Bataklığa saplanan insan çırpındıkça daha da batar ya... Bizim iktidar da buna benziyor. Seçim yaklaştıkça, son çırpınışlarla baskıyı arttırıyor ama arttırdıkça daha da batıyor.

Artık sona yaklaştıklarını görüyor ve bunu geciktirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya kararlı görünüyorlar.

Anketler ne derse desin gerçek şudur: Seçim çok çetin geçecek! Çünkü iktidar, devletin bütün imkânlarını kullanacak!

★★★

Her alanda insanlarımızın üzerinde ağır bir baskı var...

Bağımsız medyaya reva görülen yaptırımlar, açılan davalar tamamen antidemokratik!

Bütün muhalif gazete ve televizyonlar haksız cezalardan nasibini alıyor...

Bu arada, iktidarı eleştiren yazarların birçoğu, günlerini adliye koridorlarında geçiriyorlar.

Özellikle “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla açılan davaların haddi hesabı yok.

7 yılda Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla 160 bin 169 soruşturma, 35 bin 507 dava açıldı, 3 bin 625 hapis cezası verildi...

Yalnız Türkiye’de değil, dünyada da bir rekordur bu rakamlar!

★★★

“Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla soruşturma açılan çok sayıdaki muhalif gazetecilerden biri de Memduh Bayraktaroğlu.

Kendisine yalnız dava açılmıyor, ayrıca vergi cezaları kesiliyor.

Evi ile adliye arasında mekik dokuyan meslektaşımız, Korkusuz Gazetesi’ndeki “Umuda Yolculuk” sütununda isyanını korkusuzca dile getirdi:

“Pes etmeyeceğim, mücadeleye devam edeceğim.”

★★★

Memduh Bayraktaroğlu:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisine hakaret ettiğime ilişkin iddiaları ve şikayetleri sonucu aleyhime açılan ceza davalarının yanı sıra ayrıca bir de ‘Olmayan mükellefiyetime rağmen’ 425 bin lira vergi ve KDV cezası ile tecziye edildim” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Bir taraftan ceza davaları...

Bir taraftan vergi cezaları...

Bir taraftan evimize saldırı...

Ve diyorum ki:

Ne kadar baskılarsa baskılasınlar...

Ne kadar yıldırmak isterlerse istesinler...

Pes etmeyeceğim...

Doğru bildiklerimi söylemeye devam edeceğim.

Ve inanıyorum ki, sonunda temiz ahlak, temiz vicdan kazanacak.”

Utanma duygusu olan utanır!


Çok utandım... Bir Türk olarak, Türk Milli Futbol Takımı’nın, dünya klasmanında 125’inci sırada bulunan, adı-sanı olmayan, güçsüz Faroe Adaları Futbol Takımı karşısında tel tel dökülmesine, bir mahalle takımı hüviyetine bürünmesine utandım!

Maçı 2-1 kaybettik, fakat, daha önemlisi sahada şaşkın ördekler gibi dolaşmamızdı! Takımımızda “milli ruh, milli heyecan” kalmamıştı.

Berbat oyun beni daha çok utandırdı. Bu kadar mı kötü oynanır ya?

Aldıkları para vallahi helal değil, billahi helal değil, ancak... Aslında utanması gerekenler utanmıyorlar!

Nerede Futbol Federasyonu’nun futboldan habersiz başkanı Mehmet Büyükeksi?

Nerede milli takımımızı, Almanya’da 3’üncü sınıf bir teknik adam olan Kuntz’a teslim edenler?

Utanma duyguları olsa hemen istifa ederlerdi!

“Yazıklar olsun!” sözü bile bunlar için çok az!

TEBESSÜM

Temel’in soygunu!


Gece bir mağazayı soyan Temel ile üç arkadaşını görevli bekçi görür. Bunun üzerine çaldıkları tüm eşyaları bırakıp kaçmaya başlarlar.

Bekçi arkalarından öfkeyle “Durun ahlaksızlar, kaçmayın!” der, en sona kalan maskeli Temel’e de, “Hayvan oğlu hayvan, nereye kaçıyorsun?” diye bağırır.

Temel zınk diye durur, arkadaşlarına:

“Bekçi beni tanıdı, siz kaçın!” der.

GÜNÜN SÖZÜ

Hırsızlar çalarken değil, paylaşırken kavga ederler!