Savaş konusunda derin bir birikime sahip emekli Tuğamiral Türker Ertürk, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını değerlendirdi, ABD’nin asıl planını açıkladı. Türkiye’nin politikasını eleştirdi.

Bir süredir endişeyle izlenen ve sıcak savaş çıkmadan çözüleceği düşünülen Rusya-Ukrayna gerilimi, daha doğrusu Rusya ile ABD ve NATO arasındaki gerilim 24 Şubat Perşembe günü Putin’in “Artık bizi kimse durduramaz” dediği savaşa dönüştü ve Rusya, tehditlere kulak asmadığını göstererek Ukrayna’yı işgale başladı. Bu arada Ukrayna’yı adeta savaşa iten ABD ve NATO’nun bir yandan Putin’e tehditler yağdırırken “Biz asker göndermeyiz” diyerek Ukrayna’yı yalnız bıraktıklarını izledik. Aynı zamanda TBMM Başkanı’nın “Cumhurbaşkanı isterse Montrö Sözleşmesi’nden de çekilebilir” dediği Montrö Sözleşmesi’nin bu sözden kısa bir süre sonra Türkiye için ne kadar büyük önem taşıdığını gördük. Putin, bu savaşın asıl suçlusu mu, bundan sonra neler olacak, Türkiye NATO ile Rusya arasındaki dengeyi nasıl sağlayacak, “Operasyon uluslararası hukuka aykırıdır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkemizin geleceğiyle ilgili kararları –olması gerektiği gibi- TBMM ile mi alacak, Rusya-Ukrayna savaşı zaten çok zor durumda olan Türk halkını ve Hazine’yi nasıl etkileyecek bunları sanırım kısa süre içinde göreceğiz. Bugün; bu savaşı, “Montrö Sözleşmesi Türkiye’nin bekası için önemlidir, tartışma konusu yapılmaması kanaatindeyiz” diyen bir bildiri yayınladıkları için 104 emekli amiral hakkında yapılan soruşturmayı ve 28 Şubat’ı, Karadeniz Bölge Komutanı olarak da görev yapmış olan Emekli Tuğamiral Sayın Türker Ertürk’le konuştum. Açıklamalarını ilgiyle okuyacağınıza eminim.

Sayın Ertürk, savaş konusunda derin bir birikime sahipsiniz. Rusya-Ukrayna savaşının böyle yıldırım harekatı şeklinde başlayacağı beklenmiyordu. Burada NATO-ABD ve Rusya açısından bakıldığında durum nedir?

İkinci Dünya Savaşı bittiğinde Avrupa bir tarafta sosyalist ülkeler olmak üzere ikiye bölündü, ABD buna karşı bir soğuk savaş başlattı. NATO da bildiğiniz gibi Sovyetler Birliği’ne karşı kurulmuştu. Batı, ABD’nin liderliğinde Sovyetler Birliği’ni kuşattı, çevresini istikrarsızlaştırdı. Hatırlayın Sovyetler Birliği, Afganistan savaşına müdahale etmek zorunda kalmıştı, orada 8 yıl savaştı, 15 bin Sovyet askeri yaşamını kaybetti. 1988’de çekildi. Birinci soğuk savaşta Sovyetler Birliği’ni ABD yendi. İki kutuplu dünya düzeni başladı; Amerika uluslararası hukuku yok sayarak Balkanlar’da, Irak’ta, dünyanın her yerinde yeni bir küresel siyasi harita şekillendirmeye çalıştı.

‘SALDIRI PAKTI’NA ÇEVİRDİ

Amerika NATO’nun görev tanımını değiştirdi ve “savunma paktı”nı bir “saldırı paktı” haline çevirmeye çalıştı. Varşova Paktı ülkelerini kuzeyde Polonya’dan güneye kadar hepsini NATO’ya aldı. 2000’de Putin’in gelmesiyle Rusya toparlanma sürecine geçti “dur” diyecek hamleleri yaptı. 2008’de Güney Osetya ve Abhazya’yı Gürcistan’dan kopardı. 2014’te Kiev’de büyük bir darbe kotarıldı, Rus yanlısı lideri devirdiler ve Batı’ya yakın bir yönetim kurdular, buna Putin’in itirazı büyük oldu. Kırım’ı Ukrayna’dan kopardı ve Donbas bölgesini, Luhansk ve Donetsk bölgesini Rusya’nın kontrolüne aldı. Bu süreç yeni bir soğuk savaştır. ABD ne yapmaya çalışıyor; bugün Ukrayna’nın başındaki Zelinski, Neo-Nazi, aşırı sağcı bir iktidarı temsil ediyor, hatta Kırım’daki bu değişimi, Rusya’ya bağlantıyı yok saydı. Ukrayna’yı NATO’ya aldığınız zaman NATO’nun füzelerini de oraya getiriyorsunuz.

Türkiye, NATO’nun içinde olduğu için NATO’yla birlikte hareket etmek mecburiyetinde, ekonomik çıkarları açısından Rusya ile ilişkilerin de bozulmaması gerekiyor. İki taraf nasıl idare edilecek?

Öncelikle Ukrayna NATO ülkesi değil. Yani, NATO’nun 5’inci maddesi; “Birimize yapılan saldırı hepimize yapılmış kabul edilecek” maddesini Ukrayna’ya karşı çalıştırabilmek mümkün değil. Bizim de NATO’da olmamız, ülkemizin çıkarları hilafına hareket etmemizi gerektirmez. Rusya bizim yanı başımızdaki bir komşumuzdur, biz onunla ilişkilerimizi bozacak işlere girmememiz lazım. Amerika’nın amaçlarından biri de şu; Montrö’yü bir şekilde delmek. ABD daha önce Sovyetler Birliği’ne yaptığı gibi “uzun soluklu  bir yıpratma savaşı” istiyor.

E. Tuğamiral Türker Ertürk, Deniz Lisesi ve Deniz Harpokulu mezunudur. 1992’de Silahlı Kuvvetler Akademisi’nde, 1999’da NATO Savunma Koleji’nde eğitimlerini tamamlamış, 2000-2003 arasında Londra’da Silahlı Kuvvetler ve Deniz Askeri Ataşesi görevinden sonra 2006’da Amiralliğe terfi etmiştir. 2006-2008 yılları arasında Karadeniz Bölge komutanı, 2008-2010 arasında Deniz Harp Okulu Komutanı olarak görev yapmıştır.

İktidar bugüne kadar yanlış yaptı


“Türkiye “Ukrayna ile geliştirilen kriz, başlayan savaş benim Rusya ile kapışmama, cepheleşmeme neden olmamalı. Olacağı takdirde ben bunlara çekince koyacağım” demeli ve aynı zamanda Montrö’ye bağlılığını, Türkiye’nin güvenliği için ne kadar önemli olduğunu NATO platformlarında anlatmalı. NATO’da kararlar oy birliği ile alınıyor, bizim şunu anlatmamız lazım; Ukrayna’nın NATO’ya alınmasının, bölgenin, Türkiye’nin ve Avrupa’nın güvenliğine zarar getireceğini anlatmamız lazım ama iktidar bugüne kadar yanlış yaptı. Ukrayna’nın ve Gürcistan’ın NATO üyeliğini destekledi. Desteklememeli. Karadeniz’in rekabet denizi haline gelmesini engellemeli.”

Montrö elimizi güçlendiriyor


Neredeyse 3’üncü Dünya Savaşı’na gidecek gibi görünen bu süreçte Atatürk’ün geleceği görerek imzalanmasını sağladığı Montrö Sözleşmesi’nin ne kadar hayati önem taşıdığı da ortaya çıktı...

Elbette, öyle. Lozan’da Boğazlar konusu görüşülürken istediklerimizin hepsini alamamıştık, çünkü Boğazlar Sözleşmesi Türkiye’nin güvenliğini ve egemenliğini biraz kısıntıya uğratıyordu. Dünya 2’inci Dünya Savaşı’na giderken, tabii ki Atatürk’ün yaşıyor olması ve saygınlığı nedeniyle 1936’da bunların hepsi değiştirildi ve Lozan’a ek “Montrö Boğazlar Sözleşmesi” yapıldı. Şimdi Rusya-Ukrayna savaşında Boğazlardan geçiş en önemli konulardan biri halinde, NATO ve Türk hükümeti arasında henüz bir sonuca varılmış değil. Türkiye denge arayışını sürdürmek zorunda ve Montrö Sözleşmesi Türkiye için de risk taşıyan bu savaşta elimizi güçlendiriyor.

ABD, Montrö’den çekilmemizi istiyor


Türkiye’ye Boğazlar’la bu kadar büyük yetki verdiği halde hükümet niye çekilmeyi telaffuz edebiliyor?

Çünkü Amerika istemiyor, Karadeniz’e istediği gibi girmek istiyor, şu anda Karadeniz’e denizaltılarını, uçak gemilerini sokamıyor. Tonaj sınırlandırması da var, bir gemisini sokmak için 15 gün önceden deklare istemek zorunda, bunları yapmak istemiyor. Ekonomi olarak perişan vaziyetteyiz, ABD’nin ve Batı’nın desteğini alabilmek adına Montrö’den geri adım atabileceğini hissettiriyor. ABD Başkanı da kendi çıkarları lehine devlet gücünü kullanabilir ama öyle denge ve kontrol mekanizmaları var ki bunu engeller. Türkiye’de 15 Temmuz sonrasında denge ve kontrol mekanizmaları patlatılmış halde, adeta monarşi var.

Erdoğan “Rusya Ukrayna’ya müdahale ederse gerekeni yaparım” demişti, şimdi ne yapacak sorusu soruldu. Sizce ne yapacak?

Bu bir kışkırtma, diyor ki “Türkiye Boğazları kapatsın, Rus gemilerini geçirtmesin, biz de Rusya ile cepheleşelim”. Bunu Amerika istiyor, bizim Rusya ile cepheleşmememiz lazım. Şu anda bizim Rusya ile savaş durumumuz yok, o nedenle geçişlere müsaade etmemiz lazım, şu ana kadar ediyoruz, bu rotada devam etmeliyiz.

O zaman NATO “Söz vermiştin, gerekeni yapmadın” demez mi?

Onun için bir ülkede cumhurbaşkanları ve dışişleri bakanları çok dikkatli konuşmak zorunda, ülkenin geleceğinin önünü tıkayabilecek şeyler söylememeli diye düşünüyorum. Bu bağlamda biraz “farklı anlama çekilebilecek” bir söz söylenmiş, Türkiye’nin egemenliği, güvenliği ne gerektiriyorsa onu yapacağız demek lazım.

Ukrayna’da faşist bir iktidar var!


“Ukrayna’da olup bitenler Kıbrıs’a benziyor. Ukrayna’da faşist bir iktidar var, gazeteciler içeri atılıyor, Rusça yasaklanıyor, o bölgenin boğazını sıkmaya çalışıyorlar, o bölge bağımsızlığını ilan ediyor, Rusya’dan destek istiyor, Rusya destek veriyor. Kıbrıs’ta faşist bir cunta, darbe oluyor, Türkler bunu kabul etmiyor, Türkiye gidiyor onları kurtarıyor. Ukrayna’da demokratik bir yönetim yok. Kırım’ın Ukrayna’ya bağlıyken oradaki Tatarlar’ın sahip olduğu haklardan en az 10 kat daha fazlası Kırım Rusya’ya bağlandıktan sonra sağlandı biliyor musunuz? Yani ABD’nin anlatmaya çalıştığı gibi değil. Bir de şu var; “Ukrayna egemen bir ülke, NATO’ya katılmak istiyor, buna Rusya karışamaz” diyorlar. Batı tutarlı değil, 1962 Küba krizinde Sovyetler Birliği Küba’ya füzeleri konuşlandırdı, aynen bugün Rusya nasıl Ukrayna için “arka bahçem” diyorsa o gün de ABD “Burası arka bahçem, güvenlik endişem var, bunları buraya konuşlandıramazsın” dedi ve geri adım atıldı yani ABD tutarlı değil.”

 

104 Amiral iddianamesi FETÖ kumpasları gibi


Montrö Bildirisi olarak bilinen bir açıklama var. Sizin de arasında olduğunuz 104  Amiral’in  4 Nisan 2021’de Montrö Sözleşmesi’nin “Türkiye’nin bekası için çok önemli olduğunu” hatırlattığınız bir mesajdı bu. Size teşekkür edilmesi gerekirken soruşturma açılmasını nasıl karşıladınız?

Aslında 104 amiraldi ama daha sonra iki amiralimiz vefat ettiği için şu anda 102 kişi. İddianame FETÖ kumpaslarına benziyor, çok benzer cümleler kullanılmış ama en önemli benzerlik ne biliyor musunuz; daha avukatlar bile bilmezken, sanıklar bile bilmezken iddianame yandaş basına sızdırılıyordu. Aynı şey burada da yapıldı. Bunun amacı mahkeme üzerinde baskı kurmak, iddianamenin reddedilmesini engellemek, bu bir FETÖ yöntemi ve burada da uygulandı.

Böylesi bir davanın sonunda o söylenen –ve ülkemizde ağır suçlar işleyen suçlulara bile verilmeyen-  3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası filan çıkabilir mi?

Bu bir hukuk garabetidir, zorlasanız da hiçbir şey çıkmaz. Bu bir Amiraller duyurusuydu, durup dururken mi oldu? Türkiye’nin egemenliği ve güvenliği ile ilgili. Buna ilaveten, bir cüppeli, takkeli amiral mesai saatinde makam aracıyla, üniformanın üzerine cüppe giyerek bir tarikat yuvasına gidiyor, bunu görüyoruz. Bunun üzerine düşünerek kaleme alınan bir duyuru; iki hassasiyet var.


‘28 Şubat darbedir’ sözüne katılmak mümkün değil


İki gün sonra 28 Şubat ve 28 Şubat davasında da Balyoz’la benzerlikler var, yine sahte belgeler kullanıldığı bildiriliyor ve 85-90 yaşındaki generaller 24 yıl sonra cezaevine kondu. Sizce, deneyimli bir Amiral gözüyle 28 Şubat’ta ne oldu, demokrasi gerçekten “yok oldu” mu, neydi olan?

Bunu anlayabilmek için o döneme yakın tanıklık yapan insanlara sormak lazım. Necmettin Erbakan 1997’den sonra 14 yıl daha yaşadı, bir kere “Bana darbe yaptılar, beni zorla istifa ettirdiler” dedi mi, hayır. Ama bu iktidar hakkında yenilir yutulur olmayan şeyler söyledi. Bu davanın Ergenekon-Balyoz’dan hiç farkı yok, hatta bu davanın savcısı, bilirkişisi, Genelkurmay Adli Müşaviri FETÖ’den işlem gördü. Bir de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel “Darbe olmadı” diyor, Başbakan “Darbe olmadı” diyor, İçişleri Bakanı “Darbe olmadı” diyor, Meclis açık, mahkemeler açık, aynı hükümet devam ediyor. Yargı kararıyla 3000 küsür kişi atılıyor, Silahlı Kuvvetler’den de 250’si Gülen Cemaati’nden olmak üzere 750 kişi atılıyor. Peki, şimdi sen “darbe değil, demokratik düzen var” diyorsun, 15 Temmuz sonrası 150 bin kişi yargı kararı olmadan, KHK’larla meslekten atılıyor ve açlığa mahkum edilerek atılıyor. 28 Şubat’ta MGK bir anayasal kurum, hatta Erbakan “Biz saatlerce sorunları görüştük, her konuda hem hükümet olarak, hem askeri konuda her konuda konuştuk, anlaştık” diyor. O 18 maddeye bakalım; Tevhidi tedrisat, kaçak Kur’an kursları, tarikat faaliyetleri. Eğer gerçekten uygulanabilmiş olsaydı Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi olmazdı. 250 kişi Gülen Cemaati’nden atıldı dedim, bunların 6’sı benim personelim, ben attım. Yıllar geçti, 15 Temmuz’dan sonra KHK’lara bakarken benim 95’te attığım ismi şimdi bir daha atıyor. Yani 28 Şubat sürecinde mağdur olanlar olabilir ama darbedir sözüne katılmak mümkün değil, çünkü bir Anayasal kurum ve hükümetle ortaklaşa imzalanmış bir bildiri var. Topluma bir korku verebilmek için 85-90 yaşındaki generalleri tutukladılar. FETÖ kumpası dediğimiz operasyonların iki tarafı vardı, biri iktidardı ve yapmak istedikleri şey TSK’nın güvenilirliğini, itibarını beş paralık edebilmek ve geçmişte olanlara karşı rövanş almak, kendi tabanlarına mesaj göndermek, onun için bu operasyonları yaptılar.