Yüzde 46’ya çıkan fonlama faizine rağmen, ekonomi yönetimi döviz rezervlerindeki erimeyi durduramıyor. Tüketici kredileri ve ticari kredi faizlerindeki artış 10 puana yaklaşırken, zaten zor durumdaki ekonomi durgunluğa doğru gidiyor.
Merkez Bankası politika faizini değiştirmedi ama fonlama faizini 46’ya çıkararak, dövize talebi önlemeye çalışıyor. Artık tüm faizler yüzde 46 olduğu için “fiili politika faizi 3.5 puan arttı” denilebilir.
Yükselen faize rağmen, “19 Mart İmamoğlu kriziyle piyasada oluşan panik” hâlâ önlenemedi. Merkez paniği durdurmak için faizi artırmanın yanında, rezervlerden satış yaparak kurları tutmaya devam ediyor.
10 Nisan’da döviz rezervlerinde erime 48 milyar doları buldu. Daha üç gün öncesinde 7 Nisan’da erimenin 43 milyar dolara çıktığını yazmıştık. Geçen hafta erimenin tüm hızıyla sürdüğünü gördük.
Swap hariç net rezervler 19 Mart’ta 68 milyar dolarken, 10 Nisan’da 20.2 milyar dolara indi. Üç haftada 48 milyar dolara ulaşan rezervdeki erimenin hafta sonunda 50 milyar doları bulabileceği tahmin ediliyor.
Rezerv açısından yaklaşan önemli tarih; Merkez Bankası’nın faiz kararı alacağı toplantının yapılacağı 17 Nisan. Bu tarihe kadar Merkez’in bu toplantıda alacağı kararı tartışacağız. Toplantıda artık faiz indirimi kararı verilemeyeceği kesin. Ancak faiz artırımı olup olmayacağı gidişatta önemli olacak.
FAİZ ARTMAZSA REZERVDE ERİME SÜREBİLİR
Merkez Bankası’nın önünde iki seçenek var; biri politika faizini yüzde 42.5’ta tutup, fonlama faizini de yüzde 46 ile devam ettirmek. Başka bir yol ise politika faizini yüzde 45 veya fonlama faizi olan 46’ya çıkarıp, piyasalara “gerekirse faiz artırımdan çekinmeyiz” şeklinde güçlü bir mesaj vermek.
Bu iki seçenekten hangisinin tercih edileceği, rezervlerde erimenin akıbetini de belirleyecek. Politika faizi artırılmayıp fonlama faizi aynen korunursa, “Merkez döviz rezervlerinde erimenin bir süre daha devam etmesinden çekinmiyor” diyeceğiz.
Politika faizinde artırıma gitmesi, “Merkez rezervlerdeki erimeden çekindi, durdurmak için faizi tekrar artırmayı göze aldı” anlamına gelecek.
Her iki ihtimalde de yılsonu enflasyon ve faiz hedeflerine ulaşmak mümkün gözükmüyor. Piyasanın dün açıklanan enflasyon beklentilerinde 1 puan artışı gördük. Beklentilerin önümüzdeki dönem daha da yükselmesi kaçınılmaz.
FAİZ ARTIŞI DURGUNLUĞU ARTIRACAK
Burada kilit soru “ekonomideki yavaşlamanın boyutu ve iktidarın buna ne kadar tahammül edeceği”. Bu yıl başında zaten ekonomi yavaşlamış, kredi kartı ve KOBİ kredilerinde batıklar yükselmişti. Kuru tutmak için yapılan faiz artırımı, hem mevduat hem de kredi faiz oranlarını yükseltti. Tüketici kredileri ve ticari kredilerde 8-10 puanlık artışlar yaşanırken, mevduat faizlerindeki artışın 3 puan civarında kaldığını gözlüyoruz.
İşte Merkez Bankası’nın faiz kararı bu tabloyu değiştirebilir. Yani faiz oranları her aşamada bir-kaç puan daha yukarı çıkabilir. Mevcut oranlarla bile hem tüketici, hem KOBİ’ler başta olmak üzere tüm işletmelerin sıkıntısı arttı. Artan bütçe açıkları nedeniyle elektrik gibi kamu zamlarıyla enflasyondaki artışın, yeniden hızlanması söz konusu.
Böyle bir iklimde “yavaşlayan yatırımların iyice durması, iç talebin daha da kısılması, buna bağlı üretimin durgunluğa girmesi” kaçınılmaz olabilir. Aslında bu durumu Bakan Mehmet Şimşek de görüyor o nedenle, “son gelişmelerin enflasyonu düşürücü olumlu etki yapacağını” söylemekten çekinmiyor.
İyi de iktidar halka ve tüm iş dünyasına, “Mart’a kadar dayanın, sonra hem talep hem üretim rahatlayacak” diye söz vermişti. Halk, “durup dururken siyasi hırslar için yargıya açtırılan davalar”ın zaten zor durumdaki ekonomiyi iyice batırdığını görmeyecek mi? Hadi bir-iki yıl seçim yapmadan iktidarı sürdürdünüz, halk seçim sandığı önüne geldiğinde bunu hatırlamayacak mı?