Ülkemi tek başına yöneten Sayın Erdoğan dedi ki “Ben ekonomistim, ekonomi benden sorulur” dedi ve kendi ekonomik modelini uyguladı. “Faiz sebep, enflasyon sonuç!" Ve netice, ülke genelinin yüzde 70’i yokluk ve yoksulluk içinde….
İktidarda olduğu 22 yıllık sürecin sonunda ülke; özgürlük, eğitim, ekonomi, sağlık, hukuk, toplumsal kardeşlik, eşit yurttaşlık vb. konuları açısından neredeyse Orta Doğu ligine düştü mü? Peki, demokratik bir ülkede bu koşulları yaşayan seçmen sandıkta ne yapar? Bu iktidarı cezalandırır.
Bizim toplumumuz yukarıda dile getirdiğim olumsuzluklara yakınını yaşadı mı? 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinde Sayın Erdoğan’ı yeniden Cumhurbaşkanı seçti mi? Seçti…
İşte sorun burada. Geçen hafta yapılan araştırmalarda AKP’nin oy oranı yüzde 30’larda. Ekranlarda yorumcuların dile getirdiği senaryoların hiçbirisi sorunun cevabı değil.
Değerli okurlar, ülkemde yıllardır yaşanan bu sandık ve seçilenler konusu gündeme geldiğinde, hep Dostoyevski’nin hapis anılarını topladığı “Ölüler evinden anılar” kitabını anımsarım.
Dostoyevski kalabalık bir toplantıda yaptığı konuşma ve okuduğu şiir nedeniyle Rus Çarı tarafından hapse mahkum edilir ve Sibirya’ya sürülür.
Yazar, buradaki hayatından önce halkı, insanları tanıdığını düşündüğünü, ama yanıldığını hapis yıllarında anladığını belirtir. Dostoyevski, ‘kara halk’ olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra, insanları çözümlemeye ve iç dünyalarının derinliklerine inmeye başlar.
Sürgünde Dostoyevski, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar.
Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini gözlemler. İlginç olan şey, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin her yanından geçen her mahkum köpeği tekmelemekte ve köpek buna bir tepki vermemektedir.
Dostoyevski de, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar.
Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz.
Köpeğin tekme atanlardan kaçacağı yerde başını okşayan Dostoyevski’den kaçmasının bir psikolojik açıklaması vardır elbet!
Kötülüğü hayat şartı kabul etmiş canlıların sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı görünce çok büyük şaşkınlık yaşamaları ve afallamalarıdır bu...
Ruhu köleleştirilmiş bu köpek sevgiye açtır...
İnsanlar için de geçerlidir bu...
Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder. (Alıntı)
SON SÖZ: “Kokan ayaksa, çorap değiştirmenin yararı yok”.
KIZILDERİLİ ATASÖZÜ