Maliye Bakanı Mehmet Şimşek her fırsatta, kemer sıkılması gerektiğini anlatıyor.

Peki, şu anda kemer sıkılmıyor mu?

Sıkılıyor ama gevşek!

Siz asıl kemer sıkmayı 31 Mart seçiminden sonra göreceksiniz!

Yüzde 10, yüzde 15’lik ballı kesim hariç, hepimiz “Yandım Allah” diyeceğiz!

Şimdilik seçim korkusundan kendilerini frenleyip, bütçe açığını göze alarak ölçülü gidiyorlar...

Seçim bittikten sonra fren patlayacak ve asıl kemer sıkma o zaman başlayacak.

Ne kadar sürecek bu acılı, sancılı dönem?

Belki iki yıl, belki üç ya da daha fazla!

Görünen o ki, acıların toplumu olacağız!

2028 yılına kadar başka seçim yok. O nedenle iktidarın korkacağı, çekineceği bir şey de kalmayacak!

★★★

Memur ve işçi emekli aylıkları arasındaki farkın doğurduğu tepkiler devam ediyor. SSK ve Bağ-Kur emeklilerine verilen “yüzde 5 zam müjdesi” de şaka gibi bir şey oldu.

“Hiç verilmeseydi” diyenler de var “Kemeri neden sadece emekliler sıkıyor?” diye soranlar da...

Ülkede devletin paraları “İtibardan tasarruf olmaz” denilerek savrulurken, kemer sıkmak açlıkla boğuşan emekliye ve asgari ücretliye mi kaldı?

★★★

Dar gelirlinin cebinden yapılan tasarruf, makam araçlarına ve “itibarımız” denilen projelere gidiyor. Yoksula kemer sıktırılırken bu harcamalara neşter vurulmuyor!

KKM’ye, yani Kur Korumalı Mevduata bile 7 ayda ödenen para 800 milyar lira! Sadece bu yıl bütçeye konulan faiz ödemeleri 1 trilyon 254 milyar lira gibi müthiş bir rakam!

Mehmet Şimşek’ten önce “Faiz sebep, enflasyon sonuç” “NAS var... NAS neyi emrediyorsa onu yapacağız” denilerek 1400 yıl önceki kuralları uygulamaya kalkıp ekonomiyi altüst edenlere hesap soruldu mu?

Şimdi her şey “Günah keçisi” yapılan Mehmet Şimşek’ten soruluyor.

Hukukun işlemediği, adaletin rafa kaldırıldığı, Anayasa hükümlerinin yok sayıldığı bir ülkede Mehmet Şimşek çırpınıp duruyor.

Tabii ki, yeri geldiğinde Mehmet Şimşek’i de eleştireceğiz ama o ne yapsın? Sihirbaz değil ki!

Önce hukuk, önce güven, önce adalet, önce demokrasi olacak. Bunlar olmadan bataklıktan çıkamayız!

Belediyeler arpalık mı?

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in CHP tarafından harcanmasından çok bahsettiğimin farkındayım. Fakat, okurlarımdan gelen ve Yılmaz Hoca’yı destekleyen mesajlar beni buna zorluyor.

Eskişehir seçimi konusunda, Adana Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak’tan da bir mektup geldi.

25 yıl Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı olarak görev yapan Aytaç Durak şöyle diyor:

“Günlerdir Yılmaz Hoca yorumlarınızı zevkle  okuyoruz.

Damdan düşenin halini damdan düşen bilir!

5 dönem değişik partilerden Adana Büyükşehir Belediye Başkanı seçildim. Adanalı hep şahsıma destek verdi. Hiçbir partiye dilekçe ile başvurmadım. Onlar aday gösterdi.

Ülkemizde belediyeler ne yazık ki ‘Arpalık’ olarak görülür. Siz dürüst olunca çıkarcılar hep karşı olurlar.

Partinin en üst kademeleri dahi bu çıkarcıların genelde etkisi altında kalırlar.

Yılmaz Hoca ve benzerlerinin başına gelen de budur. (Aytaç Durak)

TEBESSÜM

Atasözü ve köpek...

Temel, arkadaşı Dursun’un yayladaki evine misafir gider. Bahçe kapısını açarken, hırlayıp havlayan kocaman köpeği görünce korkarak duraklar. Pencereden bakan Dursun seslenir:

“Ula korkma öyle! Meşhur atasözünü bilmiyor musun? ‘Havlayan köpek ısırmaz’ derler!”

Temel hâlâ korku içindedir:

“Evet, biliyorum ama...” der “Ya bu köpek o atasözünü bilmiyorsa?”

GÜNÜN SÖZÜ

Kendi çıkarından başka şey düşünmeyen kişiler kötüden de kötüdür!