Beşar Esad’ın yönetiminin devrilmesinden sonra, komşumuz Suriye’de olabileceklerin ülkemizi ve bölge ülkelerini nasıl etkileyeceği gündemde. Türkiye’nin “terör örgütü” kabul ettiği HTŞ ve YPG/PKK’nın faaliyetleri kuşkusuz yakından izlenecek. Devletimiz bir yandan da “geçici koruma altında” tutulan Suriyelilerin, Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye gönderilmeye çalışılanların durumuyla da karşı karşıya. Yani, her yönüyle Suriye ülkemiz gündeminde olacak.

Terör örgütü HTŞ’nin olumlu ve olumsuz etkilerini yakın zamanda yaşayacak ve göreceğiz. PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG/SDG’nin Tel Rıfat ve Münbiç’ten çıkarılması elbette ki olumlu gelişmeler. HTŞ’nin ele geçirdiği yerlerin PKK’nın elindeki bölgelerle birleştirilmesi halinde, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatları ile önlem alınan terör koridorunun Türkiye- Suriye sınır hattının güneyindeki daha derin bir kuşak üzerinden Akdeniz’e bağlanmasının hedeflenebileceği ihtimali hiçbir zaman göz ardı edilmemeli.

AÇIKLAMALARIN ANLAMI

Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekatlarıyla Türkiye’nin kontrol ettiği alanlar dışındaki bölgeler, ABD’nin kontrolündeki HTŞ ile uyumlu hareket eden PYD/YPG/SDG’li teröristlerin işgali altında. Bu nedenle, Türkiye-Suriye hudut hattının 25-30 km. güneyi hariç, Suriye Arap Cumhuriyeti topraklarından “Davut koridoru” olarak yararlanılmasına karşı da duyarlı olunması gerekiyor.

HTŞ terör örgütü lideri Colani’nin “Biz daha büyük bir projeden bahsediyoruz; Suriye’yi inşa etmekten bahsediyoruz. HTŞ bu diyaloğun yalnızca bir parçasıdır ve her an dağılabilir. Kendi içinde bir amaç değil, bir görevi yerine getirmek için bir araçtır” açıklamasını dikkate aldığımızda, HTŞ’nin isim değişikliği ile yeni görev üstlenebileceği ya da kendisine verilen vazifeyi tamamlamayı müteakip tasfiye edilebileceği düşünülüyor.

PYD terör örgütü eşbaşkanı Salih Müslim, “HTŞ hakkında iyimserim. Suriye Milli Ordusu’ndan daha disiplinli ve uzlaşmacılar. Onlar da Suriyeli. Suriye’nin çeşitliliğini desteklemeliler. Suriye’de bir arada yaşama geleceği inşa etmek için HTŞ ile diyaloğa hazırız” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 Ocak 2025’te gerçekleştirilecek başkanlık yemin törenine Interpol tarafından kırmızı bülten ile aranmasına rağmen davet edilen YPG terör örgütü ele başı “Mazlum Kobani” kod adlı Ferhad Abdi Şahin’in “HTŞ ile başta Halep’teki durum olmak üzere alanlarımızın güvenliği için dolaylı ilişkimiz var. HTŞ ile savaşma kararımız yok, onların da bizimle savaşma durumu yok” dedi. 

PYD/YPG/SDG’li teröristler ile HTŞ’li teröristlerin 27 Kasım 2024’ten itibaren silahlı çatışmaya girmedikleri gerçekliği ile birlikte ele aldığımızda, her iki terörist grubunun da birilerince Suriye’nin geleceği konusunda birlikte hareket etmeye yönlendirildiğini, aralarında iletişim kurulduğunu ve Suriye coğrafyasındaki işgal bölgelerinin itina ile belirlendiğini gösteriyor.

ONLARA YARAYACAK

Suriye’deki gelişmeleri yakından izleyen emekli general ve hukukçu Ali Demir, gelişmeleri SÖZCÜ’ye şöyle yorumladı:

“Fırat’ın doğusunda ABD destekli PYD/YPG/SDG sözde devletçiği, Fırat’ın batısında da ABD-Batı destekli Taliban modeli esaslı cihatçı bir devletçiğin yaratılmaya çalışılabileceği ihtimali de dikkatlerden kaçırılmamalı. Bugüne kadar İsrail hedeflerine hiçbir şekilde saldırıda bulunmamış, PKK’nın Suriye kolu 14-15 bin kişilik PYD/YPG ve 85 bin mevcudu olduğu düşünülen SDG (Suriye Demokratik Güçleri) terör örgütü tarafından Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ait Fırat’ın doğusu, yine İsrail’e yönelik hiçbir saldırı gerçekleştirmedi.

HTŞ terör örgütünce de Fırat’ın batısı ve ayrıca Golan Tepeleri bölgesi de İsrail’in işgali ile parçalanır ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ortadan kaldırılırsa bölünmüş Suriye, milli güvenliğimize daha fazla tehdit oluşturacaktır. Kısacası, Suriye’nin parçalanması halinde, Türkiye toprakları, bir tarafında selefi cihatçıların, diğer tarafında bölücü PKK/KCK/PYD/YPG/SDG’nin yer aldığı ABD-İsrail irtibatlı, iltisaklı ve destekli terörist grupların tehdidine maruz kalacaktır.”

KAZANÇLI ÇIKANLAR

İsrail, Suriye ile 1974’te imzalanan “Kuvvetlerin Çekilmesi” anlaşmasına aykırı olarak Golan Tepeleri civarındaki tampon bölgeyi işgal etti, bunu daha da ileriye taşıyıp Şam yakınlarına kadar sokuldu. İsrail, Golan Tepeleri bölgesindeki işgalini genişletme sonrasında, bu defa da nüfusu iki katına çıkarma hedefi için ‘Teşvik Planı’nı uygulamaya koydu. Hizbullah’ı çökertti, İran’ı bölgeden tasfiye etmeye başladı.

Emekli General Ali Demir’e göre, Suriye’de ortaya çıkan işgal haritası ve güç boşluğuna bakıldığında İsrail’in yanı sıra ABD, İngiltere ve Fransa ile birlikte Rusya gelişmelerden kazançlı çıktı. Bu ülkelerin yanı sıra ABD’nin isim değişikliği ile birlikte yeniden teşkilatlandırdığı ve teçhiz ettiği HTŞ ile PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG/SDG’li vekalet savaşı süjesi durumundaki terörist yapılar da kontrol ettikleri bölgeler sebebiyle durum üstünlüğü sağladı.

ABD, AB, İngiltere, Almanya, Fransa, Türkiye, Rusya, Katar vb. ülkelerin HTŞ terör örgütü lideri ve temsilcileri ile doğrudan veya dolaylı temas kurmaları, görüşmeleri ve Şam’a diplomatlarını göndermeleri nedeniyle HTŞ terör örgütü listesinden çıkarılma ve legalleşme yönünde önemli bir kazanım elde etti.

Türkiye, öteden beri Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyordu. O bütünlük bozuluyor. Bundan sonra  Suriye’de dengeler değişebilir mi? Onu da bekleyip göreceğiz.

Şah Fırat Operasyonu nedir?

Şah Fırat Operasyonu, 21 Şubat 2015’te Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen, Süleyman Şah Türbesi’nde bulunan 38 personelin Türkiye’ye getirilmesi ve türbe içerisinde bulunan Süleyman Şah ve iki muhafızının naaşı ile diğer eşyaların Suriye’nin Eşme köyüne taşınmasıyla sonuçlanan operasyon.

Operasyonda 572 asker ve 20. Zırhlı Tugay’a bağlı M-60 A3 tipi 50 adet tank ile birlikte sınırda devriye görevi yapan F-16 uçakları görev aldı. Türbede bulunan Süleyman Şah’ın naaşı ve diğer manevi değeri bulunan eşyalar alındıktan sonra Süleyman Şah Türbesi ve yakındaki karakol patlayıcılarla havaya uçuruldu. Türk askerleri, 22 Şubat 2015 saat 04.00 civarında Türkiye’ye döndü.