Çiftçilikle 7 çocuğunu büyütmeye çalışan bir babanın oğlu olan Ali Erbaş, devletin yatılı okullarda okuyarak, zor şartlar altında kıt kanaat kendi imkanlarıyla, akademik sınavları başarıyla aşarak profesör doktor unvanına kavuşmakla kalmamış, büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’na getirilmiş.

Öğretim üyeliği döneminde binlerce öğrenci yetiştirmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi en önemli makama gelmiş. Kuşkusuz başkanlığı ve uygulamaları zaman zaman tepki çekiyor. Bunların başında ulusal bayramlarda bile Anıtkabir’e gitmemesi, hutbelerden Atatürk adın çıkarttırması, makam araçları, yaptığı öne sürülen lüks harcamaları, sıkça yapılan yurtdışı gezileriyle ilgili haberler etkili oluyor.

ÇANTA DAĞITILDIĞI İÇİN

Gazetemizde “Ali Erbaş’ın dediğini yap ama yaptığını sakın yapma” başlıklı bir haber yayımlanmıştı. Erbaş’ın genelgesiyle “Tasarruf edin” demesine karşın, Din Şurasına katılanlara hediye çanta dağıttığı belirtiliyordu. 

Yasa gereği yapılan Din Şura’sında kitapları, bildirileri koymak için dağıtılan çanta da lüks harcama, savurganlık diye nitelendirildi. Yalnız Din Şurası’nda değil, diğer bakanlıkların düzenlediği toplantılarda da katılımcılara çanta verilme geleneği vardır. Çantadan çok, Şura’nın genelinde yapılan harcamalara bakılmalı. Örneğin toplantı beş yıldızlı otelde mi yapıldı, davetlilerin o oteller yerine Diyanet’in salonlarında mı, misafirhanelerinde mi kalındığına bakılmalı. Başkan Prof.Dr. Ali Erbaş’a eleştirileri hatırlatıp, “Din Şurasının haberini siz olsanız nasıl yazardınız?” diye sordum. Başkan bu haberi bizim için şöyle yazdı:

HARCAMA 2 MİLYON TL

“Ülkemizin en önemli toplantılarından biri olan, yönetmelik gereği beş yılda bir yapılan Yedinci Din Şurası’nda 328 kişiyi üç gün boyunca ağırlamanın masrafı 2 milyon TL. Yani bir büyükşehir belediyesinin iki saatlik bir konser için harcadığı paranın 35’te biri kadar. Bir tarafta bir kişi, diğer tarafta Türkiye’nin birikimi 328 alan uzmanı ve akademisyen. Birisi iki saat, diğer taraf  üç gün. Masrafı asgariye indirmek için herhangi bir otel tercih etmeden Diyanet’in içinde toplantı mekanları oluşturmuşlar. Katılımcıları da Diyanet Akademisi Eğitim Merkezi kursiyerleri odalarında misafir etmişler. Vallahi Diyanet İşleri Başkanlığı’na tebrikler. Bu davranışları her kuruma, kuruluşa örnek olmalı.”

Dinimizle ilgili böylesine önemli bir toplantı yapılırken, gazete ve televizyon kanalları arasında ayrım yapılması da eleştirilecek konular arasında yer alıyor. Araştırdığımız konulara Basın Müşavirliği bile cevap vermiyorsa, Diyanet bu konuda kendi durumunu da gözden geçirmeli…

Belediyelerin elini-kolunu böyle bağlıyorlar

İktidar, muhalefet belediyelerini halkın gözünden düşürmek için her gün yeni bir plan uygulamaya koyuyor. Yine bunlardan biri geçen ay Resmi Gazete’de yayımlandı. 9161 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla 14 yıldan fazla yürürlükte olan 15 Mart 2010 günlü Bakanlar Kurulu Kararı’nda (BKK) değişiklik yapılmış, belediye şirketlerinin borçlarının da belediyelerin merkezi yönetim bütçesi vergi paylarından, kaynağından kesinti yapılması suretiyle tahsil edilmesi uygulaması getirildi.

Sözü edilen yasa hükmünün yıllar sonra birdenbire uygulamaya sokulması anlamlı bulundu. Bu uygulama belediyeleri güç duruma düşürecek, belediye başkanlarını kendi bütçelerini bile yönetemez hale getirecek.

YETKİLERİNE EL KONULUYOR

Böylesi bir ortamda belediye başkanlarının, belediyenin asli tüm mali iş/işlemlerini bir yana bırakması ve öncelikle şirket borçlarını takip etmeleri gerekecek. Belediyelerin yıllık bütçelerinde öngörülmüş faaliyetlerini ve yıllık performans programlarını gerçekleştirmesi olanaksız hale gelecek. Belediye başkanının görev ve yetkilerine fiilen el konuluyor.

Diğer yandan belediye şirketleri, belediye tüzel kişiliğinin dışında özel hukuk tüzel kişileridir. Şirketler; belediyelere doğrudan bağlı/organik bütünlük içinde olan kuruluşlardan değil. Şirketlerin vergi/SGK borçlarının süresinde ödenmesi konularında yetkili ve sorumlu organları bulunmuyor. Şirketler yerine borçların belediye üzerinden tahsili halinde şirket yetkililerinin görev/sorumlulukları belediye başkanı tarafından üstlenilmiş olacak.

ORTAKLARIN DA BORCUNU ÖDEYECEK!

Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, yasal bir düzenleme yapılınca, bunun ne anlama geldiğini derinlemesine araştırır. Bunun da çalışmasını yaptı ve bize şunları anlattı:

“Şirket borçlarının paylardan kesinti yapılarak ödenmesi uygulaması belediyelerde yasal ve muhasebe ilkeleri yönünden bazı önemli sorunlara yol açacak. Zira Belediye Kanunu’na göre belediyelerin şirketlerine bile borç verme yetkileri yok. Sermayesinin tümü belediyeye ait olmayan şirketlerde belediyeler, diğer ortakların da borçlarını ödemiş olacak.

Ayrıca ödemelerin muhasebeleştirmesi kolay değildir. Düzenleme hukuka açıkça aykırılık oluşturuyor. Belediye ve bağlısı şirketlerin vergi ve SGK borçlarının tahsili için ilgili resmi kurumlar tarafından sözü edilen karar öncesinde yeni bir tahsilat süreci başlatıldı. Kamu hizmeti anlayışı ve kamu hizmet gerekleri yönünden; bu sürecin sonuçlarının beklenilmesi, elde edilecek sonuçlara göre hareket edilmesi gerektiği açıktır. Ancak tersine yaklaşımla yıllardır dokunulmamış yasa hükmü ilk kez uygulamaya sokuldu.

CHP’li belediyeleri iş yapamaz duruma düşürmek amacıyla iktidar her şeyi yapıyor, yapmaya devam edecek gibi de gözüküyor.