4 Nisan 2021’de, 103 emekli amiral ve bir emekli tuğgeneral Montrö Sözleşmesi’nin önemini gündeme getirip tartışma konusu yapılmamasını ve tarikat evine giden sarıklı, cübbeli amiralin TSK’da görev yapmasını eleştiren bir açıklama yaptı. “Emekli Amirallerin Açıklaması” başlığı altında komutanlar görüşlerini açıkladı. Açıklamanın yapıldığı 4 Nisan, aynı zamanda Dumlupınar gemisinin Boğaz’da batışının da yıldönümüydü.
5 Nisan’da “şafak baskını”yla 14 emekli amiral gözaltına alındı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutuldu. Onların gözaltında olduğu günlerde haklarında bazı PKK ve FETÖ şüphelileri de nezarethanedeydi. Yani, terörle mücadele edenler, terör şüphelisi olduğu belirtilen kişilerle birlikte gözaltında tutuldu. Diğer komutanların ifadeleri bulundukları illerde alındı.
AMİRALLERE KELEPÇE
Emekli amirallerin ifadelerinin alınmasından sonra bazılarına elektronik kelepçe takılması, il dışına çıkmaması kararı verildi. Yani, komutanlar cezaevine konulmadı. Uzun uğraşlar sonucu elektronik kelepçeler çıkarıldı, il dışına çıkma yasağı kaldırıldı.
İddianame hazırlandı. İlk duruşma 21 Mart 2022’de 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. 17 celse sürdü. Savcı, 12 şüpheli hakkında tutuklama istedi. Ancak mahkeme, 20 Aralık 2022’de beraat kararı verdi. Emekli amiraller bu işin burada sonuçlanacağını sanıyordu. Ama öyle olmadı. Cumhurbaşkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü ve Başsavcılık, davayı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne taşıdı. Amirallerin cezalandırılması isteniyordu.
Yalnız Cumhurbaşkanlığı değil, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü de, davanın peşini bırakmıyordu. MSB davanın katılanı olmak için başvurmuştu. Ağır Ceza Mahkemesi, “Milli Savunma Bakanlığı’nın suçtan zarar gördüğü”ne ilişkin başvuruya rağmen, MSB’yi katılan olarak kabul etmemişti.
İSTİNAF, BERAATİ ONADI AMA...
Derken aradan yıllar geçiyordu. Hakkında dava açılan 103 amiralden üçü bu süreçte vefat etti. Böylece 100 amiral bir general davanın sanıkları olarak kalmıştı. Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi, duruşma yapılmadan yerel mahkeme kararını onadı. Amiraller dosyanın artık kapanacağını bekliyordu. Ancak öyle olmadı. Yine Cumhurbaşkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, dosyanın Yargıtay’a taşınmasını talep etti. Dosya, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderildi.
100 emekli amiral ve bir emekli generalin dosyasıyla ilgili iki kez beraat kararı verilmesine rağmen Cumhurbaşkanlığı yasal hakkını sonuna kadar kullanmaya kararlı. Konuştuğum emekli amiraller Montrö ile ilgili açıklamalarından dolayı hiçbir pişmanlıklarının asla olmadığını, deneyimlerine dayanarak görüş açıkladıklarını söyledi. Benzer bir açıklama daha önce emekli büyükelçiler tarafından da yapılmıştı. Montrö konusunda açıklamayı emekli amiraller, emekli diplomatlar yapmayacak da kim yapacak?
Teğmenler için karar yaklaşıyor
Kara Harp Okulu mezunu teğmenlerin diploma töreni ve sancak devir teslim töreninde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demesi, kılıç çatması “disiplinsizlik” olarak değerlendirildi ve haklarında soruşturma başlatıldı.
Bugüne kadar 207 teğmenin ifadesi alındı. Bunlardan 5’inin dosyaları “Hizmetin yapılmasını engelledikleri” için ihraç istemiyle Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na gönderildi. Kurula teğmenlerin ifadeleri ulaştı. Ancak, teğmenlerin bazıları sözlü savunma yapacak.
Karar verilmesi, bunun gerekçesinin yazılması Aralık ayı içinde tamamlanacak.
BU HAKARETLERE NİÇİN İZİN VERİLİYOR?
Teğmenler, halen Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Sınıf Okulları’nda görev yapıyor. Yani onlar birer TSK mensubu. Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarında, teğmenlerin adeta “suçlu” gibi gösterilmesi doğru olmadığı gibi, teğmenlere yapılan küfürlere, hakaretlere karşı da sessiz kalması şaşırtıcı.
Özellikle kadın teğmen Ebru Eroğlu’na yapılmadık iftira, hakaret, küfür kalmadı. Buna niçin izin veriliyor? Görev sürecinde “Askerî Liderlik” dersi öğretmenliği de yapan emekli albay Alican Türk de aynı konuda rahatsızlığını Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanına şöyle bildirdi:
“Hakkında soruşturma yürütüldüğü bilinen Teğmen Ebru Eroğlu, her halükârda halen şanlı TSK’nın bir subayı olup emir komutanız altındaki bir personelinizdir. Askerlik yapan herkes, bir komutanın en önemli görevlerinden birinin personelinin hak ve hukukunu korumak olduğunu, bunun bir “komutanlık sorumluluğu” olduğunu bilir.
Türk subayı olan Teğmen Ebru Eroğlu’na ahlâksız mesajları gönderen soysuzların TSK olanaklarıyla ya da Emniyet marifetiyle tespiti için bir girişimde bulunulmuş mudur? Teğmenin moralinin çok bozuk olacağı değerlendirilerek kurumsal olarak yanında olunduğu kendisine hissettirilmiş midir?”
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak’ın, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun Atatürkçülüğünü kimse tartışmamalı. Teğmenlerle ilgili konunun daha çok “disiplin”le ilgili olduğunu da hatırlatalım. Ama, yapıldığı söylenen disiplinsizlik acaba atılmayı gerektirir mi? İşte bütün mesele bu...