Esas meseleyi konuşalım: Gelir dağılımındaki adaletsizlik. Hani bir pasta var ve o pastanın bölüşümü denir ya! Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2022 Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla IV. Çeyrek verilerini açıkladı. TÜİK’e göre Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2022 yılında yüzde 5.6 arttı.

Peki ya emeğin payı ne oldu?

Emeğin, Gayrisafi Katma Değer içindeki payı (işgücü ödemeleri)  yüzde 25.2’ye geriledi.

Yani...

2019’un 4. çeyreğinde yüzde 32 olan emeğin payı 4 yılda yaklaşık 7 puan azaldı. Aynı dönemde sermayenin payı (net işletme artığı) ise yüzde 51.5’tan yüzde 56.7’ye yükseldi. DİSK’in şu tespiti çarpıcı:

“... Emeğin Gayrisafi Katma Değer içindeki payı yıllık düzeyde 2016’dan bu yana sert biçimde düşüyor. 2016’da Gayrisafi Katma Değer içinde yıllık yüzde 36.3 olan emeğin payı 2022’de yüzde 26,5’e düşerken, sermaye payı 2016’da yüzde 47.5’ten 2022’de yüzde 54.5’e yükseldi. Bölüşüm 2018 sonrasında ciddi biçimde bozuldu.”

Esas mesele işte bu! “Bölüşümün” ciddi bir şekilde bozulması! Bugün “üretim ekonomisinden” bahseden AKP iktidarı döneminde toplam 20 grevin yasaklanmasının “bölüşümle” bir alakası yok mu? Var! Daha da ileri gidelim: Erdoğan, 24 Ocak’ta, Birleşik Metal-İş sendikasının grevi için (Kocaeli Çayırova) “milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü” gerekçesiyle 60 gün süreyle erteleme kararı imzaladı. Oysa milli güvenliği bozanın hak aramak değil hakkını vermemek olduğu gerçeğini az sayıda siyasetçi, aydın, gazeteci konuştu.

Bu raporu okuyun!


CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fethi Açıkel başkanlığındaki CHP Ar-Ge Bilim Platformu tarafından hazırlanan 24 sayfalık “Politika Notu/Rapor”a uzanalım. “Sarayın Kara Düzeni Eşitsizlikleri Derinleştirdi ve Kalıcı Hale Getirdi; Yandaş Oligarklar Vatandaşın Sosyal Adalet Duygusunu Yerle Bir Etti” başlıklı Politika Notunda deniyor ki:

“... AKP, 20 yıl boyunca küçük bir oligarşik zümrenin çıkarını gözeten rantçı politikalarıyla, Türkiye’de halk katmanları aleyhine eşitsizlikleri ve yoksulluğu derinleştirmiştir. Gelir ve servet eşitsizliği artmış; gıda yoksulluğu, barınma ve eğitim gibi alanlarda eşitsizlik ve yoksullaşma derinleşmiştir. Vatandaşlarımız çocuk, genç, yaşlı, emekli ve hatta çalışan yoksulluğunun her türlüsüne maruz bırakılmıştır.”

Bu gelir ve servet eşitsizliğinin rakamlarına da bakalım:

“... Milli gelirimiz 864 milyar dolardan 720 milyar dolara gerilemiştir. Cumhuriyet tarihinde ilk kez kişi başına düşen milli gelir 7 yıl üst üste düşüş göstermiştir. Örneğin; 2018’den itibaren, döviz krizleriyle birlikte Türkiye’de orta sınıf gelir grubunun en az 3.1 milyon kişi azaldığı, bu kişilerin düşük gelirli kesimlere eklendiği hesap edilmektedir.”

Esasa gelelim dedim ya! Bir “esas” daha:

“... Ülkemizde en yüksek gelire sahip yüzde 1’lik kesim, toplam gelirin yüzde 23’ünü almakta. Diğer bir deyişle Türkiye’nin ürettiği 4 birim gelirin 1 birimini tepedeki en zengin yüzde 1’lik kesim, yani yaklaşık 1 milyon kişi almaktadır. Geri kalan 4’te 3’lük pay ise 83 milyonluk nüfusun oluşturduğu yüzde 99 tarafından paylaşılmakta.”

Kılıçdaroğlu’nun yol haritası


Tespitleri sizlerle tek tek paylaşayım:

Türkiye’de çarpık büyüme ve eşitsiz gelir dağılımı arttıkça, nüfusumuzun yoksulluk ve işsizlik seviyeleri de bu durumdan doğrudan etkilenmiş, bölgeler arasında büyük eşitsizlikler ortaya çıkmıştır.

Türkiye ortalamasının en zengin yüzde 20’lik gelir grubu, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubundan 8 kat daha yüksek gelir elde etmektedir.

Bölgeler arasında üretim seviyesi, istihdam oranı ve yatırım miktarı arasındaki büyük farklar, bölgelerin birbirinden farklı gelişmiş düzeyinde olmasına yol açmaktadır.

Toplam 31 milyon kişinin yaşadığı 52 ilden oluşan 15 bölgenin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla/GSYH payı yüzde 2.5’un altındadır. 4 bölgede bulunan 13 ilin ise milli hasıla payı yüzde 1’in altında kalmaktadır.

Toplam 52 ilde üretilen milli hasıladaki payı yüzde 23 iken kalan diğer 29 ilin ürettiği milli hasıla payı yüzde 77 olmaktadır. Yalnızca en büyük 3 ilimizin toplam milli hasıla payı yüzde 46’yı bulmaktadır.

İşte tam da bu noktada; 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yol haritası ne olacak? Esas soru bu!