Her şeyden önce çeyrek finale çıkan ve bizi daha da fazlasına inandıran Bizim Çocuklara kocaman bir alkış ve teşekkür. İnanmıştık ama olmadı. Duygularımızla oynamak bize yetmedi.

Merih'e verilen siyasi ceza sonrasında daha da kenetlenmiştik. Berlin Olimpiyat Stadyumu’nda elli bine yakın hayatında o selamı yapmamış belki de yapanlardan haz etmemiş Türkiye sevdalısı  bozkurt selamında buluştu. Zor zamanlarda yine tek yürek olmamın gururu da bize yetti.

Üç stoperli beşli savunma ilk 45 yarıda bize ilaç oldu yine. Hollanda’yı kilitlemeye başardık. Portakal orda kal. İlahi adalet mi desek futbolun kaderi mi Merih cezalı olunca 11’de yer bulan Samet yine bir duran top sonrasında golü atıverdi. Her şey istediğimiz gibi gidiyordu ama Koeman işe ikinci yarı başlarken uyandı.

Weghorst hamlesi Hollanda’nın ceza sahasındaki etkinliğini artırdı. Biz de fazla baskı yiyip rakibin üzerimize gelişlerini durduramayınca golü gördük kalemizde. Bu gol ne moral bıraktı ne heves. 5 dakika geçti geçmedi ikincisi de geldi. Son anlarda kaçan dört yüzde yüz pozisyon da bizi bizden aldı.

Şans da bizden yana olmayınca çok yazık oldu. Ne para ne pul ne prim konuşan sadece oyununun içinde kalan, gülen, keyif alan, sahaya elinden geleni yapmak için çıkan bu güzel takıma final yakışırdı. Muhteşem taraftarımız ve her maçımızdaki heyecanımızla biz turnuvanın yıldızı olduk.

Teşekkürler çocuklar. Hiç üzülmeyin daha gidecek çok yolunuz var. Arda’lar, Kenan’lar, Semih’ler Barış’larin daha yazacak çok hikayesi olacak.