Son yıllarda ülkenin içine düştüğü yoksulluktan ötürü vatandaş artık sağlıklı düşünme yetisini yitirdi. Bu yetiyi kaybettiği için de neyin doğru, neyin yanlış olduğunun şaşkınlığı içinde. İktidar, vatandaşın bu durumunun farkında olduğu için adeta aklı ile alay eder gibi işleri istediği biçimde eyleme geçiriyor.

Son dönemlerde ekonomik sıkıntıları gidermek için akıl almaz çözüm önerileri getirmeye çalışırken muhalefeti yok sayıyor. İktidar, muhalefetteki iç sıkıntıları biliyor. CHP kadroları hâlâ seçim başarısızlığının sarhoşluğu içinde. Bu nedenle de sanki Cumhurbaşkanlığı seçimi varmış gibi parti içinde “sen-ben davası” gizliden gizliye devam ediyor.

Ülkenin tüm sorunları bitti, AKP ise yeni anayasa bahanesiyle, Sayın Erdoğan’ı 2028’de yeniden Cumhurbaşkanı seçtirme peşinde. Haydi hayırlısı, “Anayasa bahane, yeniden Cumhurbaşkanlığı şahane.”

Şu anda iktidarın gündemi, sözde 1982 Askeri Anayasası’nı değiştirmek. Bunun için dört koldan koşuşturuyorlar. İlk adımı Sayın Erdoğan bir mesajla verirken, ardından Sayın Bahçeli, DEM Partisi sıralarına gidip yöneticilerin ellerini sıkıyor. Peki, Sayın Bahçeli, yıllardır TBMM kürsüsünden DEM için söylemediğini bırakmadın ama gel gör ki Cumhur İttifakı olarak bir dönem daha iktidarda kalmak için gidip el sıkıyorsun. Gönül isterdi ki yıllar önce bir araya gelip Kürt yurttaşların sorunları gerçek bir demokratik ortamda çözülseydi, ülke bugünkü sıkıntıları çekmez, aydınlık bir Türkiye olarak yoluna devam ederdi.

Yetmedi, Sayın Kurtulmuş TBMM Başkanlığı’na başlarken “Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” deyip verdiği yemini unutup bir üniversitenin eğitim yılı açılışında “Milletin Devleti” olmalı gibisinden bir cümle kullanıyor. Gerçekte, bu söylemi ile anayasa değişikliğine destek olmak isterken Sayın Kurtulmuş baltayı taşa vurup bir çuval pirinci berbat ediyor. Anında saray danışmanları ve MHP, peş peşe Sayın Kurtulmuş’a tepki gösteriyor. O da “Söylediğim o anlamda değil, ben 3. madde diye bir cümle kullanmadım,” diyor. Trafikte buna U dönüşü diyorlar da sokak bunu daha başka dillendiriyor...

2028’de yeniden iktidar olma psikolojisinin temelinde yatan, 22 yıllık AKP iktidarında Türkiye’yi ekonomik, siyasi ve sosyal olarak getirdiğiniz çözümsüzlük sizlerde “güven bunalımı” yarattı. Bunun yeni yeni farkına vardınız ve içinden çıkamadığınız için bunalım sizde daha da derinleşecek. Bu bunalımın temel nedeni, liyakatsiz kadrolarla yönetmeye kalkmanız ve birbirine hiç benzerliği olmayan partilerle yaptığınız ortaklıktır. Eğer bu ittifaka devam ederseniz bu güven bunalımı her geçen gün daha da artarak sizi içinden çıkılmaz bir psikolojiye taşıyacaktır ve bu durumda ülke zarar görecektir.

Bu bunalımı aşmanın çözümü yok mu? Var. Cumhur İttifakı ortaklarından bir an önce kurtulmak! Bu kurtuluş, hem sizin hem de Türkiye’nin önünü açacaktır.

Bu yapay ortaklıktan kurtulunca, acilen “Parlamenter Sistem”e dönüş hazırlıkları yapılmalı. Bu sistem için siyaseten söylemlerle değil, çözüm odaklı ve içtenlikli bir birlikteliği CHP ile sağlamalısınız. Parlamenter sistem, ülkeyi yeniden toparlayacak; demokrasi ve hukukun üstün olduğu, refah bir ülkede hep birlikte mutlu yaşama olanağı sağlayacaktır.

Mutluyuz, bir Türk yurttaşı ekonomi dalında Nobel Ödülü aldı: Daron Acemoğlu! Ödüle layık görülen eserinin konusu, hukukun ve demokrasinin olmadığı toplumlarda ekonomik kalkınma ve refahın olamayacağıdır.

Son Söz: “Kör, sağır birine ‘çok güzelsin’ demiş; ne kör anlamış ne sağır. Dilsiz duymuş ama söyleyememiş.” (Anonim)