Meral Akşener kusura bakmasın ama son söyleyeceğim sözü baştan söyleyeyim:

KONUŞTUKÇA BATIYOR!

Televizyon yayınında kulaklarımla duymasam inanmazdım. Öylesine saçma bir konuşmaydı!

Meral Hanım aynen şu görüşü savundu:

“Biz geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için hiçbirimiz korkmazdık.”

Vay canına! Nasıl iş bu?

Akşener’e göre, siyasi cinayetlerin mertçe olanı da varmış!

Cinayetin mertçesi olur mu?

Bir siyasetçinin cinayet ve mertlik sözcüklerini yan yana getirmesi, sağlıklı bir düşüncenin ürünü olabilir mi?

“Mertlik ve cinayet.”

Kuzey Kutbu ile Güney Kutbu nasıl bir araya gelemezse, bu iki sözcüğün de yan yana gelmesi mümkün değildir!

★★★

Meral Akşener 1995 yılında Doğru Yol Partisi’ne girerek siyasete atılmış, Genel Başkan Tansu Çiller’in güvenini kazanınca önü açılmıştı.

1996-1997 yılları arasında Başbakanlık yapan Tansu Çiller, daha sonra kurulan koalisyon hükümetinde Başbakan Necmettin Erbakan’ın yardımcısı olarak göreve devam etmişti. 

İşte o tarihte Tansu Çiller, Meral Akşener’i 54’üncü Hükümet’in İçişleri Bakanı yaptırdı. Akşener, bir bakıma Tansu Çiller’in öğrencisi sayılır.

Hal böyle olunca, hocasına bakıp öğrencisini anlıyorsunuz.

Tansu Çiller, ülkede siyasi cinayetler birbirini izlerken sayısız cinayetten sorumlu olan Abdullah Çatlı’yı ima ederek:

“Devlet uğruna kurşun atan da kurşun yiyen de bizim için şereflidir, saygıyla anılır.” demişti.

Eh, hocası böyle olursa öğrencisi de “Biz geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi!” der.

★★★

Geçmişte, Türkiye’nin çok sayıda değerli insanı (siyasetçiler, bilim insanları, emniyet müdürleri, yargı mensupları, gazeteciler, sendika yöneticileri) alçakça cinayetlere kurban gitti...

Abdi İpekçi... Uğur Mumcu... Kemal Türkler... Musa Anter... Muammer Aksoy... İlhan Darendelioğlu... Bahriye Üçok... Onat Kutlar... Ahmet Taner Kışlalı... Çetin Emeç... Sinan Ercan... Gaffar Okkan... Hırant Dink... Gün Sazak... Bedrettin Cömert... Doğan Öz... Cevat Yurdakul ve daha birçok kurban...

Hepsi de haince, kalleşçe, alçakça öldürüldüler.

Meral Hanım, bunların hangisini mertçe buldu da bu açıklamayı yaptı, anlamak mümkün değil!

“Allah şifa versin!”

Meral Hanım’ın “Mertçe cinayet” sözlerine Sanatçı Müjdat Gezen “Yenge, Allah şifa versin. Bu konuda eczanelerde son derece etkili ilaçlar var. Allah hepimize de sabır versin!” diye tepki gösterdi.

Müjdat Gezen gibi tepki gösteren çok sayıda sanatçı ve vatandaş var.

Peki, iktidar partisi AKP ve ana muhalefet partisi CHP, o acayip sözleri eleştirdi mi?

Ben böyle bir şey duymadım.

Neden tepkisiz kaldılar?

Sebep, 31 Mart Seçimleri’nin yarattığı kaygı!

Meral Hanım, ilkelerinden saparak Saray’a doğru yelken açmış durumda.  CHP’nin ise İYİ Parti ile işbirliği konusunda hâlâ aşırı safça umudu var. Bu nedenle siyasi cinayetlerin mertçe olup-olmaması onları ilgilendirmiyor!

Sapkının pişkinliği! 

Taciz suçundan yargılanan sapkın bir adam, mahkeme başkanına “Suçsuzum” deyince hâkim kızmış:

“Sen önce hesap ver! Polis seni ‘sapıklık’ suçundan yakaladı. Kadın-erkek demeden dokuz insana cinsel tacizde bulunmuşsun! Ne diyeceksin buna?”

Sapkın “Doğrudur hakim bey” demiş “İşte bu durum, benim insanlara olan sevdamı, onlar ne kadar çok ilgi ve sevgi gösterdiğimi kanıtlıyor. Beraatimi istiyorum!”

GÜNÜN SÖZÜ

Dil söyler saklanır, baş belâya katlanır!