Yeni adı Ahmet el Sharaa olan İslamist Colani, ABD Derin Devleti’nin desteğiyle sadece Esad’ı iktidardan indirmedi. İki önemli iş daha başardı.
1. Kuzey Suriye Kürt Devleti’nin varlığını meşrulaştırdı. 2. Bir zamanlar Arap dünyasına hakim olan solcu BAAS ideolojisinin tabutuna son çiviyi çaktı. 1963’ten beri Suriye’de iktidarda olan BAAS (Ba-su-Ba’del Mevd/Diriliş) ideolojisi de böylece tarih oldu. Unutulmasın; bu seküler partinin kurucularından biri Hristiyan Arap Mişel Eflak’tı. Aslında BAAS, asırlar boyunca başta Türkler olmak üzere İngiliz ve Fransız gibi yabancı uluslar tarafından yönetilen Arapların, titreyip kendine gelme refleksiydi. BAAS’ın stratejik planı, sınırları yabancılar tarafından çizilmiş yapay devletlere bölünmüş Arapları “tek devlet” içinde toplayıp “tek partili” bir demokrasi kurmaktı. Bu anayasal modelle mandacılığa ve askeri darbelere son vereceklerini söylüyorlardı. Sloganları “Birlik, Özgürlük, Sosyalizm” idi. ODTÜ’de ilk yıllarda Rotterdam Institute of Economics’den gelen hocalar ders veriyordu. Sınıfımızdaki Arap öğrencilerden biri “BAAS’ın sosyalizmi benimsemesinin sebebi İslam’ın emri gereğidir” demiş, Hollandalı Hoca da “Hristiyan aleminde de sosyalizmin İncil kaynaklı olduğunu ileri süren papazlar var” diyerek kırıcı olmadan gereken cevabı vermişti. BAAS Arap-İslam kültürüne uymadı. Tek parti rejimi demokrasi değil gangster bir otokrasi yarattı. Başa geçenler “soygun çeteleri” halinde örgütlendi. Sözde muhalefet “onlar değil biz yiyelim”den başka bir amaç etrafında birleşemedi. Üstelik işin içine mezhepçilik girdi. O kadar ki “İran İslam Cumhuriyeti”, Şii’dir diye solcu Baasçıların hamisi oldu.
VERİLMİŞ SADAKAMIZ VARMIŞ
Bugünlerde Suriye’nin siyasi yapılanması hakkında ileriye dönük öngörüde bulunmak son derece risklidir. Benim için, bir ay önce bugünü görmek ne kabil idiyse, bugünden bir ay sonrasını görmek de o kadar mümkündür. Filmi geriye saralım. Eğer 15 gün önce Beşşar Esad, Başkan Erdoğan’ın uzattığı eli tutsa ve Erdoğan da CHP önderi Özgür Özel’le birlikte Şam’a gidip Esad’la Türkiye-Suriye ilişkilerini görüşüp ülkeye dönmüş olsaydı. Buna rağmen bir “ABD-Rusya” ortak yapımı olan gösterimdeki film icabı “Muhalifler” Esad’ı yine devirseydi, halimiz nice oldurdu? Bizi madara olmaktan kurtardığı için Esad’a teşekkür borçluyuz. Bu bahar kendisini Marmaris’e bekliyoruz.
CAN SUYUNU TÜRKİYE KOYMAK ZORUNDADIR
Suriye’nin toplam GSYH’si cari kurdan 9 milyar dolar, Satın Alma Paritesi’ne göre 62 milyar dolarmış. Toplam GSYH 24 milyon nüfusa bölünürse, cari kurdan kişi başına milli gelir yılda 375, SAP’ye göre de 2.600 dolar çıkıyor. Seyrettiğim dokümanter filmlerde gördüğüm binalara, kentsel ve kırsal mekanlara, yollardaki taşıt cinslerine, trafik yoğunluğuna ve insanların giyim kuşamlarıyla, yanak dolgunluğuna bakarak yaptığım çıkarımlara göre Suriyeliler yukarıdaki rakamların anlattığından çok daha zengindir. Bölünmüş de olsa Suriye, Türkiye için önemli bir ticaret ortağıdır. Buna taraflar katkıda bulunmalıdır. Dış ticaretin canlanması, daha ziyade Türkiye’nin bir sorunu olan sığınmacı Suriyelilerin ülkelerine dönmelerini de kolaylaştıracaktır. Dolayısıyla iki ülke arasındaki ticareti canlandırmak için gerekli “can suyunu” ekonomisi daha iyi durumda olan Türkiye sağlamalıdır. Konacak paranın önemli bir kısmını hatta tamamını Avrupa Birliği ve ABD’den isteyebiliriz. Çünkü Suriye’nin radikal İslam’a kaymaması ABD ve AB’nin yararınadır.
SON SÖZ: Öküz öldü, ortaklık başladı.