İktidarın siyasi ve ekonomik tercihleri nedeniyle artık enflasyonda tek haneyi konuşamaz olduk. 2024 sonunda “Bir yıl sonra enflasyon 20’li rakamlara iner mi?” diyorduk. Tam bir yıl geçti, hâlâ 20’li rakamlara inip inemeyeceğimizi tartışıyoruz  

Piyasalarda 2026 yılı verileri konusunda genel bir mutabakat oluştu. 2026 sonunda enflasyonun yüzde 22-24 aralığına, politika faizinin 28-30’a ineceği görüşü hakim. Büyümenin yüzde 4’ün biraz üzerinde olabileceği konuşuluyor.

Geçen yıl bu günlerde, 2025 için hemen hemen aynı oranları konuşuyorduk. İktidar “Enflasyon yüzde 44’den 31’e indi” diye seviniyor ama planlar 2025 yılına girerken çok başkaydı. Yani bir yıl geçti; ekonomide aynı noktadayız denilebilir. O zaman da başarıdan söz etmek mümkün değil.

Hükümetin ise gelinen noktayı başarı olarak lanse edeceği çok açık. Bakanlar Kurulu toplantısı, enflasyon rakamlarının açıklanacağı 5 Ocak’a ertelenmiş. Kimsenin şüphesi olmasın; Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantı sonrasında “Tüm zorluklara rağmen enflasyonu indirdik, indirmeye devam edeceğiz” türünden bir açıklama yapacaktır. Tezini güçlendirmek için de enflasyondaki düşüşü, faizlerin düşme trendine girdiğini, 200 milyar dolar aşan döviz rezervlerini örnek gösterecektir.

Enflasyon ve faizde yerimizde saydığımız kesin. Rezervlere bakıldığında ise, dün yazdığımız gibi, 200 milyar doları aştı ama 40-50 milyar dolarlık altın etkisi var. Altın geçen yılki seviyesinde kalsaydı, rezerv bu rakama ulaşamayacaktı.

Peki, bir yılda neden önemli bir yol alınamadı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu durumu küresel şartlara, hükümetin karşı karşıya kaldığı zorluklara, kuraklık ve don hareketlerine bağlaması beklenebilir.

Halbuki neden belli; eğer 19 Mart’la başlayan, muhalefete ağır yargı baskısı olmasaydı, hem rezervlerde, hem de enflasyon ve faizlerde daha iyi bir noktada olabilirdik. Yani dış etki yok; iktidarın siyasi kararların ekonomiye etkisi çok ağır oldu.

RİSKLER YOK SAYILIYOR AMA

İktidarın olumsuz etkiyi görmesine rağmen, siyasi baskıdan vazgeçmediği, CHP başta, muhalefet ve medya üzerindeki baskıyı devam ettireceği açık.

2026 için bu makro denge beklentileri dile getirenlerin, 19 Mart gibi sert siyasi ve yargı olayları yaşanmayacağı, Fed’in faiz indirimlerine devam edeceği, petrol fiyatlarının düşük seyrinin korunacağı varsayımlarına dayandıkları açık. Bununla birlikte içeride kiraların, TÜİK kanalıyla, enflasyondaki payının azaltılacağı, eğitim fiyatlarındaki artışın sınırlandırılacağı, fiyatlarda sopa anlamındaki denetim ve müdahalelerin devam edeceği gibi beklentileri olduğunu da unutmamak gerek.

Buna karşılık yeni yılın arifesinde; çözüm sürecinde yaşanan büyük tıkanıkları, IŞİD terörünün hortladığını, Suriye’de başlayan iç çatışmaları, içeride artan tutuklama ve gözaltına haberlerini, şirket el koymalarının devam ettiğini, AKP  içindeki kavgaları, MHP ile AKP çekişmelerini izlediğimizi gözardı etmeyelim.

Geçen yıl olduğu gibi bugünlerde de yine, enflasyonda 20’li rakamları tartışmaya devam ediyoruz ama, 2026 sonunda artık bunu da konuşamayız. Eğer çoğu kişinin beklediği gibi yüzde 25’li rakamlara inersek, bu artık ineceğimiz dip nokta olacaktır.

Çünkü 2026 sonrası yine seçim ekonomisi başlıyor ve dengelerde yeniden bozulma süreci yaşanacak. Kısacası; enflasyonda tek hane hayal oldu.