Amerikalı sosyolog Robert K. Merton’ un çarpıcı tespitlerini okuyalım:
“Resmi yapıların işlevsel yetersizlikleri, mevcut ihtiyaçlara etkin bir şekilde yanıt vermek için alternatif (resmi olmayan) yapıları ortaya çıkarmıştır. Tipik olan, ekonomik büyümenin çalkantılı yürüdüğü ve devletin, bu yüzden ortaya çıkan problemlere karşı mücadelede yetersiz kalabildiği toplumsal koşullarda mafyanın etkili olmaya başlamasıdır. Mafya, bu tür problemleri kısa vadede çözme iddiası ile ortaya çıkar. Bir yandan ortaya çıkan tekil sorunları çözerken, diğer yandan kazançlarının devamı için mevcut problemlerin devamından yanadır. Çünkü problemlerin varlığı onun kazanç kapısıdır. Bu nedenden dolayı mafya uzun bir zaman dilimi içinde ele alındığında daima tutucudur ve sorunların köklü çözümüne de karşıdır. Bu aynı zamanda ahlaki bir sorundur.” Türkiye’nin Mafyası/Frank Bovenkerk, Yücel Yeşilgöz/İletişim Yayınları/Sayfa 54)
Merton’un bu tespitinden “... Baronlar için ülkeler yoktur, dünya vardır” cümlesiyle yüzleştim sonra. 15 Ocak 2003’te ilk bölümünü izlediğimiz Kurtlar Vadisi’nin “Baronu” Mehmet Karahanlı’nın bu cümlesi geldi aklıma Timur Soykan’ın son kitabı “Baron İstilası”nı okurken. Hafta sonu kitabını bitirdim ve sanki “vadideydim”! Farklı olansa şuydu: Sırbistan, İsveç, Kazak, Avustralya, Yeni Zelanda, Azerbaycan, Hollanda’dan baronların adresi Türkiye’ydi! Ya oturma izni almışlar ya da vatandaşlık.
Soykan kitabın önsözünde diyor ki:
“... Dünyanın mafya liderleri yıllarca Türkiye’de koruma altında yaşadı. Halk büyük barınma krizi yaşarken uyuşturucu baronlarına satın aldıkları evlerin hediyesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı oldu. Vatandaş olduktan sonra Kırmızı Bülten’le arandıkları ülkelere iade edilmeme güvencesine sahiptiler. Bazıları yıllar sonra yakalandı.”
Bu baronlardan birisi de “Tombul Jos”. Hollandalı. Tam adı: Joseph Johannes Leijdekkers, kısa adıyla Jos Leijdekkers. 1991 doğumlu ve 16 yaşına kadar sessiz, sakin bir öğrenci. Sonra üç arkadaşıyla bir çocuğu dövüp, ıslahevine girmesiyle hayatı değişiyor.
Eylül 2017’de adı ilk kez bir uyuşturucu soruşturmasına geçti ve sonrası geldi. Bizi ilgilendiren bölüme geçiyorum. “Tombul Jos” ortağı Ridouan Taghi’nin Dubai’den Hollanda’ya iade edilmesinden itibaren rotayı Türkiye’ye kırıyor. Bu arada Hollanda polisi de Jos’un peşinde ve şifreli mesajlarını bile takip etmeye başlamış.
Kitaptan okuyalım:
“... Hollanda Savcılığı, Mayıs 2022’de Jos Leijdekkers’i ülkenin en çok aranan suçluları listesinde bir numaraya koydu. Onu ihbar edip yakalanmasını sağlayan kişiye de 75 bin Avro ödül verileceği duyuruldu. Ayrıca tüm dünyada aranması için Kırmızı Bülten çıkarıldı. Bu tarihten sonra ‘Tombul Jos’un Türkiye’de yaşadığına dair haberler Hollanda medyasının manşetlerinde yer almaya başladı.
20 yılın özeti 334 sayfada
Hollanda basınına göre Jos, Türkiye’de “koruma” altındaydı. İddiaya göre; çakarlı araçlarla ve koruma ordusuyla geziyordu. “Baron İstilası”nı okurken ve Hollandalı Jos’u takip ederken hep aklımdan geçen “bu bir sistem sorunu” cümlesi oldu. Jos’un Türkiye serüveninde de “sistemi” gördüm. Soruşturmanın şüphelilerinin konut alarak Türk vatandaşlığa geçtiğini... “Baron evlerinin” izini sürdüm!
Kitaptan devam edelim:
“(Jos) soruşturmadaki bütün isimlerin sıralanıp, C.C.A.’ya tanıyıp tanımadığı sorulduğu bölüm vardı. Burada isimler sıralanırken Türk vatandaşı olanların yanlarına parantez içinde TC kimlik numaraları, oturum izni olanların Yabancı Kimlik Numarası ve çalışma izni olanların Vergi Kimlik Numarası yazılmıştı. Joseph Johannes Leijdekkers’in yanında parantez içinde YKN: 992765..... diye devam eden Yabancı Kimlik Numarası bulunuyordu. Yani Hollanda medyasının iddia ettiği gibi Türk vatandaşı olmasa da oturum iznini kendi ismiyle almıştı. Bir iddiaya göre; Jos Leijdekkers’in sağ kolu Isaac Bignan’ın eşi ve çocukları, 250 bin dolarlık daireler satın alarak Türk vatandaşı olmuştu. Alman uyuşturucu kaçakçısı Eric Schroeder’in Sapphire’den daire aldığını gösteren belgede ise onun oturma izni aldığına dair delil vardı.”
Evet... Gazeteci dostum Timur Soykan son 20 yılın özetini 334 sayfada toplamış. Peki sorun son 20 yılda mı? Değil!
Toplumcu dünya görüşünün teorisyeni Karl Marks dedi ki:
“... Burjuva iktisatçı ve düşünürleri belirli olayları incelediklerini zannederek, o olayda yoğunlaştıklarında ana noktayı gözden kaçırırlar. Bu karmaşadan yararlanan sistem, kendi yolunda bir engelle karşılaşmadan ilerlerler...”
Esas mesele ana noktayı gözden kaçırmamak. Çünkü, sistemin kendi yolunda engelle karşılaşmadan devam etmesine müdahale etmek şart. Tartışmaların kaynağı ne? Sistem! Adını koyalım: Mafyokrasi... “Kendi çıkarları için her çareye başvuran gizli grup” olarak tanımlanan mafyanın, “gizli grup” olmaktan çıktığını görüyor herkes. Peki, bu son 20 yılın sonucu mu?