Ekonomiyi “içine düştüğü ya da daha doğru bir anlatımla içine düşürdüğü çıkmazdan” kurtarabilseydi en azından onu lider bellemiş vatandaşları sevindirecekti.

Evi yaktı Adam!

Söndürdü yangını.

Kurtardı evi.

Yine aynı Adam!

Dünyanın önde gelen bütün düşünür, teori kurucu, ekonomistlerini de şaşırttı. NAS’tan yola çıkıp “yeni bir model” ortaya koydu.

Faizler aşağı gitti.

Dolar aşağı gitti.

Enflasyon aşağı.

İşsizlik aşağı.

Cari açık aşağı.

Yoksulluk aşağı gitti.

Lira dünya parası oldu.

Risk primi aşağı gitti.

Milli gelir şaha kalktı.

Türkiye dünyanın 10 büyük ekonomisi içine girdi. Böyle olsaydı; Dünya, evde yangın çıkaran “Tek Adam’ı” alkışlardı.

Tersi oldu.

Evi yaktı Adam!

Üstüne benzin döktü.

Türkiye’yi kavurdu.

Faizler yukarı gitti.

Dolar yukarı gitti.

Enflasyon yukarı.

İşsizlik yukarı.

Yoksulluk yukarı.

Cari açık yukarı.

Borçlar yukarı.

Risk primi yukarı.

Risk primi 800’ü aştı.

Milli gelir düştü.

İflas geldi.

Onu şiir okurken bulmuş, eğitmiş, “milli görüş gömleği” giydirip siyasete sokmuş ve İstanbul’a belediye başkan adayı göstererek önünü açmış hocası merhum Necmettin Erbakan’ı 20 yıl önce arkadaşlarıyla birlikte terk etmişti. “Milli Görüş Gömleğini” çıkarıp attık diyerek AK Parti’yi kurmuşlardı. Necmettin Erbakan da onlar için “Bunlar değil Türkiye’yi leblebici dükkanı bile idare edemez batırırlar...” demişti. 20 yıl önce TV ekranından söylenmiş Necmettin Erbakan öngörüsünü hatırlayıp buraya yazdığım için leblebiciler beni bağışlasın.

Merhum haklı çıktı.

İflas etti dükkan.

Kendisini desteklemiş, umut bağlamış, güvenmiş ve verdiği teşvik ile imkanlarla zenginleşmiş olanlar bile ona artık toplu iğne başı kadar bile güvenmiyor.

★★★

Onlar bu iktidarın peydahladığı yeni zenginler: Bankalardan aldıkları kredi ile mal stoklayanlar.

Ona güvenmiyor.

Bu iktidar döneminin palazlandırdığı ekonomi aktörleri: Bankalardan kredi alıp dolar stoklayanlar.

Ona güvenmiyor.

Bu iktidarın sunduğu aşırı teşviklerle yeni zenginler sınıfına girmiş fabrika sahibi olmuş ve ürettiği malı dış pazara satabilenler bile “döviz stoklamayı” seçiyorlar.

Ona güvenmiyor.

Şeker tüccarları.

Çoğu onun adamları.

Onlar bile güvenmiyor.

Devletin elindeki şeker fabrikalarını özel sektöre sattı, şeker pancarı üretiminde patlama yaşanacak, şeker fiyatları dünya fiyatının altına inecekti.

Tersi oldu.

Şeker stokçuluğu başladı. 800 bin ton şekerin stoklandığı haberlerinin yazıldığı günlerde Tarım Bakanlığı çare olur, önlem düşünürler, stoklar çözülür diye 4 yeni başkan yardımcısı atadı. Bakan yardımcısı, 39.537 TL aylık maaş alıyor. Enflasyonun yüzde 200’lere doğru seyrettiği ülkede “39.537 TL ev geçindirmeye yetmez” diye düşünmüş olmalılar ki, 4 bakan yardımcısını ayrıca at yarışı ve müşterek bahis düzenleyen Yüksek Komiserler Kurulu’ndan da ayda 20.016 TL ikinci maaşa bağladılar. Tarım bakanının 4 yardımcısının her birinin aylık maaşı 59.553 TL’yi buldu. Ne çare! Stokçuluğu çözemediler.

Türkiye iflas etti.

★★★

Yeni zengin sınıfın “aşırı teşvikle kendilerini zenginleştiren Adam’a güveni” kalmadığı için dolar stoklamaya devam etmesi lirayı dolar ile korumaya alan KKM modelini (Kur Korumalı Mevduat) de yanlış yere dikilmiş fasulye sırığına çevirdi.

KKM de iflas etti.

Yükü yoksula bindi.

Dolar yine arttı.

Lira iyice dandikleşti.

GES’e geçildi.

Açılımı Gelir Endeksli Senet olan bu GES ile de aslında kasasında, bankasında, yastık altında, yurt dışında parası olan ve bu iktidar tarafından korunup gözetilen yeni zenginler faydalanacak. Bir çeşit gizli özelleştirme KİT gelirlerine ortak yapılacaklar. Amaç doların artışını ve ona bağlı enflasyonun çıldırışını kesmek.

GES’e çağrı tutar mı?

Talep toplama başlasın göreceğiz ancak GES’in ilan edildiği gün dolar yine artışını, lira yine düşüşünü, enflasyon yine yükselişini, dış borçlanma faizi (yüzde 11) yine sıçrayışını, risk pirimi de yine delice artışını sürdürdü.

Evi yakan adam.

Alevi söndüremiyor.

Halkın yüzde 61’i geliriyle geçinemez duruma düştü.