Edremit, Burhaniye, Ayvalık Kuvayı Milliye mücadelesinin başladığı yörelerimizdendir. O yüzden bu ilçelerimize gittiğinizde hemen her işyerinde Atatürk’ün fotoğraflarını, bayrağımızı görebilirsiniz. Yunan işgalini, zulmü yaşamış, evi-barkı yakılmış insanların düşmana karşı verdiği mücadele de unutulmaz. O acıları çeken insanların evlatları, torunları soylu bir geleneği sürdürüyor.

Edremit’te, Burhaniye’de, Ayvalık’ta bayrak törenleri, İstiklal Marşımızın okunması sırasında ilçelerde herkesin ayağa kalkması, marşımıza eşlik etmesi olağan bir durumdur. Çünkü onlara bu gelenek aile büyüklerinin mirasıdır.   

EN BÜYÜK SAYGI 

Her pazartesi ve cuma günleri bayrak töreninde okunan İstiklal Marşımız her tarafta duyulacak şekilde okunuyor. İnsanlar ayağa kalkar, marşımıza eşlik eder. Yabancılar ne olduğunu bile anlamadığı bu duygu karşısında bazıları yürüyüşünü sürdürür ya da yerinden kalkmaz. Artık o hale gelmiş ki, insanlar bu duruma hemen tepki gösteriyor, niçin marşımıza saygı duymadıklarını soruyor. Tabii bayrağımıza, İstiklal Marşımıza saygı duymayan vatandaşlarımız az da olsa çıkıyor. Bu yüzden çıkan tartışmalar sonucu olayın Cumhuriyet Savcılığı’na intikal ediyor.

Yaz mevsiminde bu turistik ilçelerimize başka şehirlerden gelenler, başlangıçta bu geleneğe şaşırmış, onlar da o geleneğin sürdürücüleri arasında olmaya başlamanın mutluluğunu yaşar olmuş. Kuvayi Milliye’nin merkezi olan bu yöreleri konuştuğum bir Edremitli arkadaşım şöyle anlattı:

“Pazartesi günü mesai başlarken ilçe meydanındaki anıta bayrak çekiliyor. Bayrak töreni zabıta memurları tarafından yapılıyor. Cuma günü mesai bitiminden sonra da yine zabıta tarafından İstiklal Marşımız eşliğinde bayrağımız törenle indiriliyor. İstiklal Marşımız, cuma ve pazartesi günleri belediye hoparlöründen ilçeye yayın yapıyor. Hemen hemen bütün ilçe saygı duruşuna geçiyor. Otomobiller şehirde duruyor. Bu saygı ve coşku hep devam ediyor, hep devam edecek.”

Temmuz ayında, Edremit ilçe merkezinde bulunan askeri gazinoda pazartesi günü insanlar otururken, İstiklal Marşımız okunmaya başlanınca, marşımıza olan saygı gereği herkes ayağa kalktı. Kalkmayan iki kişi vardı. İki başörtülü kadının ayağa kalkmaması hayli yadırgandı.

TARTIŞMA, MARŞ VE EZAN ÜZERİNE!

Marş bitiminde, bir kadın, ayağa kalkmayan iki kadına hitaben, “Siz neden İstiklal Marşımız okunurken ayağa kalkmadınız?” dedi. Olay çıkarma, olayı farklı yönlere çekme niyetinde olduğu tahmin edilen kadınlardan birisi, “Siz ezan okunurken kalkıyor musunuz? Siz ezan okunurken ayağa kalkmıyorsanız, biz de İstiklal Marşı okunurken kalkmayız” dedi. Söze karışanlar bu iki olayın farkını anlatmaya çalıştılar ama iki kadın aynı sözleri tekrarlayıp durdu.

Hatta biraz daha ileri giden de oldu. O kadınlardan birisi, askerlerle ilgili hoş olmayan ifadelerde bulundu. Kadın bağırarak, “Bunun hesabını soracağım” dedi. Bu sözler havayı daha da gerdi. Bir astsubayın eşi, “Lütfen burayı terk edin” deyince, onlar “Biz değil, siz terk edin” diye karşılık verdi.

İki kadın, çıkmayacaklarını söylüyor, hakaretlerini sürdürüyordu. Sonuçta, yönetim daha fazla sıkıntı olmasın diye müdahale ediyor ve iki kadının dışarıya çıkmasını sağlıyor. Bunun üzerine kendilerini ikaz eden kadın ile orada bulunan kişilerin isimlerini belirtmeden Cumhuriyet Savcılığı’na yaşadıkları olayı anlatıp suç duyurusunda bulundular.

Şikâyet üzerine Orduevi Müdürlüğü idari soruşturma başlattı. Olaya tanık olan bazı kişilerin ifadeleri alındı. Ayağa kalkmayan kadınlardan birisinin uzman çavuşun eşi olduğu, diğer kadının ise onun arkadaşı olduğu ve askeri gazinoya misafir olarak getirildiği anlaşıldı.

Milli Savunma Bakanlığı, Fenerbahçe Orduevine kara çarşaflı bir kadının alındığına da Lüleburgaz Orduevine cübbeli, takkeli, terlikli bir gencin girdiğine de tanık oldu. Edremit’te de Cumhuriyet Savcısı’nın vereceği karar bekleniyor.

577 milyon dolar hangi kasaya giriyor?

Nihat Babaözü, Sincan’ın Çokören köyünde çiftçilik, hayvancılık yapıyor. Zaman zaman arar, gözlemlerini, çiftçinin ne durumda olduğunu örnekler verip anlatır. Bu yıl 2024’ün hesabını yaptı ve 2025’te yaklaşık 577 milyon doların kimin kasasına gireceğinin sorgulanmasını istedi.

Çiftçinin, besicinin halini en iyi yaşayanlar bilir. Nihat Babaözü de olup bitenleri de yakından izlediği için söyleyecekleri var. Babaözü’nü dinliyorum:

“2024 yılında 600 bin baş hayvan ithal edildi. Bunlar genelde 300’er kilogram geliyor. Her hayvan 3,8 dolardan alınıyor. Besiciye, 6 dolardan verildi. Yani 2,2 dolar komisyon alındı. Bunun toplamı 396 milyon dolar. Bu komisyon ama orana baktığımız zaman ete direkt yüzde 58 iktidar tarafından zam anlamına geliyor.

Gıda enflasyonun baş sorumlusu iktidardır. Örneğin kurban bayramından önce canlı kuzunun kilosunu 230 liradan satıyorduk. Daha sonra yaz aylarında fiyat 180 liraya kadar indi. Şu anda ise kilosu 230 lira.Yani, üreticiden çıkarken sıfır enflasyon. Şu anda besi danayı canlı kilosu 200 liradan kestiriyoruz. Bu inek olursa 160 lira. Eğer canlı değil de, karkas kestirip et olarak satarsanız bugünkü fiyatı 360 lira. Bu 7 ay öncede böyleydi. Yani, üreticiden kaynaklanan bir enflasyon yok.”

“Geliyor” derken, 2025 de geldi. İktidar, enflasyonu yüzde 30’lara indireceğini açıklıyor. Nihat Babaözü, “Bu orana indirmenin mümkün olmadığını” iktidarın icraatına bakıp şöyle anlatıyor:

GELELİM 2025 YILINA

“Bu yıl 520 bin baş hayvan ithal edilecek. Canlı hayvanı yine kilosu 3,8 dolardan getiriliyor ama şu anda besiciye kilosu 7,5 dolardan veriliyor. İthal edilecek hayvanların parası da şimdiden toplanıyor. Bu para nereye gidiyor? Alınan komisyon hangi kasaya giriyor? Çünkü sözü edilen miktar yaklaşık 577 milyon dolar. Bu para Devletin hangi kasasına giriyor, kullanılıyorsa ne amaçla kullanıldığı açıklansın.”

Köyünün büyük çiftçilerinden Nihat Babaözü’ne, “Bu yıl çiftçiyi ne bekliyor?” diye sordum. “Felaket bekliyor” dedi ve şöyle dedi:

“Çünkü ette, sütte, buğdayda, arpada verilen ürün taban fiyatları yetersiz olduğu için çiftçi üretemez hale geliyor. Asgari ücrete yapılan, emekliye de yapılacak olan zamlarla tüketici de tüketemez hale getirildi. Birisi üretemiyor. Birisi tüketemiyor. Peki ne olacak ülkenin hali?”

Hoş geldin 2025 yılı. Bütün okuyucularımızın yeni yılını, iyilik, esenlik dileklerimle yürekten kutluyorum.