HATAY'da çöken rezidansı yapan müteah­hit yurt dışına kaçarken hava alanında yakalandı. TV yayınlarıyla çok ünlü din hocası ilahiyatçı Ni­hat Hatipoğlu, “Kader bu değil... Kader akıllı düşünmektir, tedbir al­maktır” dedi. 107 saat sonra bile enkaz altından çocuklar canlı olarak çıkartıldı.

Mucize dile geldi.

İyilik örgütlendi.

Kardeşlik birleşti.

Dayanışma şahlandı.

Biz bu kara günleri, derin acıları aşarız. Kirli yapışkan bir kara duvar var. Kentler yıkılıyor. İlçeler kağıt gibi yır­tılıyor. Köyler yerle bir. Arsız siyaset sınıfı ile inşaattan zenginleşen yüzsüz, ahlaksız, vicdansız kasten insan öldü­ren müteahhit sınıfı bir olup bu kirli duvarı ördüler. Bu du­var 60-70 yıldır var. Kiradan kurtulmak ve rahat bir evde oturmak isteyen halk çoğun­luğu da bu kirli duvara bilerek ya da bilmeyerek alın teri biriktirdiği parasını dayanak yaparak arka çıktı.

Ne yapıp etmeli.

Duvarı yıkmalı.

10 ilden “yıkıldı ihbarı gelen” bina sayısı 11 bini geçti. 300 atom bombası şid­detinde; üç ayrı ölümcül fay hattının birlik olup doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden Anadolu’nun oturduğu taba­kayı altan şiddetle kaktırıp 3 metre kaydırarak yeryüzünün gördüğü en yüksek kırılmayı yaşatan son depremin merke­zi Kahramanmaraş’ dan; “ar­tık uyanın...” diye bağıran fotoğraf geldi.

★★★

Sağ yanı enkaz.

Sol yanı moloz.

Önü yerle bir.

Arkası tuz buz.

İnşaat Mühendisleri Odası Kahramanmaraş İl Temsilci Binası, solu, sağı, arkası, önü; büyük depremle yıkılmış ve altında kim bilir kaç bin çocuk, anne, baba, kardeşin canını almış beton, tuğla, demir, çelik, pencere pervazı, ahşap, cam, plastik, tuğla, kiremit enkaz molozu ortasın­da dimdik duruyordu.

Çalmayınca yıkılmıyor!

Siyasetten zenginleşen arsız, hayasız politikacı sınıfı ile halkın barınma ihtiyacını hak edilmemiş servet yap­maya dönüştüren yüzsüz, ahlaksız müteahhit sınıfı bir oldu “Türkiye’nin 70 yıl sonunda başarması gereken depreme karşı dayanıklı kentler kurma fırsatını” yok etti.

Köreltti.

Kötürüm etti.

Felç etti.

Arsız politikacı, kurduğu partinin finansmanını ahlaksız müteahhit sınıfının desteğiyle sağladı. Kente karşı suç işle­yenleri aklayan “imar afları ile oy çoğaltama yolu” da böyle bulundu.

Deprem hep oldu.

Kentler hep yıkıldı.

Aileler acı içinde.

Politikacı hep geldi.

“Kader bu...” dedi.

“Takdiri ilahi” dedi.

“Alın yazısı” saydı.

Şimdi “kader planı” di­yor. Kader planı değil. İşte ispatı: Depremin merkez üssü Kahramanmaraş’ta yıkılmayıp dimdik duran o bina çalma­dan yapılmıştı!

Uyanın!

★★★

Enkaza döndü Maraş

Kar atında ağlıyor.

Enkaza döndü Adıyaman.

Kar altında ağlıyor.

Enkaza döndü Hatay.

Kar altında ağlıyor.

Malatya, Diyarbakır, Şanlı­urfa, Kilis, Gaziantep, Os­maniye, Adana, gözyaşlarını kimse görmesin diye karlı so­ğuk geceleri örtü yaptı ölüm acısına gömüldü ağlıyorlar.

Ağlayıp uyanacağız.

Bir depreme dayanaklı yapının yapılma hikaye­si: Müteahhit arsa sahibi ile anlaşıp belediyeye baş vurdu. İmar belgesini aldı. Emsali ne olacak, kaç kat çıkacak belirlendi. İnşaat mühendisi geldi, statik hesapları yaptı imar projesini çıkardı. Elektrik mühendisi geldi elektrik proje­sini yaptı. Makine mühendisi geldi, asansör, kalorifer, su tesisatı tüm mekanik projeyi çıkardı. Jeoloji mühendisi gel­di, binanın oturacağı zeminin dayanıklılığını ölçtü projeyi çı­kardı. Projeler kucaklaştı. Bina yükselmeye başladı. Denetim firması geldi, Çevre ve Şehir­cilik Bakanlığı gözetiminde denetime başlandı. Bina pro­jeye uygun yapılıyor mu, çalan var mı, yalan, hile, hırsızlık, baştan savma, boş verme oluyor mu baktı. Bakması ge­rekir. Bina yapıldı, bitti içinde oturulacak hale geldi.

Bitti mi?

★★★

Bitmedi.

İnşaat ruhsatı veren beledi­ye geldi “oturmaya hazır binayı” inceledi. Bu bina­da yaşayacak olanlar yarın bir gün deprem olduğunda buradan sağ çıkabilirler mi, deprem ülkesi Türkiye’de bu bine 7.9 şiddetinde depremi alttan yiyince yana doğru, öne doğru, aşağı zemine doğru, arkaya doğru yıkılır mı baktı.

Hırsızlık yok.

Çalma yok.

Yalan yok.

Göz boyama yok.

Kolanlar, kirişler, açıklıklar, genişlikler kontrol edildi. Her şeyin projeye uygun yapıl­dığını gördü. Yapı Kullanım İzin Belgesi diyorlar; “iskan ruhsatı” verdi.

Bitti mi?

Hayır bitmedi.

1999 büyük depreminden sonra “deprem sigorta­sı” zorunlu hale gelmişti. Her binanın, her dairesi sigorta yaptırmak zorundaydı. Sigor­tacı da geldi. Binayı inceledi, dairleri tek tek sorguladı.

O sigortacı.

Riski sıfırlamak zorunda.

Binanın yıkılma riskini en aza indirmek için binayı yapanı, içinde oturanı zorla­mak zorunda. Binaya baktı, inceledi, bu bina 7.5-7.6- 7.7-7.8-7.9 şiddetinde bir depremle bile yıkılamaz diye baktı. Böyle bakmak zorunda.

★★★

Bu kadar çok uzman.

Bu kadar çok kurum.

Bu kadar çok yetkili.

Bu kadar çok sorumlu.

Yine de 10 kent çöktü.

Demek ki, arsız siyaset sınıfı, ahlaksız müteahhit sınıfı ile bir oldu; bu kadar çok sorumluyu yemledi, kandırdı, uyuttu, inandırdı.

Enkaza döndü Maraş.

Enkaza döndü Hatay.

Enkaza döndü Adıyaman.

Ağlıyor Türkiye.

Ağlayıp uyanacağız!