Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben, bereket, huzur ve  adalet hasretinin adayıyım” diyerek başlattığı seçim kampanyasına deprem bölgesinde devam etti.

Geceyi Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesindeki çadır kentte geçirerek depremzedelerin acılarına ortak olmaya çalışan Kılıçdaroğlu:

“Bir acıyı paylaşmak istiyorsanız, acıyı yaşayanlarla aynı koşullarda bir süre yaşamalısınız.” dedi.

★★★

Hak, hukuk, adalet çağrısı yapan Kılıçdaroğlu:

“Hedefim tüm renkleri birleştirmek, adalet için bir araya gelmektir. Geleceğin büyük Türkiye’sini hep beraber inşa edeceğiz.” diyor.

Umutları artıran, moralleri yükselten sözler bunlar...

Anketlerde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun diğer aday AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın çok önünde gittiği görülüyor.

“Bay Kemal” kazandığı takdirde Türkiye’nin çehresini değiştireceğini, insanların yüzünün güleceğini düşünüyorum.

★★★

Ülkede “Yap-İşlet-Hüplet” sistemi bir kara deliktir, bitmesi ve rantçıların gitmesi şarttır!

Önce hortumlar kesilmeli!

Ekonomimizin başka türlü düzelmesi mümkün değil!

Kimseye hakaret etmeyen, sakin ve sabırlı kişiliğiyle krizleri çözen, her yurttaşa sevgiyle yaklaşan Kılıçdaroğlu’nun ülkede “Tek Adam” yönetiminden parlamenter sisteme geçiş dönemini çok iyi yöneteceği kanısındayım.

★★★

21 yıldan beri hep geriye gidiyoruz.

İktidar “Ay’a, uzaya gideceğiz” derken, deprem bölgesine gitmekte bile gecikti!

Halkımız 14 Mayıs seçiminde bence son şansını kullanacak:

Ya aydınlık, ya karanlık...

Ya özgürlük ya baskı...

Ya varlık, ya yokluk...

Ya tokluk, ya da yoksulluk!

Türk ulusu, kendi geleceği hakkında en hayati kararını verecek.

★★★

Sesleri kısılmaya çalışan kadınlarımıza...

Umutları çalınan gençlerimize...

Yalnız bırakılan emeklilere, işçilere, çiftçilere...

Milyonlarca bordro mahkûmuna hayat öpücüğü vermek, yaşam sevinci aşılamak gerekiyor.

Kılıçdaroğlu, 85 milyon insanımıza bereket ve adalet vaat ediyor. Karar yüce milletin!

Sansürden fayda umuyorlar!


Medya, her zamanki gibi AKP iktidarının hedefinde...

Seçime az bir zaman kalan yine ilkel sansür baskıları başladı.

Ülkenin gündemi depremken ve çığlıklar hâlâ dinmemiş iken, AKP gazetecileri sansürlemenin peşine düştü. İktidarın basın emekçilerine baskısı “Basın Özgürlüğü Raporu”na damga vurdu.

Gazeteci kökenli CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in hazırladığı kapsamlı raporun özeti şu:

- Deprem bölgesinde 20’den fazla gazeteci engellendi. Gerçeklerin yansıtılmasından neden korktukları anlaşılamadı.

- 3 televizyon kanalına haksız yere 7 milyon liralık “Deprem yayını” cezası verildi.

- Bir TV ekranı karartıldı, halkın haberleştiği twittera sansür uygulandı.

- Deprem gecesi 26 gazeteci hayatını kaybetti. İktidar meslek kuruluşlarına baş sağlığı dileyeceği yerde, çalışan gazetecileri takibe aldı.

Avrupalı meslektaşlar şimdi, Türkiye’de medyaya yapılan bu antidemokratik baskıları üzüntü ve şaşkınlıkla izliyor. Batı’da, her geçen gün daha da puan kaybediyoruz.

TEBESSÜM

İki kadeh atınca ne oluyor?


Devlet dairesinde göreve başlayan yeni memurun içkiye düşkün olduğunu gören arkadaşı onu uyarmak ister:

“Yahu sen akıllı, iyi bir insansın ve yeteneklisin. Bu kadar çok içmesen bir gün terfi eder, büroda şef bile olursun.”

Adam güler:

“Öyle mi? Ama hiç önemi yok bunun... Zaten ben iki kadeh atınca her akşam genel müdür oluyorum!”

GÜNÜN SÖZÜ


Dün ile bugünü kavga ettirenler yarınları inşa edemezler!