Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra adli tıp, işkencenin saptanması ve rehabilitasyonu alanlarında dünyanın saygın uzmanlarından birisi oldu. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Ceza Hukuku Araştırmaları Derneği kurucu üyesi oldu.

Türk Tabipler Birliği, İstanbul Tabip Odası, Türk Patoloji Derneği, New York Bilimler Akademisi gibi pek çok örgütün, hatta ortadan kalkana kadar Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu ve benzeri kurumların üyesi de oldu.

Dünyanın iyi tanıdığı bir isim Şebnem Korur Fincancı... 2020’den bu yana Türk Tabipler Birliği Başkanı, seversiniz sevmezsiniz ama düşündüklerini ‘başıma ne gelir’ diye düşünmeden söyleyen bir insan.

Orman yangınlarından emekçi haklarına, Türkiye’nin sağlık sisteminden sanatçılara yönelik şiddet olaylarına, insan haklarından cezaevlerindeki olumsuz koşullara, Ukrayna’daki savaştan insanların zorunlu göçlerine, asbestli gemilerin Türkiye’de sökülmesinden dünya iklimini kurtarmak için yapılan iklim grevine, korona önlemlerinden Türk aşısına, deprem gerçeğinden bilimsel özgürlüklere, her yağmurda taşıp insanları öldüren dere islahından ‘bırakıp gitsinler’ denilen hekim istifalarına kadar memleketimizi ve dünyayı ilgilendiren konularda görüş bildirmiş, Türk Tabipler Birliği adına açıklamalar yapmış aktivist biri o.

Fincancı en son, Türkiye’nin ‘PKK propagandası yapıyor’ diye şikayetinin ardından İngiltere’de yasaklanan, başka isimle yayına başladığı Fransa’da yasaklanan, başka isimle yayına başladığı Danimarka’da yasaklanan, teröristleri teşvik ettiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce kapatılan ama başka bir isimle yayın yapmaya devam eden televizyon kanalına çıktı.

Çatışmalarda öldürülen teröristler hakkında ‘kimyasal silah kullanıldı iddialarına’ ilişkin şunu dedi: “Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, zehirli gazlardan, kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda! Bağımsız heyetlerce bu bölgelerde inceleme yapılması bir zorunluluk.”

Türkiye ayağa kalktı tabii...

Tepkiler çığ gibiydi, suç duyuruları art arda geldi. Cumhurbaşkanı, Türk Tabipler Birliği adından ‘Türk’ kısmının çıkarılmasını önerdi, ‘yargımız harekete geçmiştir’ dedi. Devlet Bahçeli, “Fincancı vatandaşlıktan çıkarılsın, TTB kapatılsın” dedi.

Savcının daveti üzerine ifadeye gidecekken gidemedi, evi didik didik arandı gözaltına alındı!

***

Yaşadığımız yüzyıl, kimsenin kimseyi kolay kolay susturamayacağı bir dönem!

Hainlerin medyaları olur, PKK kanalı olur, sosyal medya olur, yandaş medya olur, bağımsız medya olur, toplantı olur, onun bunun hoşuna gitmeyen gazete olur, internet kanalları olur, el ilanı, broşür bile olur, kahvehane sohbeti olur, doğru olur, yalan olur fakat insanlar konuşur kardeşim!

Onu sustur, bunu yakala, şunu kapat, ötekini ibreti alem olsun diye hapse tık, nezarete at... Nereye kadar?

Bir memlekette herkese eşit işleyen adalet, o memlekette yaşayan politikacısından bilim insanına, öğretmeninden öğrenmek isteyen yurttaşına kadar insanlarında vicdan olursa yalan da, dolan da, gerçekler de mutlaka ortaya çıkar.

Ama...

Ertuğrul Ulupınar, Enes Koç, Murat Alyakurt, Tarık Tarcan, Halil İbrahim Çete, Mahmut Güleş, Abdülkadir Kürşad Kupşen, Ömer Delibaş, Kaan Kanlıkuyu, Bekir Can Kerek, Furkan Gök, Kubilay Çon, Yunus Kalkan, Fırat Canlı, Doğukan Korkmaz, Nurettin Uzun, Mümin Çarkçı, Talha Bahadır, Oktay Salar, Selman Güler, Haydar Şenel, Tunahan Erbaşı, Hüseyin Cankaya, Bican Kapılay, Abdülkadir Güler, Onur Doğan, Celal Tekedereli, Mehmet Maral, Hasan Çatal, Muhammed Serttaş, İslam Sancak, Mehmet Ali Çap, Ömer Yıldırım, Fuat Özer, Gökhan Demir, Ramazan Gök, Kadir Konuk, Fatih Özkaya, Sercan Baş, Abdullah Bayram, Serkan Taşçı, Halis Keskin, Serhat Bal, Enes Özgül, Yusuf Gürler, Ömür Ertuğrul Sarı, Muhammed Mustafa Koca, Murat Yıldırım, Selahattin Taşkın, Ömer Faruk Civelek, Remzi Nişan, Mevlüt Yoğurtçu, Mert Otal, Cüneyt Taşyürek, Batuhan Şimşek, Mehmet Burak Keçe, Yusuf Sofioğlu, Reşat Ergin, Halil Koç, Mustafa Demir, Mahsun Şimşek, Ömer Buğra, Atakan Çakır, Uğurcan Cirnoğlu, Enes Gazi Özdemir, Okan Meteöz, Ümit Kesti, Ramazan Uçakçı, Fatih Kalkan, Harun Yıldırım, Savaş Borlu, Gökhan Ağıl, İsmet Aybek, Muhammed Karaçam, Serkan Erkuş, Enes Bıyık, Yusuf Ataş, İbrahim Han, Cemil Yavaş...

Sadece bu yılın ilk 10 ayında yaşamdan koparılan 79 insan, can... 79 vatan evladı... 79 ana kuzusuydu onlar... Gencecikti hepsi. Umutları vardı. Çoğu için anaları arkalarından, ‘karıncaya su verirdi benim oğlum’ diye ağladı. Hala ağlıyorlar. Çünkü çok taze şehitlerimizin acıları, daha dün!

Her konuda açıklama yapan, konu uzmanlık alanı olduğunda yandaşmış, oymuş, buymuş demeden çıkıp düşüncelerini aktaran, bilim insanı olarak tepkisini ortaya koyan Fincancı, PKK’nın pusuya düşürüp, havan topu atarak, uzaktan keskin nişancılarla vurarak, bomba atıp paramparça ederek aramızdan kopardığı ana kuzularıyla ilgili konuşmamış mesela!

İnsan neden diye sorup düşünmeden edemiyor.