlet Müslümanlığı modeli ise 300 yıl gecikmeyle İran’da çöktü. Bu modelde iktidarı ele geçirmiş politikacılar, kendilerini hem Tanrı ve hem de devlet gibi görüp, saçını gösterdi diye kadın öldüren noktaya geldi saplandı.  İran devlet Müslümanlığı, “Zen... Zendegi... Azadi...” diye bağırıp isyan edenler için idam kararı çıkartıp, bazılarını asıyor.

Bak İran’a!

Gör halini!

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Devlet Müslümanlığı modelinin batak olduğunu” görerek açtığı laik cumhuriyet yoluna geri dön!