Bayramda Fethiye’deydim, beş yıldızlı bir tatil köyünde, öğretmen emeklisi Haydar beyle aperol içerek laflıyoruz...

Kendisi gibi emekli ilkokul öğretmeni olan eşi Nursel hanımla birlikte her ramazan bayramında bu tesise gelip, bir hafta kalırlarmış.

Aslında bu sene ekonomik kriz var diye sadece üç günlüğüne gelmeye niyetlenmişler ama, 1100 liralık bayram ikramiyesini alınca, Nursel hanım “amaannn Haydarcığım” demiş, “geldik 60 yaşına, biriktir biriktir napıcaz bu kadar parayı Allah aşkına” demiş, Haydar bey de hak vermiş haliyle, “valla haklısın hanım, kefenin cebi yok, istifle istifle nereye kadar, gidelim ağız tadıyla ezelim şu ikramiyeyi” demiş... Öbür ikramiyeyle kurban bayramında Bodrum’da olacaklar.



Hayatı dolu dolu yaşayan, yaşama sevinciyle dolu emeklilerimizi böyle görünce, mutlu oluyor insan.



Geçenlerde Bebek’te bir balık restoranında işçi emeklisi Feridun beyle konuşuyorduk aynı mevzuyu... Pandemi yasakları kalkar kalkmaz Barcelona’ya gitmişler, aynı fabrikadan emekli arkadaş grubuyla, Cordoba, Sevilla, Malaga filan, Endülüs turu yaparak Türkiye’ye dönmüşler, Cadiz’de flemenko eşliğinde gün batımına bayılmışlar, pandemide harcayamadıkları iki bayram ikramiyesini euroya çevirince, e bozdur bozdur bitmemiş tabii... “İnan Yılmazcığım” dedi, “Avrupa ülkeleri adına ben utandım, biz emekli Türklerden başka turist yoktu otellerde.”



Sohbetimize kulak misafiri olan bağkur emeklisi İhsan bey dayanamadı, “o da bir şey mi Feridun beyciğim” dedi, “bizler emekli maaşlarımıza bile dokunmadan, sırf bayram ikramiyesiyle burdan kalkıp tee Seyşellere Maldivlere gidiyoruz, Alman emeklileri mesela, bırak tatili matili, metroya binecek bilet parası bile bulamıyorlar.”



Şükür hakikaten.



Zavallı Alman emeklileri.



Türkiye’de şükürsüzlük yapanları anlamak mümkün değil yani.



Yüzümüzde huzur dolu gülümsemeyle tatlı tatlı bunlardan bahsederken, tatil köyünün İngiliz garsonu geldi yanımıza, aperollerimizi tazeledi, gariban bir çocuk Harry, aslında doktor, Londra’da geçinemeyince bizim memlekete gelmiş, kraliçe bunlara beğenmiyorsanız defolun gidin filan demiş galiba, bunlar da naapsın, insan gibi yaşayabilmek için Türkiye’ye gelmişler, kimisi garson olmuş, kimisi benzin istasyonunda pompacı olmuş, asgari ücretle çalışıyorlar ama, pound’a vurunca, İngiltere’de aldıklarının beş misline denk geliyor, annesi emekli memurmuş, burada kazandığı asgari ücretten annesine her ay 200 pound gönderiyor, kadıncağız Türkiye’ye dua ediyor. Neyse... Sakıncası yoksa bir şey sormak istiyorum dedi Harry, elbette kardeşim sor dedik, tatil köyünde her şey dahil olmasına rağmen Haydar beyin habire yüklü yüklü bahşiş dağıtması dikkatini çekmiş, meğer masaj salonunda efsane olmuş bizim Haydar bey iyi mi, Balili kızları üçer üçer alıyormuş, dolayısıyla Harry de bizim emeklilerin kaç para maaş aldığını merak etmiş.

“Maaşlar değişiyor ama, 1100 lira standart” dedim.

“Neee? 1100 lira maaş mı alıyorlar?” diye sordu.

“Yok canım, maaşlar daha yüksek, 1100 lira sadece bayramlarda aldıkları ikramiye” dedim.

İngiliz’in gözleri dışarı fırladı duyunca, üzüldüm çocuğa.



Bu arada unutmadan, öğretmen emeklisi Haydar beyin, emeklilerimize bu ekonomik imkanları sağlayan sayın devlet büyüklerimize selamı var... “Çok şükür sayelerinde rahatımız yerinde, bu yaz Çeşme’de Marmaris’te Antalya’da günümüzü gün edeceğiz, sayın büyüklerimiz de millet için kendilerini bu kadar helak etmesinler artık, biraz da kendilerini düşünsünler, onlar da biraz gezip tozsunlar” diyor, hepinizi öpüyor.