Bugün Türkiye’de hem seçim var, hem de Anneler Günü...

Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçiminde oylarımızı kullanırken, annelerimizin de ellerini öpeceğiz.
Varlığımızı borçlu olduğumuz anaların hakkını ödeyemeyiz. Onlar başımızın tacıdır.

Hayatta olmayan annelerimizi ise sevgi ile anıyor, duyduğumuz şükranı dualarımızla dile getiriyoruz.

★★★

Seçim kampanyasında yaşanan çirkinlikler demokrasi dışıydı, uygarlıkla ilgisi yoktu. Bin bir iddia havada uçuştu.

Bugün seçim yasakları var.

Seçim sonuçlarını etkileyebilecek yazılar, yorumlar yasak.

Seçmen, hiçbir etki altında kalmadan bağımsız iradesiyle oyunu sandığa atacak.

Bu nedenle siyasetten uzaklaşıp başka konulardan söz edeceğiz.

★★★

21’inci yüzyıldayız. İslâmiyet’in dünyaya yayılışından bu yana 1400 küsur yıl geçti. Bu devirde hâlâ mezhep tartışmalarının yaşanması üzücüdür.
Sünni, Şii, Şafi, Alevi...
Hepsi de inançlı Müslüman... Hepsi de Allah’a ve sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’e inanıyor. Peki, neden birbirleriyle dövüşüyorlar?

Hiçbir mantıklı yanı var mı bunun?

Mezhep kavgaları insanları tehlikeli şekilde birbirine düşürüyor!
Birtakım kurnazlar, dini kullanarak, inançlı insanların arasına nifak sokup, kendilerine çıkar sağlamaya çalışıyorlar.

Rahmetli din bilgini Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün deyimi ile bunlar “İnsanları Allah ile aldatanlar.”

★★★

Mezhep savaşlarında tarih boyunca yüz binlerce insan öldü. Hâlâ mı akıllanamadık, hâlâ mı mezhep kavgası yapacağız?
Dini ticari mal gibi kullanan ve insanları birbirine düşürenlere fırsat vermemek, barış ve kardeşliği tesis etmek zorundayız.
Her görüşe saygılı, her inanca hoşgörülü olmalıyız. Uygar insan olmanın temeli budur.

Okurlarımdan mimar Cavit Öner, “Bu olay Almanya’da yaşanmıştır ve gerçektir” diyerek ilginç bir öykü yolladı.
Olay gerçekten Almanya’da yaşanmış mıdır, yaşanmamış mıdır, bunu bilemem ama anlatılan öykü çok anlamlı, ders verici nitelikte... Okuyalım:

★★★

Biri Sünni, diğeri Şii, iki kişi Almanya’da sokak ortasında şiddetle kavga eder ve sonunda karakolluk olurlar.

Karakoldaki amir kavganın sebebini sorunca, Sünni olan kişi:

“Bu adam Ebubekir, Ömer ve Osman’a dil uzattı” der. Şii olan kişi de:

“Bunlar Ali’nin hakkını gasp ettiler!” diye karşı çıkar.

Karakol amiri:

“Demek ki, kavga sadece ikiniz arasında olmamış. Hele biz şu isimlerini saydığınız kişileri de karakola çağırıp, bir de onları dinleyelim” der.

Bunun üzerine Sünni ve Şii, ikisi birden:

“Hayır komiser bey, onları çağıramazsınız” diye itiraz edince, karakol amiri:

“Neden çağırmayayım? Onlar bu olayın şahitleri değil mi?” diye ısrar eder.

Mezhepçi kavgacılar:

“Efendim, onlar öleli 1400 küsur yıl oldu!” deyince şaşıran ve tepesi atan Alman komiser yanındaki görevli polise döner ve:

“Memur bey” der “Bu ikisini de, akıl sağlıklarının kontrolü için hemen hastaneye gönderin!”

TEBESSÜM

Sahte peygamber...


Kendisinin “peygamber” olduğunu iddia eden birini sokaklarda vaaz verirken yakalayıp akıl hastanesine yatırmışlar...

Adam girdiği koğuşta ilk gördüğü hastaya tepeden bir bakışla:

“Benim Allah’ın elçisi peygamber olduğumu biliyor musun?” diye sormuş.

“Bilmiyorum” diyen hasta, hemen başka bir akıl hastasına gidip:

“Şu yeni gelen arkadaş var ya... O, peygamber olduğunu söylüyor” demiş.

Üçüncü akıl hastası, gösterilen tarafa dikkatle bakmış, defterini çıkartıp inceledikten sonra:

“O bir sahtekâr!” demiş ve eklemiş:

“Ben dünyaya böyle bir peygamber göndermedim!”

GÜNÜN SÖZÜ

Altını ve parayı görünce melek bile yolunu şaşırır!