İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı Ekrem İmamoğlu’na, Erzurum’da yapılan taşlı saldırı seçim haftasına girdiğimiz şu günlerde havayı iyice bozdu. Bazı siyasetçiler neredeyse “Ana avrat” küfredecek noktaya geldi. Afyonkarahisar’da, AKP’li milletvekili adayı köyleri dolaşıp, Millet İttifakı adaylarını köylerine sokmamalarını istiyor. Yazık... Çok yazık...
Millet İttifakı’nı bölücü terör örgütü PKK ile ilişkilendirenler şunu hatırlamalı: PKK’lı teröristlerle Oslo’da pazarlık masasına CHP mi oturdu? Habur sınır kapısında PKK’lı teröristleri kahramanlarmış gibi CHP mi karşıladı? Türkiye Cumhuriyeti Mahkemesini teröristlerin ayağına CHP mi gönderdi? Terörist başı Abdullah Öcalan’ın mektubunu meydanlarda CHP mi okuttu? Aranan terörist Osman Öcalan’ı TRT’ye CHP mi çıkarttı? “Açılım” denilen süreçte askeri garnizonda asılı şanlı Türk bayrağımızı terör sempatizanlarına CHP mi indirtti? Valilere, emniyet müdürlerine “PKK’lılara operasyon yapmayın” emrini CHP mi verdi?
DEMİREL ŞUNU SÖYLEDİ
Siyaset dilinin kin, nefret ve tahrike dönüştüğü bu günlerde milletin tansiyonu tavan yapıyor. Ekrem İmamoğlu’na, elinde şanlı bayrağımızla mitinge gelenlere taşlı saldırıya polisin seyirci kalması şaşırtıcıydı. İmamoğlu’nun, halka zarar gelmemesi için saldırı bölgesinden ayrılması da olayın tırmandırılması ve şehre yayılmasını önledi. Sağolun...
Doğru Parti Rize İl Başkanı Eyüp Demir, Süleyman Demirel’in DYP Genel Başkanlığı döneminde Rize-Derepazarı ilçe başkanıydı. Demir, 20 Ekim 1991’de yapılan genel seçimler öncesi iktidardaki Anavatan Partisi’nin (ANAP), seçimde DYP’yi engellemek için tanık olduğu olayı bize şöyle anlattı:
“17 Ekim 1991 günü Rize’ de valilik önünde DYP olarak görkemli bir miting yapıyorduk. Milletvekili adayımız Prof. Dr. Mehmet Haberal, Nihat Mete ve Yaşar Keçeli idi. Rize’de çok iyi bir seçim dönemi geçiriyorduk. Mitingimizin yarısına doğru, organize olmuş ANAP’lı bir grup bize taşla, sopayla saldırıyor ve otobüsün üstünde konuşan merhum liderimiz Süleyman Demirel’i taş yağmuruna tutuyordu. Sonunda ne mi oldu? Demirel her zamanki vakur ve soğukkanlı tavrı ile bizlere dönüp, ‘Bunlar (ANAP) gidiyor. Sakın karşılık vermeyin. Ben buradan gideceğim, siz yine beraber yaşamak mecburiyetindesiniz’ dedi.
Demirel, Cavit Çağlar’la helikopterine binip oradan ayrıldı. Peki ANAP gitti mi? Evet, ANAP gitti. Tarih tekerrür eder. Acaba bu seçimde AKP gider mi? Cevabı 14 Mayıs akşamında...”
BAŞKAN ÇOK KIZDI
Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, olaylar için “Tamamen provokasyon” diyor. Gerekçesi de havuzlu meydanın miting alanı olmadığı bilinmesine rağmen, CHP’nin burada miting yapmakta ısrarcı olduğunu belirten Sekmen, bize şu açıklamayı yaptı:
“Tamamen emrivaki ve zorbalıkla, dışarıdan getirdikleri gruplarla, miting alanında olan CHP’liler arasında kavga çıkıyor. İstanbul deprem bölgesi. Her an binalar yıkılacak ama Ekrem İmamoğlu işini bırakmış çıkmış Türkiye’yi kurtaracak. Önce İstanbul’u kurtar kurtaracaksan. Zaten İngiliz büyükelçisiyle oturur, Amerikan büyükelçisiyle oturur, emirleri onlardan alır. Bunların zaten böyle vatan, millet, ulusal şeyleri yok. Vicdanı olsa Elazığ depremini bırakıp gelip burada kayak yapmazdı. Bu şehir milliyetçi bir şehir. Bu şehirde daha önce böyle bir olay olmamış. Olması da mümkün değil. İzinsiz miting olmaz. Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda buluyorum. Yazılı müracaat yapıp miting izni alması, mitingi de belirlenen miting alanında yapması lazım. Ne izin var ne bir şey var. Emrivaki yapıp miting yapmak istediler. Olaylar, CHP’liler arasında çıktı.”
İnandınız mı? Tabii ki hayır. CHP’li gidip Erzurum’da niçin birbirine saldırsın? Efendim gündem olmak istiyorlarmış. İmamoğlu kadar gündemde olan kim var acaba? Gündeme gelmek için CHP’lileri birbirine düşürmesi mi gerekiyor? Yapmayın Allah aşkına...
SAHİ SİZ NEREDEYDİNİZ?
Bırakın iktidardaki siyasetçiyi, eli tespihli, yayılarak oturmuş siyasetçi oğlunun karşısında oturmaktan çekinmeyen Erzurum Valisi Okay Memiş’in, kentinde olaylar yaşandığındaki tutumu da hayli eleştiriliyor. Haksız da değiller. Valinin de Emniyet Müdürü Levent Tuncer’in de olayların önlenmesi için çabalarının son derece yetersiz kaldığı anlaşıyor. Sahi siz neredeydiniz? Toplantı ve gösteri yürüyüşü Anayasal bir haktır. Sizlere düşen de bu hakkın sağlıklı bir biçimde, hakkını kullananlara zarar gelmeden yapılmasını sağlamaktır.
Ben, 1980’de Çorum olayları başladığında oradaydım. Ulu Camiden çıkan, “Allah Allah” diye Alevi vatandaşlarımızın bulunduğu Milönü semtine doğru gidişlerinin, insanların eline anında oraklar, bıçaklar, nacaklar, satırlar, demir çubuklar verildiğinin de tanığıyım. Olaylar birden patladı ve kontrol edilemez noktaya ulaşmıştı. Erzurum’da da böyle bir hava oluştu.
Erzurum’da bu vali ve emniyet müdürü büyüyebilecek yangını kontrol altına alabilirler miydi? Biraz zor olurdu. Emniyetin müdahalede etkisizliği görüldü. Neyse ki mitinge katılanlar sağduyuluydu. Açıkçası büyüme eğiliminde olan olayları polis değil, Erzurumlunun ve İmamoğlu’nun sağduyusu önledi...