Gözünüzün önüne şöyle bir görüntü getirin:

Adamın biri, İstanbul Haliç’teki Silahtarağa Köprüsü’nde durmuş, gelip geçenleri çeviriyor ve “AB uyum yasalarına göre artık buradan geçerken para ödeyeceksiniz!” diyor.
Durdurduğu kişilerden üçü “Hay, hay!” deyip, parasını ödüyor ve geçiş izni alarak yoluna devam ediyor!

Yayaların bir bölümü, paralarının olmadığını söyleyerek geri dönüyor!..

★★★

Kimi uyanıklar (!) ise “Olur mu yahu? Köprüden geçerken para mı ödenir?” diyerek itiraz ediyor.

Adam itirazcılara hiç sinirlenmiyor. Tam tersine nazik bir ifadeyle “İtiraz hakkınız var efendim. Lütfen mahkemeye başvurun!” diyerek, köprünün başındaki açık hava mahkemesini gösteriyor!

Oysa mahkeme heyetini kuran da kendisi! Yani çakma bir mahkeme!..

İster inanın ister inanmayın, içlerinde yüksek lisans öğrenimi yapan bir gencin de bulunduğu itirazcılar, hiç tereddüt etmeden mahkemeye başvuruyorlar!..

★★★

“Yok canım, bu kadarı da olmaz!” dediğinizi duyar gibiyim.

Oldu, hem de daha fazlası oldu!

Çünkü köprü başında durarak gelip geçenleri çeviren adam, televizyonlarda gizli kamera şakaları yapan “şakacı” Çetin Çiftçioğlu idi!..

★★★

Şakalarıyla seyircileri kırıp geçiren Çetin Çiftçioğlu ve benzerleri yıllardır ekranlarda yoklar.
Bunun iki nedeni var:

Birincisi; yap –işlet-devret modeliyle devreye sokulan köprülerle ve otoyollardan geçen de, geçmeyen de, artık para ödüyor…

Geçen nakit ödemede bulunuyor, garantili araç sayıları tutmayınca,
aradaki fark geçmeyen vatandaşın vergisinden kesiliyor.

Yani bir zamanlar şaka olarak dile getirilenler, günümüzün kara mizah gerçekleri olarak karşımıza çıkıyor.

Diğeri ise dünkü yazımda da belirttiğim gibi; şakaya karşı her geçen gün biraz daha sertleşen hoşgörüsüzlük, iktidar-toplum ilişkisine egemen oluyor...

Mizah yapanlar, sesi biraz yüksek çıkanlar, önce yandaş medya tetikçilerince hedef gösteriliyor, sonra sosyal medya trolleri devreye girip linçe başlıyor. Hedefteki kişi neye uğradığını anlamaya çalışırken, kendisini yargı önünde ve nihayetinde demir parmaklıkların ardında buluyor!..

Avusturyalı bilge yazar Karl Kraus, mizahtan söz ederken boşuna “Sansürcünün  anladığı hiciv, haklı olarak yasaklanır” dememiş!..